‘Türkiye’de Beden Eğitiminin Öncü Kızları’
2020 Mustafa Necati Öğretmenlik Onur Ödülü sahibi öğretmen Niyazi Altunya, Cumhuriyet Kitapları etiketiyle yayımlanan yeni kitabı Türkiye’de Beden Eğitiminin Öncü Kızları’nda, Cumhuriyet modernleşmesi bağlamında ülkemizin ilk kadın beden eğitimi öğretmenlerinin yaşam öykülerini, fotoğraflar ve belgeler eşliğinde derliyor. Başta Mübeccel Argun ve Zehra Alagöz olmak üzere nice öncü Cumhuriyet kızını tarihin tozlu raflarından alıp gün ışığına çıkarıyor.
Didem Gamze Dinç
‘KADINI ÖNCÜ KILAN BİR HAREKET!’
- Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Özellikle 2006’da yayımlanan Gazi Eğitim Enstitüsü kitabım dolayısıyla beden eğitimi konusuna biraz girmiş oldum. Enstitü’nün 1932-1933 öğretim yılında açılan Beden Eğitimi bölümüne 1936 öğretim yılında kız öğrenciler de alınmaya başlandı. Bu kız öğrenciler taşrada, son derece olumsuz koşullarda destanlar yarattılar.
Beden Eğitimi Öğretmeni olarak yaptıkları hizmet, beden eğitimi ve sporun geliştirilmesini aşan, Cumhuriyet modernleşmesinde kadını öncü kılan bir harekettir.
Beden Eğitimi Bölümü’nün kurucu öğretmenlerden Zehra Alagöz’le uzun bir görüşme yapmış, kendisinin 1929’da modern beden eğitimi öğrenimi için İsveç’e gönderildiğini, kendisinden iki yıl önce de Mübeccel Argun’un gönderildiğini öğrenmiştim.
Argun, Türkiye’ye dönünce İstanbul Kız Lisesi’nde, halkevlerinde ve spor kulüplerinde harikalar yaratmıştı. Kitabı yazmamda, bu ilk iki kızın, son yıllarını dramatik biçimde geçirmeleri beni çok etkiledi.
Mübeccel Hanım öldüğünde çöpe atılan diplomasını ve bazı belgeleri, yakınım Mustafa Şahin rastlantı eseri bulup bana getirdi.
Diğer yandan bazılarını yakından tanıdığım kimi kadın beden eğimi öğretmenlerinin hüzünlü sonlarını da biliyordum. Beni kitabı yazmaya yönelten başlıca nedenler bunlar.
Bu öncü çilekeş kızlardan yaşayanların bana yazdıkları ve gönderdikleri fotoğraflar da beni çok etkiledi.
‘CUMHURİYET, VARLIĞINI KADINA BORÇLUYDU’
- Ülkemizde Cumhuriyet modernleşmesinde beden eğitimi nasıl bir rol oynamıştır?
Cumhuriyet modernleşmesi kadının bedeniyle, aklıyla, ruhuyla toplumda gerçek yerini almasını hedeflemişti. Büyük Önder’in, daha 1920’lerde yok bütçesiyle yurtdışına her daldan, özellikle beden eğitimi alanından kadın göndermesi amacını ortaya koyar.
Cumhuriyet, varlığını, Milli Mücadele’nin en ağır yükünü çeken kadına borçluydu. Bu borcunu öderken, en başta kadının eğitimine eğildi. Onların seçme ve seçilme hakkının tanınması, erkekle hukuksal eşitliğinin tanınması bazı gelişmiş Avrupa ülkelerinin de ilerisindedir.
Beden eğitimi gibi önemli bir alanın kadınlara açılması, modernleşme açısından öncü bir tavırdır.
BEDEN EĞİTİMİNDE ÖNCÜ; SELİM SIRRI TARCAN
- Türkiye’de beden eğitimi denilince ilk akla gelen isim Selim Sırrı Tarcan. Kitabınızda bahsettiğiniz öncü kızların bir bakıma onun eseri olduğunu söyleyebilir miyiz?
Selim Sırrı Tarcan, alanında gerçekten öncüdür. II. Meşrutiyet döneminde kızlara beden eğitiminin açılması, 1912’de Kadın Beden Eğitimi Öğretmeni Yetiştirme Kursu açılması, 1926’da İstanbul’da yine kadın Beden Eğitimi Öğretmeni de yetiştiren 8 aylık kursların açılması, 1925’de Atatürk’ün huzurunda bir kız öğrenciyle zeybek oynaması o güne göre devrim niteliğinde hareketlerdir.
Tarcan, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Beden Eğitimi Bölümü’nün açılmasında da teknik öncülük yapmıştır.
1916-1920 arasında yaptığı şenliklerle, sonra 19 Mayıs şenliklerine varan süreci başlatan da odur. Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’u izleyen günlerde Havza’ya giderken durmadan söylettiği Gençlik Marşı’nı İsveççe’den uyarlayan da odur.
“SIRADAKİ KİTABIM, ‘TONGUÇ BABA’”
- Kitabınız feminist çalışmalar açısından da yol gösterici bir kitap. Bu bağlamda akla gelen ilk örnek Zeki Saruhan’ın Kurtuluş Savaşı Kadınları. Sizce incelenerek kitaplaştırılması ve böylelikle gün ışığına çıkarılması gereken benzer tarihsel araştırma alanları var mı?
Bu konuda kuşkusuz benzer ya da özgün çalışmalara çok gereksinme var. Örneğin, kadın köy öğretmenleri, eski ve yeni köy ebeleri, hemşireler, kadın polisler, laborantlar, evlere yardımcı ya da temizlikçi olan kadınlar. Bu konular genç akademisyenleri ve yazarları bekliyor.
- Yeni kitap projelerinizden bahseder misiniz?
Sıradaki kitabım, basılmayı bekleyen Tonguç Baba: Köy Enstitülerinin Kurucusu İsmail Hakkı Tonguç. Bu kitapçık, önümüzdeki yıl tamamlanacağını umut ettiğim Türkiye’de Köy Enstitüsü Deneyimi kitabımın bir bölümü de olacak. Bu kitap 700-800 sayfa olacak. Ondan sonra, ömrüm yeterse Tarihsel Eğitim Ansiklopedisi olacak.