Türkiye'nin en büyük endişesi ne? Toplum neyi bekliyor? İşte TÜSES raporunda çarpıcı sonuçlar
Bekir Ağırdır’ın 8 yıldaki seçmen davranışlarını analiz ederek hazırladığı ‘TÜSES- 2019’a doğru stratejik değerlendirmeler’ raporu seçmen davranışını, halkın endişe ve beklentilerini ortaya koydu. Raporda Türkiye’de 4 partinin de ‘kimlik ve kutuplaşma’ siyasetine sıkıştığı vurgulanarak 2019’a giderken, muhalefetin ‘korku değil, umut üzerinden siyaset dili oluşturması’ önerisi dikkat çekiyor.
Ayşe SayınKONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın geçen hafta CHP Parti Meclisi’nde sunumunu yaptığı “Daha iyisini nasıl başaracağız? 2019’a doğru stratejik değerlendirmeler” raporu, Türkiye’deki seçmen davranışları ile ilgili çarpıcı saptamaları ortaya koydu. Türkiye Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı (TÜ- SES) çalışmaları kapsamında hazırlanan ve son 8 yıldaki seçmen davranışlarına ilişkin analizlerin yer aldığı raporda, Türkiye’de 4 siyasi partinin de “kimlik ve kutuplaşma” siyasetine sıkıştığı vurgulanarak, 2019’a giderken, muhalefetin “korku değil, umut üzerinden siyaset dili oluşturması, statüko yerine değişimin ön plana çıkarılması, parti aidiyeti olmayan seçmen kitlesini kazanma stratejisi oluşturulması” önerileri dikkat çekiyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhuriyet’le paylaştığı rapor ve sunumda, seçmen davranışı, halkın endişeleri, beklentileri ve nasıl bir seçim stratejisi izlenmesi gerektiğine ilişkin şu tespit ve öneriler yer aldı: Kimlik ve kutuplaşmaya sıkıştı: Türkiye siyaseti artık tamamen konsolide oldu. 8 yıl boyunca AKP ve CHP seçmeni değişmedi. 4 parti de kimlik ve kutuplaşma siyasetine sıkıştı. Muhalefetteki 3 partide de (CHP, MHP, HDP) sıkışmışlık yaşanıyor. Toplumun siyasal tutum ve davranışlarını iktidar belirliyor.
-Yüzde 45 gri alanda: Seçmenlerin çekirdek, sempatizan ve “gri alandakiler” olarak 3’e ayrıldığı çalışmaya göre AKP’nin çekirdek seçmeni yüzde 21,6, sempatizanı yüzde 8,8; CHP’nin çekirdek seçmeni yüzde 4,8, sempatizanı yüzde 7,7; HDP’nin çekirdek seçmeni 5,2 sempatizanı 1,8; MHP çekirdeği 2,9, sempatizanı 1,9 olarak belirlendi. Türkiye’de seçmenlerin yüzde 45,3’ü ise çeşitli partilere oy vermesine karşın, “hiçbir siyasi partiye aidiyet duygusu” taşımıyor. Çalışmada “gri alandakiler” olarak ifade edilen bu seçmenin, doğru aday ve yöntemlerle seçimlerin kaderini belirleyeceğine dikkat çekiliyor. Raporda, çekirdek seçmenin oyunu değiştirmenin mümkün olmayacağı vurgulanırken, siyasette dönüşüm ve değişimin bu “gri alandaki” seçmeni kazanmaktan geçtiğine vurgu yapılıyor.
-Yeni çıkış lazım: Alışılagelmiş siyaset yöntem ve söylemleriyle seçime gidilirse sonuç değişmez. Çünkü herkesin pozisyonu aşağı yukarı belli oldu ve herkesin kime oy vereceği biliniyor. Siyaset iki eksen üzerinde tarif ediliyor. Birisi sosyo ekonomik gelişmişlik ekseni, birisi de etnik kimlik ekseni. Oy verme davranışlarına baktığınızda insanlar sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyine göre ve etnik kimlik pozisyonlarına göre, partilere yöneliyor. Örneğin, gelir düzeyi yüksek olanlar CHP’ye, sola oy veriyor, eğitim düzeyi düşük olanlar AKP’ ye oy veriyor. Kürt kimliği ile tanımlayanlar HDP ye oy veriyor veya
-Göçlerin dili: Son 40 yılda Türkiye’de 31 milyon insanın göç ettiği belirtiliyor. Göç, başlı başına yeni bir süreç yaratıyor. Kültürü, davranış kodlarını, ilişkileri dili oluştururken böyle oluşturmak gerekiyor. Mesela göç bir dönem gecekonduları yaratırken, şimdi kentsel dönüşüm sonrası yeni yaşam alanları ortaya çıkıyor. Siyaset yeni dili bu değişim ve dönüşüm süreçlerini dikkate alarak kurmalı.
-En temel talep, adalet: Rapora göre toplumun en önemli beklentisi “adalet.” Yurttaşların, anayasanın temel esasları, ilkeleri arasında en fazla vurgu yapılmasını istedikleri konular; sırasıyla haksızlığa karşı “adalet”, Türk, Kürt, Sünni, Alevi gibi her türden farklılıklar arasında “eşitlik”, Herkesin kendini kısıtlamadan yaşayabilmesi için “özgürlük”, her türlü bölünme ve yıkıcılığa karşı “devletin bekası” olarak ifade ediliyor.
-Korku değil umut dili kurulmalı: Bugünkü Türkiye’yi tarif eden “değerler bulutu”nda terör, işsizlik, suç-şiddet, cehalet, yoksulluk, saldırganlık, çevre kirliliği, kin ve nefret ilk sıralarda yer alıyor. “Arzulanan Türkiye için değerler bulutu”nda ise adalet, saygı, güven, ahlak, huzur, eşitlik, refah, aile ilk sıralarda yer alıyor. Bu veriler ışığında, korku üzerinden değil, umut üzerinden siyaset dili oluşturulmalı. Çünkü devletin ve hükümetin korkutma araçları muhalefetten çok fazla. Korku üzerinden bir dil oluşturulursa, bu iktidarın işine yarar. O nedenle muhalefet, iktidarınki gibi korku dili değil, umudu besleyecek dil kullanmalı.
-Küresel ara buzul dönemi yaşıyoruz: Dünyanın her yerinde popülizm, şövenizm otoriterleşmede yükseliş var. Bu çerçevede, küresel terör güçleniyor ve yayılıyor, küresel göç artıyor. İklim değişikliği, su başta olmak üzere doğal kaynakların azalıyor oluşu bu süreci yaratıyor. İnsanlığın tüm bu sorunlarıyla uğraşacak küresel kurumlar oluşmadığı için ulus devletlere geri dönüş, tüm ülkelerde şövenlik, lümpenlik otoriterlik artıyor. Raporda, bu süreç “küresel ara buzul dönem” olarak tanımlanıyor.
-Statüko yerine değişim: Türkiye için kritik eşik “orta gelir tuzağından çıkmak, demokrasi krizini aşmak, kutuplaşma ve kimliklere sıkışmaktan kurtulmak” olarak tarif ediliyor. Bunun için yeni anayasayla, devletin ve yönetim düzeninin yenilenmesi, yeni bir toplumsal uzlaşı ve dönüşüm, yeniden ortak yaşam, ortak gelecek hedefi doğrultusunda “biz” duygusunu oluşturacak bir siyasi söylem benimsenmeli.
‘Bu çalışmadan da yararlanacağız’
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Ağırdır’ın yaptığı sunumun CHP’nin 2019 seçimlerine yönelik strateji hazırlığı kapsamındaki çalışmalardan sadece birisi olduğunu belirterek, “Bu sunum bizim strateji belgemiz değil. Bunun gibi çok farklı çalışmalar, çok farklı sunumlar geliyor, dinliyoruz veya okuyoruz. Bu farklı çalışmalardan yararlanarak, 2019’a gidiş yolunda bir strateji belgesini oluşturacağız” dedi. Tezcan şunları söyledi: “Bu çalışmalardan siyaset dilini belirlemede yararlanacağız. Çünkü siyasette güçlerin mevzilenmesini tarif ederken, dilimizi belirlemede bu tespitler önemli. İttifakların belirlenmesinde önemli; kiminle ittifak yapacağız, kiminle olunamayacak, bu stratejik analizler önemli. İlkeler üzerinde ittifak deniyor ya, hangi ilkeler üzerinde buluşma sağlanacak, toplumun geniş kesiminin umutlarını harekete geçecek siyasal pozisyon almalar nasıl olacak, bunların tespitinde yararlanacağız. Bu çalışma genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgiliydi. CHP olarak ayrıca, yerel siyaset stratejileri ile ilgili de bilimsel çalışmalardan yararlanacağız. Zaten yerel seçim bildirgesiyle ilgili bir çalışma yürüyor. Genel seçimlerin yanı sıra yerel seçimlerde de, yerel yönetim vizyonumuzu tarif etmede bunun gibi sunumlar önemli olacak.”