Türkiye'nin ekseninden şüphe edenler kendi eksenine baksın"

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ''Türkiye'nin ekseninden şüphe edenlerin kendi eksenlerini kontrol etmeleri gerektiğini'' söyledi.

cumhuriyet.com.tr

AB Komisyonu'nun ticaretten sorumlu üyesi Karel De Gucht ve Avrupa Parlamentosu'nun uluslararası ticaret komitesi üyeleriyle görüşen Bakan Çağlayan, temaslarının ardından Türkiye'nin AB Daimi Temsilciliği'nde basın toplantısı düzenledi.

Türkiye'de suni bir eksen tartışması yaşandığını belirten Çağlayan, ''Türkiye'nin ekseninin kaydığını düşünen önce kendi eksenlerinde bir sapma veya kayma var mı onu kontrol etsin. Türkiye'nin ekseni bellidir, dünya eksenidir'' diyerek geçen hafta İstanbul'da, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) organizasyonu ve TİM ile ihracatçı birliklerinin desteğiyle düzenlenen ''Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü 2010'' zirvesini örnek gösterdi.

Bu zirveye 40 ülkeden 24 bakan, 14 bakan yardımcısı, 2 başbakan yardımcısı ve birçok ülkenin büyükelçilerinin katıldığını belirten Çağlayan, şöyle konuştu:
''136 ülkeden 2 bin 300 işadamı geldi ve Türkiye'deki muhataplarıyla beraber 100 binin üzerinde ikili iş görüşmesi yaptılar. Guinness rekorlarına girecek olan bir rakamdır bu. Bunların sonuçlarını önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Dünya Ticaret Köprüsünü artık geleneksel hale getirmeye çalışıyoruz ve iş toplantılarını iş zirvesi düzeyine getiriyoruz. Toplantıyı yaptığımız Haliç Kongre Merkezi'nde bir tane boş koltuk yoktu. Kapasitesi zannediyorum 3 binin üzerindedir. Biz komşu ve çevremizdeki ülkelerle geçmişte ihmal ettiklerimizi bugün Türkiye olarak yapıyoruz.''

Bakan Çağlayan, Türkiye'nin komşularıyla ticaretini son yıllarda hızla artırmasına rağmen bugün dünyada, toplam ticaretinde komşularının payı en düşük ülkelerden biri olduğunu belirterek, daha gidilecek çok yolun olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin üç kıtanın kesişme noktasındaki konumuna rağmen ihracatında Avrupa kıtasının payının yaklaşık yüzde 57 olduğunu anlatan Çağlayan, buna rağmen ekonomide Türkiye'nin doğuya kaydığını iddia edenleri anlamakta zorlandığını belirtti.

Avrupa Birliğinin ticaretinin yüzde 60'ının AB içinde olduğuna dikkati çeken Çağlayan sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yüzde 40'ını diğer ülkelerle yapıyorlar. Türkiye AB'nin ihracatında 5'inci, ithalatında 7'nci büyük ticaret ortağıdır. Türkiye ihracatının yüzde 57,8'i Avrupa kıtasına yapılmıştır. Avrupa'ya olan ihracatımızda azalma, tamamen buradaki talep daralmasının sonucudur. Biz oturup bu pazarın tekrar genişlemesini bekleyemeyiz. Her sene 700-800 bin insanımız işgücüne katılıyor. Türkiye 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi ve 500 milyar dolarlık ihracat yapmayı hedefliyor. Nüfus, coğrafi konum, stratejik ve politik açıdan çok ciddi avantajlarımız var. Biz dünyanın her bölgesiyle ticaret yapan bir ülkeyiz. Dünyadaki toplam 224 gümrük bölgesinin 220'sine ihracat yapan bir ülkeyiz. Yapamadığımız sadece Asya Pasifik'te birkaç küçük ada. Dolayısıyla bizim eksenimiz dünya ekseni.''

''Avrupa'nın, Türkiye'nin ve hatta bütün ülkelerin ekseninin ister istemez doğuya kayacağını'' belirten Çağlayan, gelişmekte olan ülkelerin dünya ticaretindeki paylarının azalırken gelişmekte olan ülkelerin alacakları payın zamanla ikiye katlanacağını anlattı.

Bakan Çağlayan, 2003 yılında Türkiye'nin ihracatında payı yüzde 4 olan Afrika kıtasının bugün yüzde 10'lara çıkmasını dünya ekonomisinde yaşanan hızlı değişime örnek olarak gösterdi.
Geçen yıl Almanya'yı geride bırakarak dünyanın ihracat şampiyonu olan Çin'in de en fazla ticareti komşularıyla yaptığına dikkat çeken Çağlayan, dünya ticaretinden yaklaşık yüzde 1 pay alan Türkiye'nin bu orana göre yılda 1 trilyon dolarlık ithalat yapan Çin'e 10 milyar dolarlık mal satması gerektiğini, oysa bu rakamın 1,7 milyar dolarda kaldığını anlattı.

"Sadece leblebi satmıyoruz ki"

AB Ticaret Komiseri Karel De Gucht'la görüşmesinde Türkiye'nin 1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşması nedeniyle karşılaştığı sorunları dile getirdiğini aktaran Çağlayan, vize sorununun bunların en başında geldiğini vurguladı.

AB'nin henüz üyelik müzakerelerine başlamayan Balkan ülkelerine vizeleri kaldırırken ve daha aday ülke statüsü bile bulunmayan Ukrayna'ya vizeleri kaldırma aşamasındayken Türkiye'ye uygulanan vize rejiminin büyük bir haksızlık ve ''derin bir yara'' olduğunu kaydeden Çağlayan, AB'nin vize uygulamasının Türk işadamlarının önüne ''teknik bir engel konulması'' anlamına geldiğini ifade etti.

Çağlayan, konunun doğrudan muhatabı olmamasına rağmen AB Ticaret Komiseri De Gucht'a Türk işadamlarının yaşadığı vize sorununu şu şekilde ilettiğini aktardı:
''Avrupa'ya ürünlerini sergilemek için gelmek isteyen işadamları ürünlerini getirmekte, o ürünlerini montaj yapacak teknisyenlerini getirmekte zorlanıyor. Onlara sadece fuar süresince vize veriliyor. Oysa bu kişiler gelecek, stantlarını ve makinelerini kuracaklar. Türkiye artık sadece leblebi, fındık, fıstık satmıyor. İki ay önce Bursa'dan bir firma Almanya'daki bir fuarda sergileyeceği ürünü 40 TIR'la taşıdı. Bu 40 TIR'la gelen bina büyüklüğündeki makine teçhizatının birleştirilerek sergilenmesi gerekiyordu. Bu firmanın en azından malzemesini ve ekibini bir ay önceden gönderip bunları kurması ve fuar bitince aynı sürede söküp geri getirmesi gerekiyor. Vize sorununun buna bile engel olduğunu ifade ettim.''

AB ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalayan bazı üçüncü ülkelerin AB üzerinden Türkiye pazarına gümrüksüz mal satma hakkı elde ettiklerini, halbuki Türk ürünlerinin bu ülkelere gümrüksüz giremediğini belirten Çağlayan, bu kapsamdaki Meksika ve Cezayir gibi ülkelerin Türkiye'nin serbest ticaret anlaşması imzalama talebine yıllardır cevap vermediğini kaydetti.

AB'nin üçüncü ülkelerle serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye'nin de masada olması gerektiğini vurgulayan Çağlayan, tüm bu sorunları çözmek için her yıl iki kez düzenli görüşmeyi önerdiği AB Ticaret Komiseri De Gucht'u Eylül ayında Türkiye'ye davet ettiğini ve olumlu karşılık aldığını anlattı.

Bakan Çağlayan, küresel krizde bütçe açıkları ve borç yükleri hızla artan AB üyelerinin ''Türkiye'yi ekonomide rol modeli olarak almaları'' önerisinde bulundu.

Küresel kriz nedeniyle geçen yıl bazı AB üyeleri yüzde 10'u aşan bütçe açığı verirken Türkiye'nin bütçe açığının yüzde 5,5'lerde kaldığını hatırlatan Çağlayan, AB üyelerinin ortalama yüzde 70-80'ler düzeyindeki kamu borç yükünün de Türkiye'de geçen yıl uygulanan vergi teşviklerine rağmen yüzde 48'de kaldığına dikkat çekti.

Türkiye'nin devrim niteliğindeki mali kural uygulamasıyla gelecekte popülist politika uygulanmasını imkansız hale getirerek bütçe açığını ve borç stokunu daha da indirmeyi hedeflediğini belirten Çağlayan, ''AB'nin bu örnek üzerinde çalışmasını'' önerdi.