"Türkiye yine ILO listesinde"

DİSK, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 1-17 Haziran 2011 tarihleri arasında İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanacak olan 100. Konferansı'nda, Türkiye'nin bu yıl da sendikal haklar alanında en kötü ülkeler arasındaki yerini koruduğuna dikkat çekti.

cumhuriyet.com.tr

DİSK'ten yapılan açıklamada Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 100. Konferansı'nın 1-17 Haziran 2011 tarihleri arasında İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanacağı vurgulandı.

Türkiye'nin bu yıl da sendikal haklar alanında en kötü ülkeler arasındaki yerini koruduğuna dikkat çekilen açıklamada, Türkiye'nin "Uluslararası Standartların Uygulanması Komitesi"nde tartışılması muhtemel 44 ülkelik listeye girdiğinin açıklandığına işaret edildi.

Azerbaycan, Kamboçya, Kongo, Cibuti, Guyana, Moritanya, Zimbavve gibi ülkelerin bulunduğu listeye Türkiye, 87 No'lu "Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi"ni ihlal ettiği gerekçesiyle girdiğine dikkat çekilen açıklamada, DİSK "Bu durum şaşırtıcı değil. Çünkü hükümet yıllardır verdiği taahhütleri yerine getirmemiştir" ifadelerini kullandı.


"Teorik olarak bile yetersiz olan taslak, hiçbir zaman yasalaşmaya yakınlaşmadı"

DİSK'in açıklamasında her şeyden önce hükümetin, yasaların ILO Sözleşmelerine uygun olmadığına dair ITUC tarafından yöneltilen eleştirilere, Mart 2010 tarihli bir yasa taslağını öne sürerek cevap verdiği vurgulanarak, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Teorik olarak bile yetersiz olan bu taslak hiçbir zaman yasalaşmaya yakınlaşmamış, sudan gerekçelerle sürekli ertelenmiştir. 1980 yılından beri sendikal yasalarını değiştirmeyen bir ülke için ertelemeler maalesef gülünçtür. Türkiye hala ILO Sözleşmelerine uygun bir sendika yasasından mahrumdur. Bu durum nedeniyle Türkiye'de işçilerin yalnızca yüzde 5'i toplu sözleşme hakkından faydalanmaktadır. İş gücünün yaklaşık yarısının kayıt dışı çalışmasının ve toplumun yüzde 25'inin açlık sınırı altında yaşamasının başlıca sebebi sendikal özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Türkiye'de sendika yasaları hala yüzde 10 işkolu, yüzde 50 işyeri barajı, üyelik ve istifada noter şartı, grev yasakları ve uzun süren işe iade davaları gibi uluslararası standartlara uymayan maddeler içermektedir. Sendikal faaliyet işten atılmak ve tutuklanmak gibi biçimlerde engellenmektedir. Sadece son aylarda yüzlerce işçi sendikaya üye oldukları için işten atılmıştır. Sendikal faaliyetlerden dolayı açılan davalar, tutuklanmalar listesi oldukça uzundur. Hükümet 'sivil özgürlükler' alanında bazı ilerlemeler kaydedildiğini iddia ederek, 'Her yıl, toplumsal olaylarda görev alan 17 bin polis orantısız güç kullanımına karşı eğitildiği', '1 Mayıs resmi tatil ilan edildiği' ve 'Taksim Meydanı kutlamalara açıldığı' gibi iddialarla sendikal haklarda iyileştirmeler yapıldığını savunulmaktadır.

Oysa, 1 Mayıs'ın resmi tatil olması ve Taksim Meydanı'nda özgürce 1 Mayıs kutlanması, hükümetin bahşettiği bir durum değildir. 1 Mayıs, 1977 yılından bu yana, hatta 1886 Haymarket olaylarından, 1909 Selanik'te gerçekleşen 1 Mayıs'tan bu yana, çeşitli bedeller ödeyen isimleri bilinen veya bilinmeyen işçilerin bir kazanımıdır."

"Hükümet hala 1977'de yaşanan katliamı aydınlatamadı"

Hükümetin hala 1977 yılında yaşanan katliamı aydınlatamadığına işaret edilen açıklamada, "2007, 2008 ve 2009 yıllarında yaşanan olaylardan dolayı özür dilememiş, hatalarını kabul etmemiş ve sorumluları yargılanması için gerekli çabayı göstermemiştir.

Bu yıllarda hiçbir şey yaşanmamış gibi 1 Mayıs'ı resmi tatil ilan etmekle övünmesi gerçeği yansıtmamaktadır.

Türkiye'de toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının önünde ciddi engellemeler varlığını sürdürmektedir. Hükümet makyaj politikasını bırakmaktadır. 1 Nisan 2011 tarihinde TEKEL işçileri tarafından düzenlenen gösteriye katılan aralarında Konfederasyon yöneticilerinin de bulunduğu 111 kişiye 5 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştır. 5 Aralık 2010 İstanbul'da Öğrenci Gençlik Sendikası'nın basın açıklamasına yönelik orantısız güç kullanımı sonucunda 19 yaşında hamile bir kadın bebeğini kaybetmiştir. 3 Şubat 2011 tarihinde DİSK, KESK ve Türk-İş'e üye sendikalar tarafından Ankara'da gerçekleştirilen basın açıklamasına yönelik polis müdahalesinde şehir merkezi adeta bir göz yaşartıcı gaz bulutu içinde kalmıştır, onlarca kişi yaralanmıştır. ILO Uzmanlar Komitesi'nin sorularına cevaben, bir Eğitim-Sen Şubesi'nin kundaklanması sonrasında itfaiye araçlarının olaya zamanında müdahale ettiğini ifade eden hükümet, sendika üyelerine yönelik tanzikli su kullanımından bahsetmemektedir.

Türkiye'de özgürlüklerin geliştiğini iddia edenler, basılmamış bir kitap nedeniyle tutuklanan DİSK /Sosyal-İş üyesi Ahmet Şık'ın durumunu açıklamalı, 74 yaşındaki emekli sendikacı DİSK / Bank-Sen eski üyesi Kemal Hamzaoğlu'nun ve onlarca tutuklu sendikacının hesabını vermelidir" ifadelerine yer verildi.


"Hükümetin konferansa katılıp katılmayacağını merak ediyoruz"

Türkiye hükümetinin yıllardır, ILO Konferanslarında sendika yasalarını değiştireceğine söz verdiğine dikkat çekilen açıklama şöyle devam etti:

"Her yıl çeşitli mazeretlerle bu değişiklik ertelenmektedir. Bu yıl Türkiye Çalışma Bakanı'na ayrılan konuşma tarihi 14 Haziran 2011'dir. O tarihte hükümet henüz kurulmadığı için bakanlık bir kez daha sudan gerekçeler sıralamak zorunda kalmayacaktır. 100. ILO Konferansı öncesinde bir kez daha hatırlatıyoruz. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, insan onuruna yarışır bir çalışma hayatı için, ILO Sözleşmelerine uygun, yasaksız ve barajsız sendikal yasalar için mücadelesine devam edecektir. DİSK heyeti, Türkiyeli işçilerin haklarını korumak için ILO Konferansı'nda olacaktır. Ancak hükümetin Konferansa katılıp katılmayacağını, katılırsa hangi mazeretleri öne süreceğini merak etmekteyiz."