'Türkiye'nin demokratik yaşamı kabalaştı!'
Financial Times, "Türkiye'nin demokratik yaşamı, beş yıl önce AB'ye katılma müzakerelerinin donmaya başlamasından bu yana görünür biçimde kabalaştı" diye yazdı.
cumhuriyet.com.trİngiliz gazetesi Financial Times'in, yazarı David Gardner imzasıyla yayımladığı "Muzaffer Türkiye, Tek Başına Yapamaz" başlıklı analizde "Son 10 yılın en dikkat çeken başarı öykülerinden biri olan Türkiye'nin, Hristiyan Demokratların Müslüman karşılığı olan bir yönetimin altındaki canlı bir demokrasi ve dinamik ekonomi olarak yükselişi, bu on yılda Avrupa Birliği'nin kronik içedönüklüğünün kurbanı olabilir" yorumu yapıldı.
'Türkiye'nin demokratik yaşamı kabalaştı'
AB'nin, Türkiye'nin Arap komşuları ve Batılı müttefiklerinin ülkenin jeostratejik değerinin farkına vardığı bir dönemde üzerindeki dönüşüm sağlama gücünü kaybettiği değerlendirmesini de yapan Gardner, "AB, Türkiye'de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) aracılığıyla liberal bir gündemi ileriye götürme yeteneğinden vazgeçti. Türkiye'nin demokratik yaşamı, beş yıl önce AB'ye katılma müzakerelerinin donmaya başlamasından bu yana görünür biçimde kabalaştı" diye yazdı.
'AB Rumları üye yaparak hata yaptı'
Bunda Türkiye'nin üyeliğine karşı olan Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Alman Başbakanı Angela Merkel'in önemli etkilerinin olduğunu da kaydeden Gardner, Brüksel'in 2004 yılında Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum Kesimi'ni üyeliğe kabul ederek "hata" yaptığını da belirtti.
'Erdoğan artan biçimde eleştiriye hoşgörüsüz'
"AB üyeliği olasılığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk hükümet döneminde reform motoru idi ve ona, uzun bir süreden beri Türk siyasetinin nihai hakemi olan orduyu nötrleştirme olanağını sağladı" denilen analizde şu savlara da yer verildi: "Demokratik yenileme, o motor durur durmaz, tersine dönmeye başladı.Halen Türk cezaevlerinde 50 generallerin yanısıra100'den fazla gazeteci var. Sayın Erdoğan, artan biçimde eleştiriye karşı hoşgörüsüz ve konsensüsü küçümsüyor."
'AİHM, otoriterleşmeyi kısmen frenliyor'
FT'deki analizde "Şimdi sanık sandalyesinde Sayın Erdoğan'ın Türkiye'sinin Vladimir Putin'in Rusya'sından daha sık oturduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin otoriterleşmeye kaymaya karşı kısmı bir fren oluşturduğu" görüşü de dile getirildikten sonra "Yazdıklarından dolayı cezaevine konulan iki gazetecinin, şikayetlerinin Strazburg'da ele alınmasından iki gün önce tahliye edildiği" kaydedildi.
Buna karşın "Ancak Strazburg Brüksel değildir. AB etkileme gücünü kaybederken Sayın Erdoğan, onu elde etti, özellikle Avrupa ve ABD'nin, Arap Uyanışı kargaşası ve İran'ın nükleer hırslarının yarattığı meydan okuma karşısında Türkiye'nin yardımını ihtiyaç duydukları için" savlarının da yansıtıldığı analizde Türkiye'nin geçen hafta İran ile nükleer müzakelerine evsahipliğini yaptığı ve "Esad diktatorlüğüne karşı muhalefet için örgütlenme merkezi olduğu" yorumları da yapıldı.
'Türkiye giderek Batı'nın vazgeçilmez siperi olarak görülüyor'
David Gardner, Türkiye'nin artan biçimde yine Batılı sistemin "vazgeçilmez siperi" olarak görüldüğünü vurguladıktan sonra ABD Başkanı Barack Obama'nın da, başta İran konusunda olmak üzere "Bölgedeki bir nokta adamı olarak Başbakan Erdoğan'a dayandığı"nı, Türkiye'nin de, İran ile "bölgesel etki konusunda bir mücadele içinde olduğu"nu da öne sürdü.
'Türkiye'nin ekonomik başarısı, AB ile artan entegrasyonuna bağlı'
Buna karşın, Erdoğan'ın istese de Putin'e dönüşmesinin mümkün olmadığını yazan Gardner, Türkiye'nin tek başına yapamayacağını savunurken de ekonomik büyümesinin, durgun ve kırılgan euro bölgesine göre Çin kadar yüksek olsa da Türk ekonomisinin başarısının AB ile artan entegrasyonuna bağlı olduğunu da iddia etti.
İngiliz gazetesindeki analize, Türkiye'de halen 14 bin AB şirketinin faaliyet gösterdiğine, bunların çoğunun teknoloji transfer ettiğine, AB'nin halen, petrolü olmayan Türkiye'nin en büyük pazarı olduğuna dikkat çekilerek şu uyarı ile son verildi: "Türkiye'nin müttefik olarak değeri, Avrupa'nın Ortadoğudaki arka bahçesinde geçişe yön vermeye yardımcı olabilirse artar. Ancak Avrupa ve ABD'nin yurt dışındaki Ankara ile aynı çizgide olmaları yeterli değil. Sadece AB'ye katılım motoru, yeniden çalışmaya başlarsa, Türkiye'nin yurt içinde hala ihtiyaç duyduğu yenilenmeyi ateşler."