'Türkiye'de her şey olunur ama rezil olunmaz!'

'Avustralya'daki sel felaketinde önce 10 yaşındaki kardeşinin kurtarılmasını isteyen; o kurtarılırken kendisi sel sularına kapılarak boğulan 13 yaşındaki yiğit Jordan Rice'ın anısına'

cumhuriyet.com.tr

 

2401-Londra-Paris hattı kitabevi anekdotları:

1) Kasım, 2010 - Londra: Butik kitabevi John Sandoe'dayım. Sahibi, yazar ve Türk(iye) dostu Johnny de Falbe'yle Eight White Nights'ı birbirimize övüyoruz. Annesi İskenderiye kökenli Andre Aciman'ın romanı, ikimiz için de yılın kitabı. Birden yaşlı bir beyefendi elinde o yapıtla yaklaşıyor ve 'Bu kitabı o kadar içten savundunuz ki alıp onu derhal okumaya başlayacağım' diyor.

Aralık, 2010 ' Paris: Kentin butik Anglo-Amerikan kitabevi Village Voice'dayım. Sahibi, bibliyofil Odile Hellier'yle Eight White Nights'ı birbirimize övüyoruz. Babası İstanbul kökenli Andre Aciman'ın romanı, ikimiz için de yılın kitabı. Birden alımlı bir hanımefendi yaklaşıyor, elinde o yapıtı göstererek iştahla kasaya seğirtiyor.

2) Kasım, 2010 ' Londra: Gözde sahafım Peter Ellis'e giriyorum. Şair ve sahaf Marius Kociejowski, pardösülü ve fötr şapkalı bir adamla konuşuyor. Selamlaşarak bodrum katına, serendipity seansına iniyorum. Orada 'Martin Booth'un Kitaplığından' damgalı bir şiir kitabı görüp, ona heyecanla sarılıyorum. Martin, Anglo-Amerikan dünyasının kitap izcibaşısı; onun bulamayacağı bir ender kitabı kimse bulamaz denir. Aklıma, senelerce senelerce evvel Kitap-lık dergisinde, onunla ilgili yayımlattığım yaşamöyküsel deneme geliyor.

Diğer ganimetle yukarı çıktığımda Marius yalnızdı. Martin Booth kitaplığından aldığım yapıtı görünce kinayeli kinayeli gülüyor. 'Martin Booth iyi bir İngiliz şairiydi. Sen onu asıl izcibaşı Martin Stone'la karıştırmışsın. İnanmayacaksın ama sen içeri girdiğinde konuştuğum kişi oydu' diyor.

Aralık, 2010-Paris: Martin Stone anekdotunu Village Voice'un yöneticisi ve Edouard Roditi'nin manevi yeğeni Michael Neal'e anlatıyorum. Derhal telefona sarılıp Martin Stone'u buluyor. (Üstat Paris'te mukimmiş.) İki gün sonra efsane Stone'la Village Voice'ta buluştuğumda yanımda Enis Batur da vardı.

(Yaşam romanlardan da gizemli.)

2402- Son yüzyılın en karlı aralık ayında Paris'e gitme ana nedenimiz, Musee d'Orsay'daki retrospektif Jean-Leon Gerome (1824-1904) sergisiydi. Sergiyi gezdikten sonra Nur küçük koleksiyonumuzdaki Gerome heykelciğini kastederek, 'Artık kimse ona dokunamayacak' demişti. Gözde oryantalist ressamım Gerome, Osman Hamdi Bey ile Şeker Ahmet Paşa'nın hocasıydı. 1875'de İstanbul'a gelmiş, Osmanlı Sarayı'na resimler satmış, Bursa'ya gitmişti.

Jean-Leon Gerome'un Osmanlı'ya dair yapıtlarından birine bakarsanız; Pera Müzesi'nde Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi'ni de görmüşseniz, aralarında selamlaştıklarını da fark edersiniz.

2403- Cumhuriyet Kitap'taki - ayda bir- yazılarım, 10 ve 11. sayfalarda yer alır. 04.11.2010 tarihlisinde 11 ve 12. sayfalara kaydırıldığını görünce irkildim, derhal Turhan Günay'ı arayıp sözde kapris yaptım. Sanki futbol takımlarında pek önemsenen o 10 numaralı forma, benden esirgenmişti. Sonra kendi kendime güldüm.

2404- Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın geliştirdiği bir endeksle 'Dünya'da Yaşanacak En İyi Ülkeler' listesi hazırlanmış. Mekanik varsayımlara dayanan ve insanları robot gibi davranan bir kitle sanan bu listeye göre, 2010'da dünyanın yaşanacak en iyi ülkesi Norveç. Son sırada Zimbabve yer alıyor. 169 ülke arasında Türkiye'nin yeri 83.'lük. AB'nin 100 milyar Avroluk desteği sayesinde iflastan -şimdilik-kurtulan İrlanda 5. ve Yunanistan 22. sırada.

(Bana listesini yapacağım 5000 kitabı getirin, size Zimbabve'de bir kişisel cennet kotarayım.)

2405- 05.01.2011 tarihli The Guardian'dan: GQ adlı dergi yılın en iyi giyinen erkekler listesinde, medyatik futbolcu David Becham'ın 8 yaşındaki oğlu Romeo'yu 26. sıraya koymuş. (Ciddiyim.)

2406- 11.01.2011 tarihli Akşam'da okudum: Yaşar Kemal, Adana'da kurulacak müze kütüphaneye kendi adı yerine piri Karacaoğlan'ın adının verilmesini önermiş.

'Yaşar Kemal sen bir büyük yazarsın

Ondan evla anıt gibi adamsın.'

Sarılacivertoğlan

2407- Karikatür dergilerine dair:

-Yılbaşı arifesinde bir grup üst düzey bankacıyla Changa'da akşam yemeğindeydim. 'Uykusuz' çizerlerinden Yiğit Özgür'ün karikatürleri fıkra niyetine anlatılıyordu.

-'Penguen'de Semra Can'ı izlerken, insanın kalkıp hem de iki kedi birden alası geliyor.

2408- Küresel kültürazi:

'Dante okurken, güneşe bakmış gibi insan birden yorulur' dermiş James Joyce. / New Yorker dergisinde shit(bok) sözcüğü ilk kez, Richard M. Nixon'dan bir alıntı yapılırken kullanıldı. / Ludovico Ariosto, 'Orlando Furioso'yu 26 yılda yazdı. Avrupa edebiyatının en uzun şiiri bellenen yapıt, 38786 dizeden mürekkep. / Yevgeny Yevtuşenko, bir şiirinde Kopenhag Havalimanı'nda, Ernest Hemingway'e çok benzeyen bir yaşlı adam gördüğünden bahseder. (Sonra onun Hemingway olduğunu öğrenecektir.) / Büyük İskender'in Babil'de öldüğü gün Sinoplu Diyojen'in Korent'te öldüğü doğru mudur? / Aziz Jerome Aristo'nun yapıtlarını yatarken yastık niyetine de kullanırdı. / Eşcinsel W.H.Auden'e göre Beethoven eşcinseldi. / 'Tarihten öğrendiğimiz tek şey, tarihten bir şey öğrenmediğimizdir' derdi Hegel. / Gustave Flaubert'in 'Madame Bovary'i yazarken tuttuğu 'tempo günlüğü': 3 günde 8 satır; 5 günde 1 sayfa, 7 haftada 13 sayfa. (Enis Batur'a iletilecek.) / Fryderyk Chopin (1810-1849) konser kostümüyle gömüldü. Ressam Eugene Delacroix (1798-1863) tabutuna en uzun süre el verenlerdendi. (Bu pasaj Chopin'den bir nocturn eşliğinde yazıldı.) / 'Hiç adam öldürmedim ama nicesinin ölüm haberini büyük zevkle okudum.' Avukat Clarence Darrow. / Büyük balerin Anna Pavlova (1881-1931) ölüm döşeğinde, 'Kuğu kostümüm hazır mı?' diye soracaktır.

2409- Köşe yazarlarının siyasi partilerde etkin konumlara gelmesini benimserim. O görevlere geldikten sonra yazılarına devam etmelerini etik bulmam.

2410- Harbi özdeyişler:

-Eğitim çok önemlidir. Şeftali bir zamanlar acı bir bademdi, karnabahar ise üniversite diplomalı bir lahana.\t

Mark Twain

-Seks yapmak için kadının bir nedene, erkeğinse bir yere gereksinimi vardır.

Nora Ephron

-Gençlik muhteşem bir olgu. Onu heder eden gençlere sunulmasıysa ne büyük bir hata.

George B. Shaw

-Bana göre yaşlılık, ben kaç yaşındaysam 15 yıl fazlasıdır.

İş adamı Bernard Baruch (1870-1965) 85 yaşındayken

2411- Kredi kartımı verdiğimde fatura bedelini taksitlendirme anlamına, 'Bölelim mi?' diye sorulunca, 'Bölücülükten hoşlanmam!' diye çıkışıyorum.

2412- 999.Gün'den ' Cemal Süreya:

99. Gün ' Örübilim.

114.Gün ' 'Ölüm tarar saçımızı.' İlhan Berk

158.Gün ' 'Alkolizmle titreyen el, ne kadar güzel!' Lautreamont

295.Gün ' Rüyalarında birbirini görmek ve bunu birbirine anlatmak.

346.Gün ' Kuşlar var, kutsal kitaplara gönderme yaparlar.

364.Gün ' Güldürmeye yetmeyen sevinçler.

476.Gün - Ataç doğayı sevmek istiyor, ama doğadan çok korkuyordu.

505.Gün- Düşün İçi.

591.Gün- Nilüferlerin arasındadır kötümserlik.

764.Gün- Bir yazar değilim ben, işe beklenmedik biçimde el sokmuş bir okur.

871.Gün- Küfür, diyorum, bir saldırmama eylemidir.

909.Gün- Parkta geleceğin hüznü.

('Bir cümleden uzunsa uyduruyorumdur' bağlamında bir üç yılın süzgeçten geçirilişi.)

2413- İstanbul'da açılacak filateli (pulcu) dükkânına ad önerisi: İstanpul.

2414- Güldeste'den ' Ferhan Şensoy

Ve yayıldı odaya

huzur veren ütü kokusu.

2415- Bir soru: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son referandumda oy kullanamaması mı yoksa grup toplantısında AKP'li milletvekillerinin, Başbakan konuşurken yanlış yerde alkışlaması mı daha düşündürücüdür?

2416- 'Kaç Yıl Oldu? 2011'den ' Haz. Fırat Budacı:

-Manken Nilay Dorsa, 'Picasso'yu tabii ki tanıyorum. Yurtdışında birkaç yerde karşılaşmış olabiliriz,' diyeli 6 yıl,

-Uşak'ın Eşme köylüleri gördükleri uzaylıyı taşla kovalayalı 10 yıl,

-TRT, bir konseri 2.5 saat boyunca sessiz yayımlamasına gelen tepkiler üzerine, 'Düğmeyi kapalı unutmuşuz,' açıklamasını yapalı 3 yıl,

-Alişan, 'Her Şey Dahil' programında, yayın öncesi heybetli görünmek için yaptığı hazırlıkları unutarak ceketini çıkarınca, omuzlarına yerleştirdiği peçeteler saçılalı 2 yıl,

-Turgut Özal, Çetin Altan'ın, 'Hiç kitap okudunuz mu?' sorusuna, 'Ben masal okumam,' diye karşılık vereli tam 20 yıl olmuş.

2417- Sürekli okurum, arasıra yazarım. Ne zaman yazmaya otursam okuyasım gelir. Okuduğum kitaplardan beni çok etkileyenleri not ederim. Onbeş yıldır, yıl sonu yazdığım çal-a-kalem yazılarla onları tüyo niyetine ve okunma sırasına göre listelerim. Benim yılın en iyi kitaplarını seçmek gibi majestik bir iddiam yoktur.

2418- Bir yazara işi düşmüşse onun kitabına methiyeler düzen; bir yazarla görülecek hesabı varsa ona saldırı yazısı döşenen; eski ekürisi, psikiyatr ve yazar Dr. Kaan Arslanoğlu'na göre, 'Orhan Pamuk'un aleyhineyken o Nobelist olduktan sonra onu alkışlayan', büyük sermayedar bellediği kuruluşların yayınevlerine karşıyken artık onlarla bilumum işbirliğine hazır bulunan, çıkardığı dergiye reklâm veren yayınevlerinin kitaplarına münasip yazılar yazan 'v.s. v.s.- dönek ve vasat Semih Gümüş (S.G.), geçen güz çıkan kitabında Faruk Duman için, 'Onun yazdıklarını, pek az kitabıyla İspanyolca edebiyatın en etkileyici yazarlarından biri olan Juan Rulfo'nun Pedro Paramo'sunun yanına yakıştırıyorum' diyordu. Kötü bir yazar olduğunu sanmadığım ama o cilalı yazının kurbanı Duman'ın, kitabı yayına hazırlayan yetkili olduğunu belirtmeliyim.

Bir genç yazar adayı 07.10.10 tarihli yazısında S.G.'nin 'önde gelen edebiyat eleştirmenlerinden' olduğunu ileri sürüyordu. Böylelikle, hazretin nice fırdöndü dönek gibi ortalıklarda dolaşarak her salataya maydanoz olduğu için kinaye yapıldığını sanmıyorum.

Sığlıkistan'ın çıkmazlarından biri de, ünlü ile değerliyi karıştırmak değil midir?

2419- 'Türkiye'de her şey olunur ama rezil olunmaz.'

Murathan Mungan

2420- Enis Batur'un 07.10.2010 tarihli Cumhuriyet Kitap'taki yazısının başlığı, 'İki kitap için ufak çıkma' idi. O öz, yetkin, okuyucuyu kışkırtan ve yazarlara eğitici notlar içeren yazıda, iki yazarın (Levent Yılmaz ile Cem Akaş) son yapıtları eleştiriliyordu. Yazıda küresel tatlar bularak okudum. Bir eleştirmen olmayan Batur, sanki eleştirmen Semih Gümüş'ü (S.G.), bir tahterevallide sıçratıp duruyordu. Derken onların adının birlikte geçtiği 2147. maddemi anımsadım.

Enis Batur 2008 ürünü Ada Defterleri'nde, 'İyi sermaye, temiz para yoktur, oysa iyi iş sermaye şart. Bana kimse küçük ve orta ölçekli yayınevlerini göstermesin: Yıllardır, yazar olarak, onlarla çalışan benim. Semih, Doğan'la anlaştı, ben geri çevirdim- bunu söyleyecek yüreği var mı?' diyerek onun iki yüzlülüğünü vurgulamıştı.

Semih Gümüş (S.G.) için fark eder mi? O, 04.09.2010 tarihli, Radikal Kitap'taki yazısında Batur'un Pervasız Pertavsız başlıklı kitabı için kaleme aldığı vı-cık vı-cık yazısında, '(Enis Batur) adı, Türk edebiyatı söz konusu edildiğinde, Nobel Edebiyat Ödülü'nün yanında niçin anılmamıştır?' demişti. (Pervasız Pertavsız sanat ağırlıklı bir kitaptı. Onu hakkıyla eleştirecek kişinin estet duruşlu, nitelikli bir gezgin ve iç dünyası varsıl olması gerekirdi. S.G. bunlardan hangisidir?)

Methiye yazısının ardından, Enis Batur'un S.G.'nin çıkardığı derginin yazarları arasına katıldığı haberi gelmişti.

2421- Tarih Terimleri Sözlüğü'nden ' TDK Yayınları, 1974:

-İbret Taşı: Topkapı Sarayının orta kapısı önünde bulunan ve üzerine, kesilen insan başlarının konduğu taş.

-İmdadiye: Osmanlılarda savaş zamanı savaş giderlerini karşılamak, barış zamanı bütçe açığını kapatmak için halktan alınan töresel vergi.

-Kapamacı: Eskiden hazır giysi satan esnafa verilen ad.

-Kazan kaldırmak: Yeniçerilerin ocakta yemek pişirdikleri kazanı kaldırarak başlattıkları ayaklanmalara verilen ad.

-Kulluk: İstanbul ve taşrada kamu düzenini korumakla görevli daire.

2422- Süreyya İlmen (1874-1955) '

Emekli general, vizyoner işadamı, milletvekili, yazar, 'toplum gönüllüsü' ve hayırseverdi. Soyadını 'İlmen' alacak denli bir İstanbul ili tutkunuydu.

Bir dizi sosyal amaçlı vakıf ve kulüpte çalıştı. Özellikle kentin Anadolu Yakasına nice alt ve sosyal yapılar kazandırdı. Yaptırdığı park, köprü, okul, hastane, plaj, tramvay hattı, iskele, su ve kanalizasyon şebekeleri, sanatoryum ve sinemanın önemli kısmını kendisi finanse etti.

Nurlar içinde yatsın.

(03.01.2011 akşamı, kapsamlı bir restorasyondan sonra küresel bir güzellik kazanan Süreyya Opera Evinde, Ruşen Güneş'İdil Biret konserini izlerken duyumsadıklarımdan.)

2423- Geçen yılki TÜYAP Kitap Fuarı'na gitme nedenim bir ödül yemeğine katılmaktı; yoksa bana her gün kitap fuarı'

Temmuz yazımda (2225. madde), ülkenin en önemli 10 resim koleksiyoneri arasında saydığım Ahmet Merey ile gerçek bir hanımefendi olan eşi İpek, yılın resim koleksiyoneri ödülünü kazandılar. (Yine yerinde bir seçim yapan TÜYAP yetkililerini kutlarım.)

Yaklaşık 900 parçalık koleksiyonlarıyla nitelik ile nicelik kıstaslarını örtüştüren, resim soluyan ve resim yapan Ahmet ile İpek Merey'in bu vesileyle, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri arasında, 2003'ten beri ödüllü bir yarışma düzenlediklerini de öğrendim.

(Merey Koleksiyonu'ndaki tüm yapıtlardan mürekkep bir katalogum olsun isterdim.)

2424- Yıl sonundan, yılbaşından Kitap Önerileri:

Yabanın Tuzlu Ekmeği ' Erich Auerbach, METİS / Soylu Sınıfın Sonbaharı ' Elias Canetti (Çev. Veysel Atayman), SEL / Görsel Sanatçılar Ansiklopedisi ' Haz. Kaya Özsezgin, Doruk / Büyük Türk ' John Freely (Çev. Ahmet Fethi), Doğan / Bir Balık Bir Başka Balığa Onu Sevdiğini Söyler mi? ' Enis Batur, Selçuk Demirel, Gelengi / Şeytanın Ayak İzleri ' John Burnside (Çev.Tankut Aykut), YKY / Oscar Nasıl Wilde Oldu ' Elliot Engel (Çev.Zeynep Avcı), SEL / Her Cumartesi Rüya ' İbrahim Yıldırım, Doğan'

2425- 14.01.2011! Okumayazma evimdeki masamda kışkırtıcı bir sürpriz; İbrahim Yıldırım'ın yeni romanı 'Her Cumartesi Rüya', beni sabırsızlıkla bekliyor. 'Aşk ve Mevt Tabirleri' alt başlığıysa sanki yapıt içinde, bir sanal düellonun varlığını muştuluyordu. Erteleyebileceğim tüm angaryadan sıyrıldım ve bitirene dek ondan kopmadım.

Romanın, a-ğır a-ğır devinim kazanan bir girdabı çağrıştıran anlatım tekniği şiirseldi. İki katmanlı gizem ve hüzün safarisinden, genelde orgazmik bir zevk aldığımı itiraf etmeliyim.

'Her Cumartesi Rüya' Sığlıkistan'a karşı yazılmış bir derin romandır. Nitelikli akademisyen ve eleştirmenlerin, oradaki özgün deneyleri irdelediklerini görmek isterdim.