Türkiye sürdürülebilir yaşam raporu

BM Kalkınma Örgütü’nce bir Sürdürülebilir Kalkınma Raporu Türkiye özelinde Geleceği Sahiplenmek alt başlığıyla yayınlandı.

Melih Baş/Cumhuriyet

Raporda sürdürülebilir kalkınma uygulamaları sürecinin verimliliği ve rekabet gücünü arttırırken, belli maliyetleri ve özverileri gerektireceği ancak yararların maliyetlerden fazla olacağı belirtilmekte; mevcut ve ek akçal kaynakların, caydırıcı ve özendirici mali araçların da birlikte kullanılacağı vurgulanmakta.

 Doğal kaynakların fiyatlandırılmasında “kullanan öder”; katı atık, atık su, sera gazı ve hava kirletici emisyonlarının oluşturduğu kirlilik yükünü denetlemek üzere “kirleten öder” gibi ilkeler temelinde daha ileri önlemler alınacakmış. Yeşil büyüme amaçlı yatırım ve giderler desteklenecekmiş.

 Yeşil büyüme amaçlı akçal kaynaklar, çevreye duyarlı iktisadi büyümeyi sağlayacak yeni iş alanlarında istihdam oluşturmak, Ar-Ge ve yeniliği desteklemek amacıyla kullandırılacakmış. Böylece ulusal gelirdeki büyüme eğilimi yükseltilirken enerji ve suyun verimli kullanımı, atık niceliğinde azaltım ve emisyonların denetlenmesi aracılığıyla doğal kaynakların etkin yönetimi sağlanacakmış.

 Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma ve yeşil büyüme çabaları başta enerji, su, gıda, sanayi kesimleri olmak üzere belirli alanlarda arttırılarak yönlendirilecek Ar-Ge etkinlikleri ile desteklenecekmiş. Bu kapsamda, 2010 yılı itibarıyla yüzde 0,84 olan Ar-Ge harcamalarının toplam ulusal gelirdeki payının 2023 yılında yüzde 3’e çıkarılması hedeflenmekte imiş.

 Tarım alanlarının korunması, toprak ve su kaynaklarının verimli kullanılması ve doğru ürün planlaması ile sürdürülebilir kalkınma süreci desteklenecek, tarıma dayalı sanayi kollarının kırsal kalkınma ve yeşil büyüme potansiyeli azami ölçüde değerlendirilecekmiş. Bu uygulamaların toplumdaki mağdur kesimler üzerinde ek yük oluşturmaması ve özellikle bu kesimlerin toplumla bütünleşmesi ve onurlu yaşam koşullarına kavuşturulması temel ilke olarak konulmuş. Bu çerçevede, büyümeden sağlanan yararın gelir dağılımının iyileştirilmesine, temel gereksinimlerin karşılanmasına ve hizmetlere erişimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönlendirilmesi önem arz etmektedir.

 Raporda ayrıca sürdürülebilirliğin üçüncü boyutu olan toplumsal sürdürülebilirliğe de dikkat çekilmiş, demokratikleşme, insan hakları ve iyi yönetişimle ve yoksullukla mücadele bağlamlarında.

 Raporda inşaat kesimi konusunda girdiden çıktıya bu kesimde de yeşil yapı-bina uygulamalarına dikkat çekilmiş. 2010 yılındaki yapı stokunun en az dörtte birinin 2023 yılına kadar sürdürülebilir yapı haline getirilmesi; yeni yapılan binaların tamamında ısı yalıtımı ile enerji tasarrufu sağlanması ve mevcut binalarda 2017 yılına kadar enerji kimlik belgelerinin oluşturulması; kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde yıllık enerji tüketiminin 2023 yılına kadar yüzde 20 azaltılması benimsenmiş.

 Raporda inşaat kesimi bina-çimento kesimleri özelinde incelenmiş. Türkiye’de artan nüfus, kentleşme ve sanayileşme ile birlikte bina gereksinmesinin arttığı vurgulanmış, kentsel dönüşüm ve toplu konut uygulamalarında çevre duyarlı tasarım ve yapım yöntemlerinin benimsenerek yaygınlaştırılması, bu çerçevede merkezi ısıtma ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma yöntemlerinin özendirilmesi konuları irdelenmiş. Yani kentsel dönüşüm gerekli mi değil mi hiç sorulmamış. Eee, yeni yeşil sermayenin (nurjuvazinin) inşaat kesimi (TOKİ) üzerinden palazlanması sorgulanır mı hiç?

Sonsöz

Örneklerde Küre ve Kaçkar dağları var ama Kaz dağları niye yok? Yoksa küresel burjuvazi ve nurjuvazinin altın madenciliği cıs mı?