Türkiye’nin göçmen ve sınır güvenliği politikasının hâlâ olmaması eleştiriliyor
Çoğunluğu Orta- doğu ve Orta Asya ülkelerinden Türkiye’ye yıllardır gelen göçmen sayısı 5.5 milyona yaklaştı.
Mehmet Kızmaz / Tuğba ÖzerAfganistan’ın genelini ele geçiren terör örgütü Taliban’dan kaçışlar ise son iki ayda hem arttı hem hızlandı. Ekonomik krizden dolayı yurttaşların büyük kısmının geçinemediği ve iktidarla aynı düşünmeyen insanların da baskı altında olduğu ülkemizde, binlerce Afgan’ın geliyor olması iktidarın hâlâ bir göçmen ve sınır güvenliği politikasının olmamasını tekrar gündeme getirdi. Uzmanlar gazetemize konuştu.
‘SINIRLARIMIZ YOL GEÇEN HANI’
Göç Araştırmaları Derneği (GAR) Başkanı Doç. Dr. Didem Danış’a göre politikasızlık, Türkiye’nin bir göç politikası olmuş durumda. “Göçte iki temel politika alanı var” diyen Danış, “Biri sınır kontrolleri. Yani ülkeye gireceklerin yönetilmesi, kimin girip girmeyeceğinin belirlenmesi... Bu konuda oldukça gevşek bir politika izleniyor. Sınırlarımız çok kolaylıkla geçilebilir durumda. Son yıllarda kaçakçılık ağlarının çok gelişmiş olduğunu görüyoruz. Afgan meselesinde de bunu gördük. Geçen hafta Van’dayken bu ağların çok önem kazandığını gördüm. Bu kaçakçılığın bu kadar kolay yapılıyor olması da sınır politikamıza dair çok şey söylüyor. Diğer önemli bir konu da ülke içerisinde bulunan sığınmacı ve göçmenlerin uyum ve entegrasyonuna yönelik politikalar. Burada da inanılmaz bir muğlaklık görüyoruz. Suriyelilere geçici koruma statüsü verildi ama bu statünün geleceğinin ne olacağına dair Suriyelilere de Türkiye toplumuna hiçbir bilgi verilmiyor. Bilgi eksikliği olduğu zaman da yalan haberler, dezenformasyon içeren içerikler ortada dolaşıyor. Geldiğimiz noktada da şeffaflık eksiğinin payı var. Kamuoyundaki rahatsızlık ve tepkiyi de bu bilgilendirme eksiğini düşündüğümüz zaman kısmen anlayabiliyoruz” dedi.
UCUZ İŞGÜCÜ
Türkiye’nin, göçmenleri ucuz iş gücü olarak kullandığını söyleyen Danış, AKP’li Yasin Aktay ve Mehmet Özhaseki’nin “Suriyeliler giderse ülke ekonomisi çöker”, “Sanayiyi göçmenler ayakta tutuyor” şeklindeki açıklamalarını da hatırlatarak şunları kaydetti: “Türkiye hâlâ uluslararası markaların ucuz imalatının yapıldığı bir ülke. Türkiye’nin küresel anlamda Bangladeş, Fas gibi ülkelerle rekabet edebilmesi için en çok ihtiyaç duyduğu şey ucuz işgücü. Türk vatandaşlarının kabul etmedikleri merdiven altı konfeksiyon atölyelerinde veya inşaatlarda düşük statülü, ağır ve düşük ücretli işlerdeki işçi açığı, ülkelerinde çok kötü şartlardan dolayı her şeye razı olmak zorunda kalan göçmen ve mültecilerle kapatılıyor. Aktay ve Özhaseki’nin söyledikleri çok acı bir gerçeği gösteriyor: ‘Buyurun işverenler biz sizin için ucuz ve sömürülebilir işçiyi ayaklarınıza getirdik”
Danış son olarak da nefret diline karşı uyarıyor: “Kışkırtıcı söylemlerin kimseye faydası yok. Bu söylemler toplumsal barışı bozuyor. Göç politikalarında nerede yanlış yapıldığını sakince konuşma ve tartışma imkânımızı da elimizden alıyor.”
‘NEGATİF DİL SÜRERSE ŞİDDET DE SÜRER’
Göç İzleme Derneği’nden (GöçİzDer) avukat Ahmet Baran Çelik, hukuken göçmenlerin geri gönderilip gönderilemeyeceğine ilişkin “Hiçbir ülke göçmen istemez belki ama gelen göçmen de istediği için gelmez zaten. Devletler ise uluslararası sözleşmelerden dolayı bu kişileri kabul etmek zorunda. Hukuken tehlikeden kurtulduktan sonra gidilen ilk ülkeye iltica edilmeli. Her ülke, kendisine sığınmak isteyen; inanç, etnik köken, düşünce vb. nedenlerle hayatı veya özgürlüğü tehlike altında olan her kişiyi kabul etmek zorunda. Daha sonra yapılan incelemelerle kişinin beyanlarının doğru olmadığı anlaşılırsa geri gönderilebilir. Ama bunun dışında ister gümrük kapısından ister kaçak yollarla olsun gelen hiçbir göçmen geri gönderilemez” dedi. Çelik, Cenevre sözleşmesi gereği Türkiye’nin sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul ettiğini söyleyerek, “Türkiye için mülteci sorunu da burada başlıyor. Avrupa ile mültecilere ilişkin yapılan antlaşma da Türkiye güvenli üçüncü ülke olarak kabul ediliyor. Yapılan anlaşma gereği doğudan gelen göçmenleri Türkiye barındırıyor. Ama aynı zamanda bu kişilere mülteci statüsü vermediği için bu kişiler uluslararası korumalardan ve haklardan yararlanamıyor. Bu nedenle de hemen hemen hepsi Avrupa’ya geçmek istiyor. Ama Avrupa ve Türkiye arasındaki anlaşmalar nedeniyle buna müsaade edilmiyor. Buna karşı da AB, Avrupa, Türkiye’ye maddi destekte bulunuyor. Özellikle Yunanistan, yakaladıkları göçmenlerle ilgili hiçbir işlem yapmadan iade ediyor. Avrupa’nın göçmenleri kabul etmemesi doğru değil” açıklamasında bulundu.
‘BENZER OLAYLAR YAŞANABİLİR’
Göçmenlerin haklarına ve Altındağ’da yaşananlara değinen Çelik, şu açıklamada bulundu: “Geçen bir hırsızlık olayı olmuş, tamamen şüphe üzerine, yargılama yapılsa suçsuz olduğu anlaşılacak olan bir göçmen yargılanmadan geri gönderme merkezine gönderildi. Bir göçmene, nerede yabancı kimlik kartlar verildiyse orada yaşamalı. O kişi iş için göç ettiği başka bir şehirde karıştığı herhangi bir olayla ilgili şikâyette bulunduğunda ise ‘Oturma yeriniz burası değil’ denilerek sınır dışı ediliyor. Haklarını bilmiyorlar, bilseler bile başvurmuyorlar, başvurduklarında böyle durumlar oluyor. Göçmenlere ilişkin kimi rakamlar, tarihler, istatistikler bilerek yanlış veriliyor. Mülteciler siyasete malzeme ediliyor. Şu an kullanılan negatif dil devam ederse yakın zamanda diğer göçmenlere karşı da Altındağ’da olanlar gibi benzer olaylar yaşanabilir.”
‘TÜRKİYE TAŞERONLUK ÖNERDİ, ABD SATIN ALDI’
Afganistan’da sahada bulunmuş, akademik olarak da Afganistan üzerine çalışmalar yürüten emekli asker Metin Gürcan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden görüşmesine işaret ederek “Ortada bir dış politika yok. Tek kişinin siyasi bekası için yürütülen dış ilişkiler var. Bunun için de Biden işbaşına geldikten sonra bezirgân diplomasisi dediğimiz diplomasi yürütüldü. Yani ilkeler ve değerlerden ziyade tamamen alışveriş şeklinde çıkar odaklı bir işbirliği. Ankara’nın ABD karşısında kozları zayıf çünkü CATSA, F-35/S-400, Halkbank gibi dosyalar var. Türkiye’nin cebinde koz tutması lazım. Afganistan konusunun,14 Haziran Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde Ankara tarafından hazırlandığını ve Biden’a sunulduğunu, Biden’ın da bunu kabul ettiğini düşünüyorum. Yani Türkiye, ABD’ye taşeronluk önerdi ve ABD bunu satın aldı” ifadelerini kullandı. ABD ile yapılan görüşmede, açık kapı politikası sözü verilmiş olabileceğine değinen Gürcan, “Afgan göçmenler konusunda Türkiye’nin açık kapı politikasını takip etmesi ve bu sayede Afgan hükümeti ile ilişkisi olan, askerlik yapmış, onlara destek sağlamış kişilerin kapılardan geçmesinin sağlanması konusunda bir anlaşmaya varılmış olabilir. Çünkü Afgan düzensiz göçmen akını Ankara için bir problem olsaydı mültecilerin ülkeye giriş yaptığı İran ile bizim heyetlerimizin mütekabiliyet anlaşması imzalamak üzere gidiyor olması lazımdı. Ankara’nın Tahran’la irtibata geçmemesi acaba ABD’ye bir açık kapı politikası sözü mü verildi sorusunu akıllara getiriyor. Bir insan durduk yere Afganistan yoluna neden çıksın? Demek ki ABD’den istedikleri şeyler var” ifadelerini kullandı.
KAYIT DIŞILIK SORUN
Kayıtdışı göçmenlerin sınır güvenliği açısından büyük bir sorun yarattığını belirten Gürcan, resmi olmayan rakamlara göre, 500 bin Afgan göçmenin Türkiye’de olduğunun düşünüldüğünü aktardı. Afganistan’da yaşanan son gelişmelerle birlikte Türkiye’ye göçün artabileceği konusunda uyarıda bulunan Gürcan, “2017’deki Reina saldırısının faili Maşaripov’u hatırlayalım. Bu kişi sekiz ay kaldığı Afganistan’da radikalleşmişti. Bu tarz kişiler ülkeye kayıt dışı olarak girerek terör eylemleri yapabiliyorlar. Düzensiz göçmen Afganların sınıra yakın yerlerdeki misafirhanelerde tutulmaları gerekirken büyükşehirlere gitmelerine izin verilince, bu insanları bulmak artık imkânsızlaşıyor. Kayıtdışılık ivedilikle sona erdirilerek somut politikalar uygulanmalı” dedi.
‘İRAN, SINIRI GEÇMESİNE İZİN VERİYOR’
En son on gün önce Van’da bir hafta boyunca göçmen, yurttaş ve STK’lerle görüşüp saha çalışması yapan Uluslararası Göç Araştırmaları ve Uygulamaları Derneği (UGAD) Başkanı Sümeyye Açıkgöz, Afgan göç dalgasının biraz artabileceğini belirterek, “Yaklaşık 40 yıldır devam eden bir göç dalgası var. Afganistan’da bir mültecilik kültürü oluşmuş. Şu an bir miktar artış var. Taliban’dan dolayı az da olsa kadın, çocuk ve yaşlılarda gelmeye başladı. İran’da güvenlik güçleri, göçmenleri yakalıyor, dövüyor, üstlerindeki değerli şeyleri alıyor, ardından aynı yerde bırakıp sınırı geçmesine izin veriyor. İran’ın bu tutumu göçü biraz daha artırabilir. Türkiye, özellikle son beş sene, göçmenlere köprü olmanın dışında hedef ülke durumunda” dedi.
‘EKSİKLER VAR’
Açıkgöz, göçmenlerin ilerde güvenlik sorunu oluşturup oluşturmayacağı konusunda ise “Mevzuatımızda eksiklikler var, eğer dış politikayı toparlayamasak birkaç sene sonra güvenlik açığı oluşabilir. Afganların yoğun olarak yaşadığı kimi İstanbul’daki mahallerde görüştüğümüz yurttaşların ortak cümlesi, ‘Afgan’lardan hiçbir şikâyetimiz yok, hep işimize koşarlar, insanların dışarıda olmadığı vakitlerde kimseyi rahatsız etmemek için ve korktukları için de gözümüze gözükmezler’ oluyor. Ancak son iki aydır çıkan bazı haberlerden sonra insanların birebir irtibatı olmasa da Afganlara karşı bir tepkileri oluşmaya başladı. Yalanlasak da göç yolunda canlı yayın da yapsak insanları ikna edememeye başladık. Medya hedef göstermemeli, biraz daha sağduyulu davranılmalı. Entegrasyon problemleri yaşıyoruz. Entegrasyon çalışmalarını artırmalıyız. Devlet, bu alanda daha çok politika oluşturabilecek kurumlarla çalışmalı. Bu alan için STK’ler artırılabilir, daha fazla akademisyen çalışabilir” diyor. Uluslararası bir çözümün olması gerektiğini vurgulayan Açıkgöz, devamında şunları söyledi: “Afganistan’dan başlayarak Avrupa’ya kadar devam eden uluslararası bir kaçakçı problemi var. Sorunun çözülmesi için uluslararası acil durum sensörü yakılmalı.”