Türkiye geriledi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''AKP iktidara geldiği zaman G-20 içinde Türkiye'nin büyüme hızı 3. sıradadır. 2007'de 9. sıraya düşmüştür. Kriz döneminden sonra da Türkiye'nin yeri sondan üçüncü, yani onyedincilik olmuştur'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'nın (ATSO) 123. kuruluş yıldönümü ve geleneksel ödül töreninde, bu yılki törene hükümetten resmi katılımın az olduğuna dikkati çekerek, ''Umarım bu ortak platformda ileriki süreçte resmi kanattan da daha çok katılımlı buluşma sağlanır'' diye konuştu.

2008 yılından bu yana dünyada kriz tartışması yaşandığını, kriz tartışmasının Türkiye'ye de yansıdığını dile getiren Baykal, krizin teğet geçip geçmediğinin yansımalarının tartışıldığını vurguladı.

Türkiye'nin 1923'ten bu yana bir büyük ekonomik kalkınma mücadelesi verdiğini, savaştan çıkan bir ülkenin yaşadığı yoksulluk ve yokluklarla, siyasal rejim değişiklikleriyle, ideolojik kampların çökmesiyle, askeri darbelerin yansımaları ve dünyadaki ekonomik bunalımların etkileriyle ülkede büyük değişiklikler ortaya çıktığını belirten Baykal, bu süreçlerde Türkiye'de kalkınmak için uygulanan politikalarda da köklü değişiklerin gerçekleştirildiğini dile getirdi.

Özel sektöre dayalı sanayiyi teşvik etmek amacıyla 1927'den itibaren politika uygulandığını, bir ekonominin performansında en temel ölçünün de büyüme ölçütü olduğunu anlatan Baykal, büyümenin olduğu yerde kalkınma ve refahın bulunduğunu söyledi.

1923 yılı ile 2002 yılları arasındaki dönem kıyaslandığında, Türkiye'nin yıllık büyüme ortalamasının 4.58 olduğunu ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
''Türkiye'de tek parti dönemi, 1929 dünya bunalımı dönemi, savaş dönemleri, uluslararası krizler, askeri müdahale dönemleri dikkate alındığı zaman ortaya çıkan 60 yıla yakın süre boyunca, ortalama yıllık kalkınma hızı 4.58'dir. Başlangıç noktası ekonomisi yıkılmış, nüfusu dağılmış, işgücü ciddi ölçüde savaş meydanlarında israf edilmiş, yolu ve barajı olmayan, tarımında da anlamlı büyüme sağlanamayan bir ülkede ortalama bir büyüme ortaya çıkmış.

Türkiye'yi, 2002'den sonra yıllık yüzde 4'ün altında bir büyümeyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu tablo hiç kuşkusuz anlamlıdır. 2002 yılında gelişmekte olan 149 ülke arasında Türkiye büyüme bakımında 29. sıradaydı. Küresel krizin daha kendisini göstermediği 2007 yılında Türkiye'nin 29. sıradaki yerinin 100. sıraya düştüğüne tanık olduk. Bu sıra, 2009 yılında 136.'ncılığa düşmek üzeredir.

Dünyada krizden önce büyüme ortamında 29. olan Türkiye, 100. sıraya, krizin ortaya çıktığı son 2 yılda da 136.'ıncı sıraya gerilemiştir. AKP iktidara geldiği zaman G-20 içinde Türkiye'nin büyüme hızı 3. sıradadır. 2007'de 9. sıraya düşmüştür. Krizi döneminde sonra da Türkiye'nin yeri sondan üçüncü, yani onyedincilik olmuştur.''


Kopuk politikalar

Ekonomik büyüme temposunun tarihsel düzeyine bakıldığında Türkiye'nin, dünyada büyümenin çok uygun olduğu konjonktürde gerilemesini sürdürdüğünü belirten Baykal, son dönemde izlenen politikaların dünyadan ne denli kopuk olduğunun ortada olduğunu savundu.

Bu rakamların yansıdığı sonucun bu olduğunu belirten Baykal, ''Bu gelişmenin arkasında ne var? Neden Türkiye dünyadan geri kalmaya başladı? Dünyadan, en uygun ekonomik konjonktürde de krizde de koptuk. Yanlış ekonomik politikalar izlenmiştir. Yanlış maliye politikaları ile buna yanlış büyüme stratejsi refakat etmiştir. Ekonomik kriz doğru değerlendirilmemiş, gerekli önlemler alınamamıştır. Üreteni gözeten büyüme stratejisi ortaya konmamıştır.

Dünyadaki para bolluğuna karşı özel tedbirler alıp, gayret göstermek zorunda değilmişiz gibi teslimiyetçi anlayışla, gelen likiditenin piyasalarımızı bozmasına seyirci kalınmıştır. Daha çok sermaye talebiyle yüksek faiz politikası uygulanmıştır. Bu sizin üretim yapılarınızı çarpıtır, rekabet kabiliyetini ortadan kaldırır ve orta, uzun dönemde ekonominizi zayıflatır'' diye konuştu.


2010 beklentisi

AKP iktidarı döneminde Türkiye'nin yabancı sermaye yanlışlarıyla, kendi kurulmuş sermayesini sarstığını, bozduğunu ve kendisine karşı bir tehdit haline dönüştüğünü ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''İzlenen maliye politikaları üretim ve sosyal adalet bakımından da yanlıştır. 2009 yılında, yılın tamamına yakını bütçesiz geçmiştir. Bütçe müzakerelerinde 'böyle bütçe olmaz' uyarısı yaptığımız halde, yüzde 4 büyüme olacak şekilde denge oluşturulmuştur. Onun ferahlığı içinde daha rahat at oynatabiliriz düşüncesi ortaya konmuştur. 10 katrilyon olan bütçe açığı 65 katrilyona çıkmıştır. Bu, Türkiye, dünya kriziyle hesaplaşma noktasına geldiği zaman oluşmuştur. İki seçimin finansmanı, Türk ekonomisinin büyük fedakarlıklarla oluşturulmuş dengelerini ve bütçesini tahrip etmiştir.''

ÖTV ve KDV indirimleriyle ferahlama olduğunu, ancak stokun bittiğini öne süren Baykal, ''Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yeni bir ekonomi politikasına, yeni bir mali disiplin anlayışına girmesi mutlak bir ihtiyaçtır. Bu kriz, 2001 yılında alınan önlemler sonucu, daha sağlam bir bünyeye sahip olması sağlanabildiği için bankalarımız tarafından daha rahat taşındı. Ama reel sektörümüzde, krizin çıktığı ülkelerden daha fazla kendisini gösterir şekilde sıkıntı ortaya çıkmıştır'' dedi.

Bu yılın ilk yarısında ekonominin yüzde 10.6 daralmasının söz konusu olduğunu, işsizlikte tarihsel rekorlar kırıldığını, sanayi üretiminin de yüzde 15.1 daraldığını ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''Bu tablo, krizden Türkiye'nin ciddi şekilde etkilenmiş olduğunu göstermektedir. Açıklanan son veriler, büyümenin maalesef istenilen düzeye gelemediğini göstermektedir. Sanayi üretimi sıçrama noktasına gelememiştir. 2009 yılındaki sanayi üretimi, 2005 yılının altındadır. Bu tablo büyük ölçüde dünyadaki şartların düzelmesini bekleyen bir anlayışla gelişmektedir. Türkiye'de yönetimin temel anlayışı, 'Dünya toparlansın. İhracat yapamıyoruz. Dünyada talep yok, onlar durumlarını toparlasın'' anlayışı içinde konuya bakmaktadırlar. Bu ne zaman gerçekleşir birşey söyleyemeyiz ama 2009 yılının son çeyreğinde umut ediyorum bu daralma süreci bir son noktaya ulaşır ve 2010 yılında büyüme istikrarlı şekilde ortaya çıkar. Büyümeyi hep beraber gerçekleştiririz. Yüksek faiz ve pahalı TL politikası devam ettiği sürece, bunun bizi sorunlarla bırakması kaçınılmaz olur.''

Baykal, kendine özgü olanakları olan Antalya'da da, girişimcilerce kentin ekonomik geleceğine yönelik girişimlerin sürdüğünü, buna karşın, turist sayısındaki artışa karşın fiyatların ucuzlaması, TL'nin değerlenmesiyle turizmdeki sıkıntıların da giderek kendisini gösterdiğini vurguladı.