Türk ve Tuğluk, ifade verdi

Kapatılan DTP'nin eski milletvikilleri Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, ifade vermek üzere Ankara Adliyesi'ne gitti. Türk, Anayasa Mahkemesi'nin DTP'nin kapatılmasına ilişkin kararıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Kapatılan DTP'nin eski milletvekili Ahmet Türk, barışçıl bir süreç için çaba göstermeyi amaçladığını ileri sürerek, ''Bu ülke hepimizin, susarsak haksızlık edeceğim düşüncesindeyim. Bütün amacım demokratik ve çağdaş bir ülke için çabalamaktan ibarettir. Silahların susması için çalışmak suç değil, memnuniyetle karşılanması gereken bir durumdur'' dedi.

Kapatılan DTP'nin eski milletvekilleri Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde talimatla ifade verdi.

Ankara adliyesine saat 10.15 sıralarında gelen Türk ve Tuğluk'un ifadelerinin alınması işlemi yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü.

Ankara Adalet Sarayı'ndan ayrılırken kısa bir açıklama yapan Türk, ''Milletvekilliğimiz düştüğü için normal olarak gelip ifademizi verdik'' dedi. Türk, gazetecilerin yoğun ilgisi ve yaşanan izdiham nedeniyle konuşmakta güçlük çekti.

Türk, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talimatı doğrultusunda verdiği ifadede, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirterek, kesinlikle ''propaganda yapmak'' suçunu işlemediğini söyledi.

Ahmet Türk, 40 yıla yakın süredir siyaset ile uğraştığını ve 5 dönem milletvekilliği yaptığını, 2005 yılından bu yana da siyasal bir partiden genel başkanlık yaptığını kaydetti.

Bir siyasetçi olarak ülke sorunları ile ilgili çalışmalar ve konuşmalar yapması kadar doğal bir olamayacağını belirten Türk, ''Ülkede uzun süredir olan şiddet ve çatışma ortamından çıkılması, bu ortamdan ülkenin kurtulması için başka yerlerde konuşmalarım olduğu gibi iddiaya konu konuşmada da tahlil ve tespitler yaptım. Kaldı ki bir konuşmayı tek olarak ele almak doğru değil, bu konuşmayı diğer yaptığım çalışmalar ve konuşmalarla bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Bütün amacım barışçıl bir süreç için çaba göstermektir. Tüm Türkiye'nin tartıştığı bir konu ile ilgili ben de siyasetçi olarak görüşlerimi bildirdim'' dedi.

Kesinlikle propaganda amacı taşımadığını ileri süren Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sadece düşüncelerimi açıkladım. Ülkede silahların susması için Hükümet de aydınlarla değişik sivil toplum örgütleri ile görüşmeler yapıyor. Bin bir siyasetçi olarak yaşanan bu süreçle ilgili suskun kalamam. Sustuğumda demokrasi olmadığından bahsedilir. Konuşunca propaganda yaptığım iddia ediliyor. Ayrıca 'sayın' kelimesi kullandığımdan ötürü suç işlediğim söyleniyor. Bu doğru değildir. Uzun süredir siyaset ile uğraşıyorum. Genel olarak nazik bir üslup kullanırım. Kaldı ki 'sayın' kelimesi tek başına suç olarak değerlendirilemez. Bu ülke hepimizin, susarsak haksızlık edeceğim düşüncesindeyim. Bütün amacım demokratik ve çağdaş bir ülke için çabalamaktan ibarettir. Silahların susması için çalışmak suç değil, memnuniyetle karşılanması gereken bir durumdur. Kesinlikle suçsuzum. Beraatımı talep ediyorum.''

Cumhuriyet Savcısı Kubilay Taştan, talimat evrakının mahalli mahkemesine iadesini talep etti.

Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, sanık Türk'ün savunmasının alınmış olması nedeniyle zorla hazır edilmesi hususunda yazılan müzekkerenin iadesi için Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine müzekkere yazılmasına karar verildiğini açıkladı.

Mahkeme, talimat evrakının ikmalen mahalli mahkemesine iade edilmesini karar verdi.
İfadenin ardından Türk ve Tuğluk kapatılan DTP'nin eski genel merkezine geldi. Türk, burada gazetecilerin soruları üzerine, şöyle konuştu:
''Düşüncelerimizi her yerde her zaman bu ülkenin sorunlarıyla ilgili yaptığımız tespitlerin, tahlillerin arkasındayız. Bunları her zaman da dile getireceğiz. Bu ülkede diyalogla, tartışmayla, uzlaşıyla sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Bizim duruşumuz budur. İnkarcı mantık değil, gerçekleri gören, gerçekleri tartışan bir mantıkla bu ülkenin sorunlarını dile getirmektir amacımız. Biz bunun Türkiye demokrasisine ve geleceğe önemli katkılar sunacağına inanıyoruz. Bugün artık tartışma dönemidir, kimse tartışmadan kaçamaz. Tartışarak, diyalog oluşturarak sorunun çözüleceğine inanıyoruz.''

Ahmet Türk, bir soru üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin DTP'nin kapatılmasına ilişkin kararıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını söyledi.

Türk, kapatılan DTP'nin bazı milletvekillerinin zorla ifade vermeye çağrılmaları konusunu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ''Arkadaşlarımızın milletvekilliği devam ediyor. Milletvekilliği devam ettiği için de bu uygulama yanlıştır, hukuksuzdur, diye değerlendiriyoruz. Onların tavırlarını destekliyoruz'' dedi.

 

Tuğluk'un ifadesi

Aysel Tuğluk, İstanbul 9. ve 13. Ağır Ceza Mahkemelerinin talimatları doğrultusunda Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ifade verdi.

Tuğluk, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talimatı doğrultusunda verdiği ifadede, üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyerek, 1999-2005 yılları arasında İstanbul'da Asrın Hukuk Bürosu'nda avukat olarak çalıştığını, terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'ın da avukatlığını yapıp davalarına girdiğini ve kendisi ile değişik zamanlarda görüşmeleri olduğunu belirtti.

Aysel Tuğluk ifadesinde, ''Hukuksal problemleri ile ilgili açıklamalar yaptığım doğrudur. Ancak basın toplantısı düzenlemek, özel olarak demeç vermek gibi bir durum olmamıştır'' dedi.

İddianamede adları geçen diğer sanıkların da serbest avukatlık yapan arkadaşları olduğunu kaydeden Tuğluk, şunları ifade etti:
''Onlar da Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapmışlardır. Suçlamada konu edilen 'nasname' bir internet sitesi olup, benimle direkt bir ilgisi yoktur. Kaldı ki bu site Abdullah Öcalan'a, hatta Abdullah Öcalan'ın avukatlarına, dolayısıyla bana da küfür eden bir internet sitesidir. Buraya özellikle bir mail göndermem söz konusu değildir. Propaganda anlamına gelebilecek hiçbir eylemde bulunmadığım gibi, örgüt üyeliği olarak değerlendirilebilecek hiçbir eylemim de yoktur. Suçlamalar asılsızdır. Beraatımı talep ediyorum.''

Aysel Tuğluk, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin talimatı doğrultusunda verdiği ifadede ise, terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'ın da avukatlığını yaptığını, davalarına girdiğini ve kendisi ile değişik zamanlarda görüşmelerinin olduğunu söyledi.

İfadesinde Tuğluk, ''Ancak basın toplantısı düzenlemek, özel olarak demeç vermek gibi bir durum olmamıştır. Propaganda anlamına gelebilecek hiçbir eylemde bulunmadım. Suçlamalar asılsızdır. Beraatımı talep ediyorum'' dedi.

Tuğluk'un avukatı Mehmet Nuri Özmen de, ''Avukat olarak müvekkiline hukuki yardım etmek dışında başka bir eylemde bulunmadığı gibi bu savunmasının aksi yönünde herhangi bir delil de mevcut değildir. Suçlamadan beraatına karar verilsin'' dedi.

Cumhuriyet Savcısı Kubilay Taştan, talimat evraklarının ikmalen yerel mahkemelerine iade edilmesini istedi.

Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, sanık Aysel Tuğluk'un savunmasının alınmış olması nedeniyle zorla hazır edilmesi hususunda yazılan müzekkerelerin iadesi için Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine müzekkere yazılmasına karar veridi. Mahkeme, talimat evraklarının, ikmalen mahalli mahkemelerine iade edilmesini kararlaştırdı.


Tuğluk'un savunması

Kapatılan DTP'nin eski milletvekili Aysel Tuğluk'un ''suçu ve suçluyu övdüğü'' iddiasıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına devam edildi. Duruşmaya Tuğluk ile avukatı katıldı.

Tuğluk, savunmasında, üzerine atılı üç kez ''suçu ve suçluyu övdüğü'' iddiasını kabul etmediğini ifade etti. Suç tarihlerinde kapatılan DTP'nin ''eşbaşkanı'' olduğunu belirten Tuğluk, parti görüşleri doğrultusunda toplantılara katıldığını, konuşmalar yaptığını anlattı.

Vicdanen rahat olduğunu dile getiren Tuğluk, iddianame de belirtilen üç konuşmadaki sözlerin de kendisine ait olduğunu ve tekrar ettiğini söyledi. Tuğluk, şöyle konuştu:
''Bütün amacım bir siyasetçi olarak ülkede akan kanın durması için çalışmaktır. Hiç kimsenin ölmeyeceği barışçıl ve demokrat bir ülke için çalışmalar, analizler, tespitler yaptım. Sorunlar konuşulmadıkça çözülemez. Konuşmalarım herkesçe kabul görmeye bilir. Bu konuşmalar benim ve partimin politikası gereği yapılan konuşmalardır. Sorunun barışçıl yollardan çözülmesi için bazı gerçeklerin ifade edilmesinden ibarettir. Çözüme giden yolda sunulan bazı öneri ve tespitlerdir. Abdullah Öcalan ve PKK bir realite olup, bunlar Kürt meselesinin çözümünün dışında bırakılamaz.''

Aysel Tuğluk, ''Kürt sorunu konusunda aydınların, sivil toplum örgütlerinin hatta hükümet tarafından dahi benzer konuşmalar yapıldığını kendileri konuşunca ise suç işlediklerinin iddia edildiğini'' ifade etti. Tuğluk, şöyle devam etti:
''Ne PKK'nın ne de Abdullah Öcalan'ın benim propagandama ihtiyaçları olduğu gibi kendilerinin kamuoyuna yansıyan değişik propaganda araçları vardır. Siyasetçi olarak Türk ve Kürt haklarına duyduğum sorumluluk çerçevesinde siyaset yaptım. Türk ve Kürt halkının kardeşliğine inanıyorum. Bunun mücadelesini de devam ettireceğim. Suçsuzum, dün milletvekiliydim bugün burada sanık olarak yargılanıyorum. Türkiye demokrasisi bu uygulamayla kazanmamıştır, kaybetmiştir. Bir gün Türkiye'de Türk, Kürt bütün halkların bir arada ve barış içinde yaşayacağına inanıyorum. Hukukun üstünlüğü egemen olacaktır. Beraatimi talep ediyorum.''

Tuğluk'un avukatı Mehmet Nuri Özmen ise müvekkilinin savunmasına katıldığını belirterek, düşünce özgürlüğü çerçevesinde görüşlerini açıkladığını, konuşmalarının bütün halinde incelendiğinde suç unsurunun olmadığının görüleceğini ileri sürdü.

Cumhuriyet Savcısı Kubilay Taştan, iddianamede yüklenen eylemlerle ilgili olarak Tuğluk'un Türk Ceza Kanunu'nun 215. maddesinden cezalandırılmasının talep edildiğini belirtti. Taştan, iddia edilen eylemlerin sübutu halinde Terörle Mücadele Yasası'nın 7/2. maddesinin uygulanması ihtimali üzerine Tuğluk'a ek savunma hakkı verilmesini istedi.

Mahkemenin ek savunma hakkı verdiği Tuğluk ve avukatı, önceki savunmalarının doğru olduğunu belirterek, ek savunma hazırlamak için de süre istedi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Tuğluk'un savunmasının alınması dolayısıyla hakkındaki zorla getirme müzekkeresinin kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme, duruşmayı 6 Nisan 2010 tarihine erteledi.

İddianamede Tuğluk'un, kapatılan DTP'nin birinci olağanüstü büyük kongresi ve Van'daki Nevruz konuşması ile 2 Mart 2007'de kapatılan DTP'nin genel merkezinde yaptığı basın açıklamasında ''terör örgütü PKK'nın amacı doğrultusunda suçu ve suçluyu övme'' eylemini işlediği savunuluyor.