Türkiye onları unuttu

Diyarbakır’daki Ezidilerin yaşadığı toplu yaşam merkezinde en büyük sıkıntı, her şeyin bölgeden karşılanması. Kamptakiler de azalan ziyaretlerle unutulduklarının farkında...

Damla Yur/Cumhuriyet

Türkiye, Şengal, Rojava, Kobani’den gelen yaklaşık olarak 197 bin sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Ancak 1 yıla yaklaşan bu göçün ardından toplumsal hafızanın 41 gün olduğu gerçeği tekrar ortaya çıkmış durumda. Diyarbakır, Şırnak, Batman, Suruç, Gaziantep, Maraş, Adıyaman, Mersin, Ankara’da kurulan toplu yaşam merkezleri (kamplar) ve köylerdeki göçmenler kaldıkları bölgelerin belediyeleriyle dönen bağışlarla yaşamlarını idame ettiriyorlar. Zorluklardan en ciddisini de nüfusları 27 bini bulan Şengalli vatandaşlar yaşıyor. İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerden göçmenlerin ilk geldiği zamanlarda gelen kıyafet, gıda yardımlarının devamlılığından söz edilemiyor. Kampın elektrik parasından, çocukların mamasına, kıyafetlerine, oyuncaklarına kadar belediye kendi bütçesinden ayırıyor, esnaf aralarında topluyor, Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri bağışlar yapıyor. Arkası kesilen ziyaretlerle unutulduklarının farkında olan Ezidilerin kendi cümleleriyle yaşamları, “Yaşıyoruz ya buna yaşam denirse...” çağrıları ise “Bizi unutmayın.” Diyarbakır Fidanlık’taki Toplu Yaşam Merkezi’nde Şengal’den gelen Ezidi göçmenlerle yağmurlu bir akşamı paylaşıp. Kampa girer girmez bir yanda misket oynayan çocuklar, diğer yanda çadırın içinde nargile içen genç erkekler, bir başka tarafta TV odasında Ürdün Suriye arası Ramadi’de devam eden saldırıları izleyenler, çamaşır yıkayan kadınlar...

Ali ailesinden 11 kişi 2 çadırda 9 aydır yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor. Suari isimli genç kadın, ağabeyinin çocukları Melek ve Malik’e bakıyor. Çünkü çocukların annesi göç sırasında Şengal Dağı’nda mayına basarak hayatını kaybetti. Anneanne Fatım Ali, “En büyük ihtiyaç bebek maması” diyor.

5 kızı, 2 oğlu IŞİD’in elinde olan Şirin Hasa ise, “Bulgurum azmış, meyve yiyemiyormuşum ne önemi var? Benim kızım şu an nasıl bilmiyorum. Öldürüldü mü, satılıyor mu acaba? Hayat zor ama beynimde düşündüklerim daha zor” diyor.

 

‘Bizim de evimiz vardı’

Şengal’deki güzel günlerinin fotoğraflarına bakan genç kadınlar bir çadırda toplanmış. 19 yaşındaki Vatha Kalil, anne ve babasının katledildiğini, dayılarının IŞİD’in elinde olduğunu belirtip fotoğraflarını göstererek, “Düşünsenize bizim de bir evimiz vardı. Bu fotoğraflardaki gibi bir yaşamımız... Evet Türkiye kapısını açmasına açtı ancak bizim kendi ayaklarımız üstünde durmamız sağlanmadı.”

Kamplardaki bir diğer ihtiyaç ise sağlık hizmeti. Ezidiler sadece acilde tedavi edilip, 2. kademe sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. İlaç alımlarında ise yüzde 20 para ödemek zorunda kalan bu sığınmacıların hiçbir geliri yok. Bu doğrultuda en büyük ihtiyaçların başında ilaç geliyor. Sara hastası Ayad Kare’nin çadırındayız. Baba Kare HDP üyelerinin ziyaretlerde bulunup, destek gösterdiğini söylüyor. İlk günlerinde ise tanımadığı onlarca insanın çadırlarına uğradığını belirtip, “Gelirsiz yaşamda bizim istekler bitmez. Unutulmamız normal. İyi ki bizi unutmayan bölgeliler var” diye konuşuyor.

 

Buzdolabı çözüm değil

Ezidilerin isteği ile artık günlük gıda geliyor, vatandaşlar kendi çadırları içinde yemeklerini yapıyor. En büyük çaba çocukları ocaklardan korumak. 3 yaşındaki Mahmut’un geçtiğimiz haftalarda yanması anne, babalarda korku yaratmış. Göçmenler buzdolapları olmadığı için yaz döneminde zorluklarını iki kat yaşayacakları kaygısında. Ancak bölgedeki altyapı buzdolapların elektriğini karşılayacak güçte olmadığı için buzdolapları alınsa da sorun çözülemez.