Türkiye mi Mısır'a, Mısır mı Türkiye'ye benzeyecek?

"Türkiye mi Mısır'a, Mısır mı Türkiye'ye benzeyecek" tartışmaları ve Arap kadınlarına ilişkin iddialar iki parti arasında yeni tartışma konusu olurken, Dünya Sağlık Örgütü'nün, Mısır'da kadın sağlığına ilişkin verileri dudak uçuklatıyor. Buna göre 2008'de Mısır'lı kadınların yüzde 91'ine "kadın sünneti" uygulanıyor, Mısır hükümeti ise uygulamaya savaş açtı.

cumhuriyet.com.tr

Mısır'da demokrasiyi getirmek için ayaklanan halkın yarısı, yüzyıllardır vahşi bir geleneğin pençesinde kıvranıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) internet sitesinde dünyadaki en geri uygulamalardan biri olan "kadın sünneti" ile ilgili makalelere yer verildi. Buna göre, Mısır'da 2008 yılında bu ülkedeki evli kadınların yüzde 91'si çeşitli dereceleri olan "kadın sünneti" deneyimi yaşadı. WHO, "Mısır'da 2000 ve 2003 yıllarında yapılan Nüfus ve Sağlık Araştırmaları sonuçlarıyla da uyumlu bir şekilde, dini geleneğin hala kadın sünneti uygulaması için en önemli sebep olması önemli. Bu araştırmalarda evlenmiş kadınların yüzde 72'si sünnetin dini geleneğin önemli bir parçası olduğunu ve kadınların üçte ikisi erkeklerin sünnetli kadın tercih ettiği görüşünü belirttiler" dedi.

"Türkiye mi Mısır'a, Mısır mı Türkiye'ye benzeyecek" tartışmaları ve Arap kadınlarına ilişkin iddialar iki parti arasında yeni tartışma konusu olurken, Dünya Sağlık Örgütü'nün, Mısır'da kadın sağlığına ilişkin verileri dudak uçuklattı. WHO'nun sitesinde, BM kuruluşlarının da katkısıyla hazırlanan "Kadın Sünneti Uygulamasının Ortadan Kaldırılması" başlıklı bir rapor yer aldı. Rapor ve beraberinde kimi farklı araştırmalar WHO'nun web sitesinde konuya ayrılan bölüme konuldu. Buna göre 2008 yılında 15-49 yaş arası kadınlarda kadın sünneti görülme sıklığı yüzde 91.1 olarak ölçüldü. WHO'nun internet sitesinde yer alan makalelere göre, Mısır Sağlık ve Nüfus Bakanlığı'nın 2003'te yaptığı bir başka araştırmada "sünnet" deneyimi yaşayan Mısırlı evli kadınların oranı yüzde 94 çıktı. Bu kadınların yüzde 69'u uygulamayı kendi kızlarına da yaptıklarını kabul etti. 

Sağlık Sigortası Örgütü tarafından hazırlanan pilot bir çalışmaya göre ise ilkokul, hazırlık ve orta okullarda okuyan kız öğrencilerin yüzde 41'i, kadın sünneti oldu. 2008'de WHO Bülteni'nde de yayınlanan bu çalışma Mısır'da kız öğrenciler arasındaki sünnet yaygınlığını araştırmayı amaçladı. Kırsal kesimlerle kentlerde, ilk, hazırlık ve ortaokullarda toplam 38 bin 816 kız öğrenciyle konuşuldu. Çalışmaya göre 10-18 yaş arası kızlarda sünnetin yaygınlığı yüzde 50.3 oranında. Kırsal okullarda yaygınlık yüzde 61.7 oranında olurken, kentlerdeki okullarda oran yüzde 46.2'ye iniyor. Kentlerdeki özel okullarda kadın sünnetinin yaygınlık oranı ise yüzde 9.2 gibi oldukça düşük bir rakam oldu. Araştırmacılar farklı rakamları kırsal ve kentsel bölgelerdeki eğitim düzeyi farklılıklara bağladı. Ana babanın eğitimiyle kadın sünneti arasında da ters orantı saptandı. Eğitim düzeyi arttıkça, sünnet oranı azalıyor. WHO'nun Mısır ile ilgili makalelerinde şu açıklamalar yapıldı:

-Kadın sünneti genellikle 4-12 yaş arası uygulanıyor, ancak 15 yaşında bu uygulamayla tanışan kız çocukları da var. Özellikle Luxor bölgesinde uygulama kız çocuk doğar doğmaz yapılıyor.

-Araştırmada kızlara neden bu uygulamayı destekledikleri de soruldu. Kızların yanıtları ise yüzde 33.4 oranında "Bu önemli bir dini gelenek", yüzde 18.9 oranında "Uygulama kızların temizliğini sağlamalarına yardımcı oluyor", yüzde 17.9 oranında "Kültürel ve toplumsal bir gelenek", yüzde 15.9 oranında ise "Bekareti koruyor" şeklinde oldu.

-Uygulamadan kurtulan kızlardan yüzde 53.9'u, kadın sünnetinin önemli olmadığını, sağlıksız ve acılı bir deney olduğunu belirtirken, yüzde 17.5'i bunu kadınlar için gereksiz bir uygulama olarak kabul ettiklerini belirtti. Kızların yüzde 12'ye yakını ise bu tür sünnet için dini bir dayanak bulunmadığına inanıyor.

-2003 yılında Mısır Geçici Nüfus ve Sağlık Araştırması kızlarına "kadın sünneti" uygulanmadığını söyleyen kadınlarla ilgili bilgileri de ortaya koydu. Çocuklarına sünnet uygulamayan kadınların yüzde 61'i buna "inanmadıklarını", yüzde 42'si ileride olabilecek sağlık bozukluklarını, yüzde 20'si ise sünnetin dine karşı olduğunu belirttiler.

-Mısır'da yapılan bir başka araştırma tıp öğrencilerinin yüzde 72-78 oranında kadın sünnetine karşı olduklarını da ortaya koydu.
 

Devlet yasaklamış sonra bazı türlerini serbest bırakmış

WHO'nun internet sitesinde şu saptama yer aldı: "Son yıllarda kadın sünnetine ilişkin yasalarda değişiklikler yapıldı. 1995'te bir bakanlar kurulu kararı uygulamayı yasakladı ve para ile hapis cezası öngördü. Daha sonraki bir dizi bakanlar kurulu kararı ise kadın sünnetinin bazı formlarına izin verirken diğerlerini yasakladı. Doktorların kamuya ait sağlık tesislerinde uygulamaları, tıp eğitimi almamış uygulamacıların ise kadın sünnetinin herhangi bir türünü yapmaları menedildi. Tıbbi zorunluluklar karşısında ise kadın sünnetine izin veriliyor."

WHO, "Kadın sünnetinin en geniş olarak Mısır'ın güney bölümlerinde uygulandığı açık. Luxor'un kırsal bölgelerinde hemen hemen tüm kadınların sünnetli olduğu (yüzde 99.3) da gözlendi. Bu, uygulamanın Kuzey Mısır'da eğitilmiş kentli aileler arasında bile hala devam ettiğini gösteriyor. Dini sebepler, gelenekler ve toplumsal baskı kadın sünnetinin uygulanmasında ana motifler. Sonuçlar bir Sudan köyünde 2001'de yapılan toplum temelli araştırmadan elde edilenlerle benzer" denildi.

Karşılaşılan komplikasyonlar

WHO, kadın sünneti nedeniyle çok sayıda tıbbi sorunun ortaya çıktığını, ilk etkinin "acı" olduğunu çünkü kadın sünnetinin genelde anestezisiz yapıldığını bildirdi. Kısa vadeli komplikasyonlar içinde şiddetli kanamanın bulunduğunu belirten WHO, kanamaların şoklara ya da ölümlere yol açabildiğini kaydetti. Kanamada bu sonuçların uygulanan sünnet kademesi, uygulanan kişinin karşı koyması, uygulayanın deneyimi ya da tıbbi hizmetlere göre değiştiği kaydedildi. Diğer komplikasyonlar arasında sağlıksız koşullar nedeniyle mikrop kapmayı ve önemli psikolojik ve psikoseksüel sonuçları sıralayan WHO, "Sonuçlar, sünnet olduklarında hafif acı duyduklarını belirten kızların yüzde 21.8, şiddetli kanamaya maruz kalan kızların ise yüzde 1.5 oranında olduğunu ortaya çıkardı" dedi.

Örgüt, son dönemlerde uygulama sonrası yazılan birçok makalede, erken ve geç dönemde "şiddetli acı, kanama, kendini tutamama, enfeksiyon, akıl sağlığı sorunları, cinsel sorunlar, gebeliğin oluşmaması, yüksek episiotomi (doğum sırasında vajinanın neşterle yarılması) oranları, aynı malzemelerin birçok kişi üzerinde kullanılması nedeniyle HIV, Hepatit B ve C saptandığı" bilgisinin verildiğini kaydetti. WHO şöyle devam etti:  "Bu araştırmada kadın sünneti uygulanmış kızlara bunu neden destekledikleri soruldu ve kadın sünnetinin önemli bir dini gelenek olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 33.4 oldu. Kızların temizliği için gerekli olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 18.9, kültürel ve toplumsal gelenek diyenler yüzde 17.9, bekaret için desteklediklerini söyleyenlerin oranı ise yüzde 15.9. Mısır'da 2000 ve 2003 yıllarında yapılan Nüfus ve Sağlık Araştırmaları sonuçlarıyla da uyumlu bir şekilde, dini geleneğin hala kadın sünneti uygulaması için en önemli sebep olması önemli. Bu araştırmalarda evlenmiş kadınların yüzde 72'si sünnetin dini geleneğin önemli bir parçası olduğunu ve kadınların üçte ikisi erkeklerin sünnetli kadın tercih ettiği görüşünü belirttiler."

Dünya Sağlık Örgütü kadın sünnetinin özellikle Afrika'daki uluslararası ve kadın meslek örgütleri arasında endişe kaynağı olduğunu belirtirken, şu anda birçok Afrika hükümetinin uygulamayı kadın ve kızların insan haklarını ihlali olarak kabul ettiklerini bildirdi. WHO, "Bu sağlık meslek adamları, dini liderler, eğitimciler ve sivil toplum örgütü sorumlularının ortak yaklaşımını gerektiren bir konu. Hükümetler kadın sünnetiyle mücadele eden WHO, UNICEF ve BM Nüfus Fonu gibi bölgesel ve uluslararası girişimleri desteklemede aktif rol oynamalı" görüşünü savundu.