Türkan Saylan Hoca’yı anarken...
Türkan Saylan deyince hepimizin aklına, bize veda ettiği o dramatik sahne geliyor, evinin kapısında polisler beklerken o, penceresinden el sallıyor. Türkan Saylan’ı doğum gününde (13 Aralık 1935) hayatını kaleme almış yazar Ayşe Kulin’le anarken hafızalarımızı tazelemekte de yarar var.
cumhuriyet.com.trTürkan Saylan, önce cüzamla savaşan hekim kimliğiyle (Cüzzamla Savaş Derneği) sonra karanlıkla savaşan aydın kimliğiyle (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), eğitimleri engellenen kız çocuklarını kapatıldıkları çukurdan kurtaran Jeanna d’Arc kimliğiyle (Kardelen projesi) kötülerin, hainlerin, karşıdevrimcilerin, yobazların hedefi oldu. Bir yandan gençlere, çocuklara, kadınlara umut olur, özellikle sağlık ve eğitim alanında efsane yaratan projeleriyle yıldızlaşırken kımıl zararlılarının da korkulu rüyasına dönüşüyordu. Yurtiçinden ve yurtdışından aldığı sayısız ödülün yanı sıra hakkında davalar açılıyor, kumpaslar kuruluyor, kitlelere dokunan projeleri iftiralarla karalanıyordu. Türkan Saylan, bütün bunlarla yılmadan savaşıyordu ama fikren yenemedikleri insanı fiziken yenen bir düşman vardı: Kanser! Bu ülkede hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz dedirten bir biçimde Türkan Saylan, tedavi sürecinde kemoterapi alırken kapısına gelen FETÖ’cü polislerle taciz ediliyordu. Omuzlarımızda taşımamız gereken insanı neredeyse hücrelerde süründürecektik. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, “Benim fani vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama...” önemli olan idealleri, fikirleri ve kavgasıydı Türkan Saylan’ın da. Onun izinden yürüyen, karanlıkla savaşan yetiştirdiği binlerce genç, ilmin, demokrasinin aydınlatan meşalesini tutmaya devam ediyor. Türkan Saylan, anılarımızda kalmıyor, saçtığı çağdaş yaşam tohumları yeşeriyor. Bu karanlık günler de geçecek, çünkü sular tersine akmaz, ilerleme geriye döndürülemez, o umudunu hiç kaybetmedi, bize de o umudu gerçekleştirme ödevi kalıyor.