"Türkiye’de de iktidar savaşı halkı kurban eden eski krallar gibi..."

Dört ayrı dilde barış için albüm hazırlığında olan Kürt sanatçı Şivan Perwer'in, Bükreş sokaklarında yürürken küçük Aylan için yaptığı yeni bestesi, birdenbire dudaklarından dökülüyor. Ve sonra hayatına dair pek çok ayrıntıyı bizimle paylaşıyor...

Ceren Çıplak
 
Türkiye'deki savaşı eski kralların savaşına benzeten Şivan Perwer, Çavuşesku örneği vererek halkların özgür olması gerektiğini söyledi. Perwer, halkların özgürlüğünün esas olması gerektiğini belirtti.
 
‘Liderler halk tarafından egoistleştiriliyor’ 
 
Dört ayrı dilde barış için albüm hazırlığında olan Kürt sanatçı Şivan Perwer, Bükreş sokaklarında yürürken küçük Aylan için yaptığı yeni bestesi, birdenbire dudaklarından dökülüyor. Ve sonra hayatına dair pek çok ayrıntıyı bizimle paylaşıyor. Tıpkı, 'Çocuksu bir ruhum vardır, 80'imde de böyle olacağım,' dediği gibi
 
Kürt sanatçı Şivan Perwer Türkiye’de en çok neyi özlüyor? Özgürlük mücadelesi hangi zulümle karşılaşınca başladı? Hangi sanatçıyla düet yapmak istiyor? Gündelik hayatta neleri seviyor? Şivan Perwer özel hayatında nasıl bir ruha sahip? Nerede yaşıyor? Hangi sanatçıları dinliyor? Tüm bu soruların cevabını Bükreş’te sokakları birlikte gezerken Şivan Perwer’e yönelttim.  

Perwer, yürürken “Tabiat Orkestrası”na solist olarak eşlik ederek hep şarkı mırıldanıyor… Neredeyse tüm gün boyunca yürüdüğümüz Bükreş sokaklarındaki sohbetten notlar alıyorum. Bu notlardan en kıymetlisi ise doğanın insanlığın kirlendiğini mesajını vermek istercesine bedenini kıyıya bıraktığı minik Suriyeli mülteci Aylan’a yaptığı beste oldu. 

Perwer, Aylan’ın acısını şu satırlara döktü ve besteledi:

“Sana insanlar kıydı ama balıklar kıyamadı. 
Denizin kıyısına verdi, insanlar görsün bu rezaleti anlasın diye.”
 
Türkiye’de en çok neyi özlüyorsunuz?
 
Hiç birşeyi özlemiyorum çünkü her şey berbat. Özlediğim şey sadece özgürlük. Türkiye’nin toprağından geldim. Hamurum oradan. 
 
Neden sahneye hep yerel kıyafetlerle çıkıyorsunuz?
 
Her şeyi yasak edilmiş, yok edilmeye çalışılmış, aşağılanmış Kürdü temsil etmeye çalışıyorum. Fidel Castro’nun da Elvis Presley’in de özel kıyafeti var.
 
Günlük hayatınızda nasıl giyinirsiniz?
 
Hayatın balansına göre giyinirim.
 
Nerede yaşıyorsunuz?
 
Bonn ile Erbil arasında yaşıyorum. Bonn yeşil, şahane bir şehir, kendi evim var. Şivan Perwer Müzik ve Sanat Vakfı’nda da çok vakit geçiriyorum.

Dünyayı geziyorum. Bir yere konser için gidince sadece konser verip dönmüyorum. O ülkeyi, bölgeyi de geziyorum, kültürünü, sosyal yaşamını öğreniyorum. Sakin bir hayat yaşıyorum. Okumayı, yazmayı, yalnız kalmayı seviyorum.  
 
Türkiye'deki sanatçıların Kürt sorununa bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Türkiye’deki sanatçılar korkuyorlar, meseleden uzak duruyorlar. Parasından, şöhretinden, Türkçülerden korkuyorlar. Çoğu, aman Kürtler başıma bela olmasın diyor. Şivan, gel yanındayız demeleri gerekiyor aslında. Yine en yürekli İbrahim Tatlıses çıktı. 
 
 
Bir değil iki değil, dört dilde barış!

Yeni albüm var mı?

Çatışmalara karşı çıkan barış isteyen 4 dilde (Kürtçe, Türkçe, İngilizce, Arapça) single bir albüm çalışması içindeyim. Bir an önce bu albümü kaydedip klibini yayınlamak istiyorum. 
 
‘Topraklarımın acısı annemin acısıdır’

"Parçalarınızda da hep zulme karşı geliyorsunuz, sizin hatırladığınız ilk zulüm neydi?" sorusunu yönelttiğimde, aslında Perwer’in 40 yıllık özgürlük mücadelesinin nereden başladığını görmüş oldum:

“Sori Köyü doğumluyum. Turna İlköğretim Okulu'na gidiyordum. Köyümüz Şeyh Kan aşiretine ait bir köydü. Aşiretin oğluyla aynı ilkokuldaydık. Birlikte oynuyorduk, birde düştü ve ağlamaya başladı. Ağlaya ağlaya gidince peşinden gittim. Ağa, Hacı Bekir “Ne oldu?" dedi, “Oynuyorduk düştü" dedim. “Gel, gel yaklaş da anlat," dedi. Yaklaştım. Sonra beni tutup “Seni pislik, muhacirin oğlu, nasıl düşürüp ağlatırsın oğlumu” dedi ve dövmeye başladı. Daha ikinci sınıf öğrencisiyim. “Ben yapmadım, ben yapmadım” diyorum ama dinlemiyor, öldüresiye dövüyordu beni. Artık, korkudan dilim tutulmaya başladı, elinden kaçtım ve koşarak eve gittim. Annem ne oldu dedi, zulümle karşılaşmıştım, neden beni böyle nefretle dövdüğünü anlamamıştım. Annem ağlamıştı.. Babana söyleme dedi ama babam anladı. Çok kızdı, köpürdü, çıktı gitti. Hacı Bekir’in karşısına çıktı, bütün köy babamın başında kurt gibi toplandı, taşlarla vurdular…

Feodal yapı zulümkârdır. Devlet de ağaların, zulümkârın yanındadır. Toplum, halk ağaların gözünde sıfırdır o yüzden o toprakları özlemiyorum. Özgürlüğü özlüyorum… Annemi özlüyorum… O toprakların yarası, acısı annemin yarasıdır, acısıdır. ”
 
 
Üstatları kimler?

“Yeni sanatçılar beni doyurmuyor. Kötü söylüyorlar demiyorum, sadece doyurmuyorlar beni çünkü ben en güçlü sanatçılarla başta babam ve dayımı dinleyerek büyüdüm. İdol edindiğim ve bugüne kadar hayranlıkla dinlediğim değerli üstatlar var: Muhammed Arif Cizrawi, Hasane Cizrawi, İsa Berwari, Kawis Axa. Bu üstadlar öz, söz tamamen Kürtçe ve ova - yayla estetiğini, gerçek Kürt realitesini, sevdasını, acı ve üzüntüsünü mükemmel anlatan değerli eserlerle sanat dünyasına çıkmışlar. Şimdiki devrin sanatçıları çoğu Kürt sanatı ve müziği hakkında yeterli bir bilgiye sahip değil. Kürt dilini de sağlam kullanamıyorlar. Daha çok zamanın arabeskine saplantılılar”
 
BÜKREŞ SOKAKLARINDAN NOTLAR
 
* Yağmurdan sonra gelen güneşle oluşan hava çok güzeldir. O ışıltıda sanki ağaçlar dans ediyor... 
 
* Bir yerde ağaç yoksa, sebebi insandır. 
 
* Ağaçların, tabiatın sesini dinleyip sesimi onlarla karıştırmaya çalışıyorum. Kuşların sesi, ağaçların hışırtısıyla şarkı söylemek istiyorum. Onların sesi, bana orkestra gibi oluyor. Rüzgarın esintisiyle oluşan ağacın hışırtısı, ton yaratıyor bana. 
 
* Liderler halk tarafından egoistleştiriliyor. Bencilleştiriliyor. Liderden gelen her karar, her şeyin üstünde tutuluyor ve halkın başına bela oluyor. Sonra da, halk kendi yarattığı lideri yok ediyor. 
 
* Ağaca, toprağa bakıyorum. 'Ey ağaç ne güzelsin!' diyorum. 
 
* Çocukken köyde ceylan sürüsünün peşinden koşardık. Önce ormanları kestiler; sonra hayvanları, şimdi de insanları kesiyorlar. 
 
Erkekler kadını egosuna göre namussuzlaştırır...
 
* Şarkılarımın yüzde 80’ini ben yazıyorum. Şarkılarımda insan hakları, özgürlük, toplumsal sorunlar, kadın erkek ilişkisi var.
 
* Erkekler hem kadını namusu sayar, hem de kendi keyfine göre, hatta egosuna göre namussuzlaştırır. 
 
* Radikalizme karşıyım. Kadın radikalizmine de karşıyım erkek radikalizmine de. Aslında, “izm”lere karşıyım.
 
* Kadınlar değerlidir.. Eşitlik, hayatın her alanında olmalıdır. Hiçbir kadını baskı altına almadım. Özel ilişkide de eşitlikçiyim. Feodal bir erkek değilim, paylaşımcıyım. Feodalizm kadın düşmanıdır, insan düşmanıdır. 
 
* Bazen tek başıma saatlerce yürürüm.
 
* Her çeşit müziği dinlerim; ama çeşitlilikte kaliteyi ararım. Müziğe değer veririm. Pop, rock, iyi bir 'Hip Hop’u da dinlerim. 
 
* Türkiye’deki sanatçıların çoğunun giyim kuşamlarını eleştiriyorum. Çok gösterişliler ve fazla makyaj yapıyorlar ve pohpohlanmayı çok seviyorlar. Çıplak olayım da herkes beni görsün tarzı, sağlam bir tarz değil. Bir de çabuk âşık oluyorlar... 
 
* Madonna'nın dansına hayranım. Lady Gaga’nın sesi güzel ama abartılı bir tarzı var.
 
* Michael Jackson ateş gibiydi... Dünya gençliğini etkiledi. Beyonce de temiz yaşıyor, sağlam götürüyor kariyerini. ABD sanatçıları ABD’ci değiller, gerektiğinde dünyanın herhangi bir yerinde olan olaya tepki koyabiliyorlar.  
 
* Madonna’yla düet yapmak isterim...
 
‘Uzun havalar ise başlı başına operavaridir’
 
* Kürt sanatı yücedir, çünkü Kürtler müzikal bir toplumdur. Kürt dili, müziğe çok yatkındır. Kürtçe pop, rock çok güzel oluyor. Uzun havalar ise başlı başına operavaridir. Operaya aktarmayı düşündüğüm hikayeler de var. 
 
* Çok güzel yemek yaparım. Çiğköfte, haşlama, pilav. arkadaşlarla bir araya gelince ben yemek yaparım. 
 
* Alkol sevmem; günah olduğundan değil ama.
 
* Acı ve biberi severim. Urfa kültürü var bende. İsot seçerim. Tatlıyla aram yoktur. 
 
* Spor yaparım, yüzerim
 
* Eskiden konsere gelenlerde umut, heyecan vardı; şimdi halk sindirilmiş, pasif duruma getirilmiş. 
 
Cats müzikalini çok sevdim
 
* Londra’da, ABD’de tiyatroya, müzikale çok giderim. Son zamanlarda en çok "Cats” müzikalini sevdim.
 
* Şarkı mırıldanarak yürüdüğüm için sürekli deli gibi gözükürüm. Bazen yolda giderken ilham gelir beste yaparım bazen de bir bestem 10 yılda tamamlanır. 
 
* Valsten tangoya pek çok dansı bilirim. Kürt danslarını elbette çok iyi tanırım. Bingöl yöresinden Kartal dansını çok severim .
 
* Bir şarkımda var; bizim Kürtlerin yaşamı iş, mücadele ve şaad olmaktır; yani keyifli yaşamak. Kürtler keyifli yaşamayı da bilir.
 
* Bazen çok romantik olurum, duygusalımdır.
 
* Sabırlıyımdır, hatalı durumları da idare etmeye çalışırım. 
 
* Siyasi hareketler sanatı ve sanatçıyı kendilerine doğru yönlendirmeye çalışıyor. Övmedin mi yaşama hakkın yok sayılıyor. Sanatçının bağımsız düşünmelerini kısıtlamaya çalışıyorlar. Hatta köreltmeye, cezalandırmaya çalışıyorlar. Hatta öldürüyorlar. Ruhi Su, Nâzım Gazali gibi. Köleci, feodal düşünceye sahip siyasi hareketler sanatçının bağımsızlığını çekemiyor. 
 
* Çocuksu bir ruhum vardır. Bazen çocuklaşırım. 80 yaşında da böyle olacağım.
 
* Türkiye’de de iktidar savaşı, eski krallar gibi. Krallar, halkı kurban ederlerdi, sırf liderlerin, kralların ortaya çıkması için...
 
*Nikolay Çavuşesku muhteşem bir saray yapmıştı ama özgür olmak isteyen halk onu yok etti. Saray yapanların buna dikkat etmesi gerek! Halkın özgür olması dünyada esas olmalıdır!