‘Türkiye içe dönecek’

ABD’nin ünlü dergilerinden The American Interest’te yayımlanan analizde yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘tren enkazına’ dönen dış politikayı yeniden kurması (resetlemesi) gerektiği belirtiliyor. Analizde, Erdoğan’ın bunu yapmayacağı ve içeriye yöneleceği savunulurken bunu değiştirecek tek faktörün Kürtlerin talebi olacağına işaret ediliyor.

Duygu Güvenç / Cumhuriyet

Washington’da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Türk dış politikasının geleceğine yönelik ilk değerlendirmeler de başladı. Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkması ile birlikte dış politikayı “yeniden kurması” gerektiği belirtilen son analizlerden birinde, bunu yapmayıp içe döneceğine işaret edildi.

Blase Misztal, Halil Karaveli, Svante Cornell’in kaleme aldığı ve Partilerüstü Politika Merkezi’nin de paylaştığı analiz “Hırslı Türk dış politikasının tren enkazı”na döndüğü değerlendirmesi ile başlıyor. Yazıda Türkiye’nin daha fazla izole olduğu ve daha az bölgesel etkisinin olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ın Türk dış politikasını yeniden kurmasının beklenmediği belirtilen analizde, “Daha çok içeriye bakacaktır” değerlendirmesi yer alıyor. Türkiye’nin bilerek ya da bilmeyerek Suriye ve Irak’ın ayrışmasında ve Ortadoğu’da radikal İslamın yükselmesinde rolü olduğu vurgulanan analizde, Cumhurbaşkanlığı seçiminin Ortadoğu politikasını yeniden kurmak için bir fırsat olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ın bu ihtiyacı gördüğü savunulan analizde, “Türkiye’nin bölgede Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Hamas ve İran’dan başka dostu yok” değerlendirmesi yapılıyor.

Ektiğini biçiyor

Suriye ve Irak krizinin Türkiye’nin hinterlantını da (içbölge) etkilediği ve özellikle ekonomiyi kapattığı belirtilen analizde “Türkiye ektiğini biçiyor. Türk yetkilileri sadece İslamcı militanların Türkiye-Suriye sınırında özgürce seyahat etmesine izin vermedi, aynı zamanda Türkiye’nin Esad’a karşı savaşan bu militan gruplara lojistik desteğinin somut kanıtları da var” ifadesi kullanılıyor.

3 seçenek

Türkiye’nin dış politikasında çıkış için 3 seçenek bulunduğu savunularak bunlar şöyle sıralanıyor:

Mağlubiyeti kabullenmek: Ortadoğu’da mağlup olduğunu kabullenmek ve Davutoğlu’ndan önceki dış politikaya geri dönmek ki, bu, Türkiye’nin koşulsuz olarak Batı ittifakında yer aldığı, Avrupa’ya yönelimini doğruladığı ve bölgesel politikalarını Batı ile koordine ettiği politikadır. Bu politika Türkiye’nin ve ABD’nin yararına olacaktır. Ne yazık ki bu hiç mümkün değil.

Asyaya açılmak: Dış politikasında yeni bir yol aramak Ankara için seçenek olabilir ve böyle bir yol Türkiye’nin doğusunda açılabilir; ABD, Afganistan’dan uzaklaşırken, Kafkaslar ve Asya, Rusya ve Çin’in yaklaşımından kaçmaya çalışıyor. Ortadoğu’da yollar kapandıkça Ankara bu bölgeyi yeniden keşfetmeye başladı.

Yeniden kurmak: Üçüncü seçenek Türkiye’nin Ortadoğu politikasını yeniden başlatmak. Son sinyaller Erdoğan’ın da bu resetlemeye olan ihtiyacı anladığını gösteriyor. Erdoğan son olarak Avrupa hükümetlerine cihatçıların Türkiye’ye girişinin engellendiğini söyledi. ABD’nin geçen 18 ayda tekrarlanan talebine karşın, Türk hükümeti el Nusra’yı gecikmeyle terörist grup ilan etti.

Alarm zilleri çalıyor!

Bu opsiyonların Erdoğan’ın hoşuna gitmeyeceği belirtilen değerlendirmede “Bu da ‘Türkiye içeriye dönecektir’ demek. Gezi Parkı protestolarını takip eden Gülen ile yoğun ihtilafında Erdoğan, kendi siyasi kariyeri için savaşıyordu” deniliyor. Dış gözlemcilerin, Erdoğan’ın gücünü pekiştirdiğini düşünebileceğine ama aslında Türkiye’yi bir başkanlık sistemine dönüştüremediğine işaret edilen analizde, “Onun yerine daha çok gücün Başbakan’da olduğu mevcut sistemle cumhurbaşkanı olmayı seçti” yorumu yapılıyor.

Dış ve iç politikanın kesiştiği bir istisna bir konu olarak “Kürt sorununa” vurgu yapılan analizde Rojava’nın Türkiye için alarm zilleri çaldığına işaret edilerek şu ifadalere yer veriliyor:

“Kürt kartı Erdoğan için kritik önemde. Aynı zamanda Suriye ve Irak’taki Kürtler, Sünni radikalizmin yükselişini kontrol edebilecek tek güç ki bu da daha fazla kontrolden çıkarsa, Türkiye için yönetilemez hale gelir. Bu bir paradoks, çünkü Türkiye’nin Suriye’deki İslami gruplara desteğini açıklaması, Rojava’da özerklik isteyen Kürtlere karşı savaşmasıydı ki bu da Ankara için alarm zillerini çaldırıyor. Kürt güçleri orada IŞİD’e karşı durmaya devam ediyor. Çelişkili bir şekilde Türkiye’nin müttefiki olan Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi de, IŞİD’in Kuzey Irak’ı kontrolünü önledi. Türkiye’nin komşuları çözüldükçe, Kürtler ve onun komşuları Türkiye’nin kaçamayacağı konular. Bu da, iç politikasını etkilediği ve belki de pratikte Erdoğan’ın daha fazla güce ulaşmasında daha önemli olduğu için, Türkiye’yi Ortadoğu’yla meşgul kılmaya devam edecek.”