Türk-İş endişeli

Türk-İş, işçi konfederasyonlarının yüksek duyarlılık içinde bulunduğu konuların Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı'na temel oluşturmasının endişe verici olduğunu belirtti.

cumhuriyet.com.tr

Türk-İş, Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı'na ilişkin değerlendirmelerini tamamlayarak bir rapor halinde Devlet Bakanlığına sundu.

Raporda, yaşam mücadelesi veren, geçimini sürdürebilmenin arayışı içinde olan işsizlerin umudu ve çaresizliğinin istismar edilmemesi, işsizliğin seçeneği olarak düşük gelir ve olumsuz çalışma koşullarının çözüm yolu olarak sunulmaması, çalışanların kazanılmış haklarına yönelik girişim ve düzenlemelerin gündeme getirilmemesi gerektiği ifade edildi.

Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında getirilmek istenen kimi yaklaşımları kabul etmenin mümkün olmadığına yer verilen raporda, şunlar kaydedildi:
''İstihdam esnekliğine yönelik düşünülen düzenlemelerin uzlaşma getirmeyeceği bilinmelidir. Ülkemizdeki esnek çalışma biçimleri istihdam artırmaya dönük olarak değil, iş gücü maliyetini düşürmeye yönelik uygulanmaktadır. Bugün örgütsüz çoğu özel sektör iş yerlerinde, 4857 sayılı İş Kanunu uygulanmaya başlandıktan sonra çalışma saatleri daha da artırılmış ve fakat fazla mesai ücreti ödenmez olmuştur. Özellikle örgütsüz işçiler, daha düşük ücrete daha uzun süre çalışmak durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Uluslararası rekabet gücü, emek maliyetini daha da düşürerek, iş gücü piyasasının esnekliğini daha da artırarak sağlanamaz. Ekonomik krizi ve yaygınlaşan işsizliği gerekçe yaparak, çalışanların yaşama ve çalışma koşullarını daha da geriletmeyi amaçlayan bu ve benzeri yaklaşımlara itibar edilmemelidir.

Çalışanların yoksulluğu ve yoksunluğu temelinde istihdam sorununa çözüm bulunması doğru ve kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanıldığı, sosyal güvenlik hakkının var olduğu, çalışma koşullarının sağlıklı olduğu, işçi-işveren arasında sosyal diyalogun kurulduğu ve sağlıklı işletildiği bir istihdam politikası esas olmalıdır.''

Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında Ulusal İstihdam Stratejisi ile ilgili sunum yapıldığı anımsatılan raporda, buna göre, iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi politikaları kapsamında değerlendirilecek konuların, ''Güvenceli esneklik'', ''Kıdem tazminatı'', "İşsizlik Sigortası Fonu'', ''Esnek çalışma modelleri'', ''Fazla çalışma süreleri'', ''Özel istihdam büroları-geçici iş ilişkisi'', ''Bölgesel asgari ücret'' olarak belirlendiği belirtildi.

Bu konuların tamamının uzun süredir çalışma hayatının gündeminde olduğuna değinilen raporda, ''İşçi konfederasyonlarının yüksek duyarlılık içinde bulundukları ve esnek olamadıkları bu konuların Ulusal İstihdam Stratejisi çalışmalarının temelini oluşturması, Türk-İş açısından endişe vericidir. Stratejinin temelini 'işverenlerin üzerine ek yük getirilmemesi' ve hatta 'işveren yükünün azaltılması' yaklaşımının oluşturması, yükün yine devlet ve çalışanlar üzerinde kalmasını beraberinde getirecektir'' denildi.


"Kıdem tazminatı vazgeçilmez hak"

Raporda, ''Strateji çalışmalarında, güvenceli esneklik kavramının iş gücü piyasalarının esnekleştirilmesi politikasının sihirli formülü olduğunun anlaşıldığı'' savunuldu.

Esneklik ve güvencenin birlikte düşünülmesi gerektiği vurgulanan raporda, ''Bu uygulama, ucuz ve kolay işten çıkarma anlamında yaygınlaşma imkanına kavuşmamalıdır. İşçiler, işlerini korumak karşılığında istihdam güvenliğinden vazgeçmek durumunda değildir. İş güvenliğini üst düzeyde korumak gerekmektedir'' değerlendirmesine yer verildi.

Raporda, Türk-İş'in her platformda kıdem tazminatını vazgeçilmez, tartışılmaz bir işçi hakkı olarak ele aldığı vurgulandı.

Kıdem tazminatının, parasal değerinden öte, sosyal boyutu olan, yalnızca çalışan işçiyi değil, o emek ile geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessese olduğu ifade edilen raporda, kıdem tazminatının olmadığı bir çalışma yaşamının düşünülemeyeceği belirtildi.

Basiretli işverenin işçiyi işe ilk aldığı andan itibaren maliyet hesabına kıdem tazminatını da eklemek durumunda olduğuna yer verilen raporda, ancak gelinen noktada işverenler, bu basiretli davranma zorunluluğunu unutup, çeşitli ekonomik sıkıntıları bahane ederek kıdem tazminatının ''yük'' olduğunu iddia ettiklerine dikkat çekildi.

Türkiye'nin, kıdem tazminatı açısından gelişmiş Avrupa ülkeleri ile kıyaslanarak, Türkiye'deki kıdem tazminatı hakkına, bu mukayese ile el uzatılmaya çalışıldığı ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:
''Türk-İş işçilerin kıdem tazminatı hakkına mevcut biçimiyle sahip çıkmaya devam edecektir. Yürürlükteki düzenlemeler karşısında, iş güvencesi müessesesi ile kıdem tazminatı müessesesi arasında bağ kurmak mümkün değildir. İş güvencesi, işsizlik sigortası ve kıdem tazminatı ayrı hukuki müesseselerdir. İşçinin iradesi dışındaki bir nedenle işten çıkarılması durumunda hak kazanacağı kıdem tazminatı ile iş güvencesi arasında bir bağlantı kurmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Kıdem tazminatı ayrı bir alanda kazanılmış bir haktır.

İşverenlerin sık sık dile getirdiği kıdem tazminatı konusunun, işçilerin bilinen tüm tepkisine rağmen Ulusal İstihdam Stratejisi'nde de değerlendirilecek konular arasında yer alması Türk-İş açısından kabul edilemez ve endişe verici bulunmaktadır.''

İşsizlik Sigortası Fonu'nun amacı dışında kullanımına yönelik girişimlerin eleştirildiği raporda, işsizlik sigortasında yapılacak değişikliğin erişim koşullarının kolaylaştırılması, yararlanma süresinin işsiz sigortalının yeniden işe girme süresi göz önüne alınarak uzatılması ve işsizlik ödeneği miktarının prim kazançları esas alınarak artırılması yönünde olması önerildi.


"Esnek çalışma yaygın şekilde kullanılıyor"

Esnek çalışma biçimleri ile istihdam edilenlerden, özellikle ''geçici işçi'' olarak çalışanlara ''çevre işçileri'' denildiği ifade edilen raporda, çevre işçilerinin çalışma koşullarının giderek kötüleşme eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.
 

"Kiralık işçilik"

Daha fazla insanı iş ve gelir sahibi yapmanın bir yolunun da var olan işlerin çalışanlar arasında paylaştırılmasından geçtiği vurgulanan raporda, ''Çalışma sürelerinin kısaltılması yeni iş olanaklarının yaratılmasına katkıda bulunacaktır. İş Kanunu'nda yer alan 45 saatlik çalışma süresinin 40 saate indirilmesi ile önemli bir istihdam alanı açılmış olacaktır. Bu amaçla 45 saat olan haftalık çalışma süresi, ücretlerde kayıp olmadan 40 saate indirilmelidir'' görüşüne yer verildi.



"Bölgesel asgari ücret, üniter yapıda kabul edilemez"

Raporda, Türkiye'nin ''bölgesel asgari ücret'' meselesini yıllar önce gündemine aldığı, uyguladığı, başarılı olamadığını yaşayarak öğrendiği ve uygulamadan vazgeçtiği anımsatıldı.
Bölgesel asgari ücret konusunun Türkiye'nin geride bırakmış olması gereken tartışmalardan birisi olduğu ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:
''Bölgesel asgari ücret yaklaşımı, bugün yaşanan işsizlik sorununun nedenlerinden birinin asgari ücret uygulaması olduğu temeline dayanmaktadır ki bu gerçekleri yansıtmamaktadır. İşsizliğin nedeni asgari ücret değildir. İşsizliğin azaltılmasının en etkili yolu yeni yatırımlar yapılması, yeni iş alanları açılmasıdır. Çalışanlarımızı bölgeler itibariyle daha da yoksullaştırmanın ne ülkemize ne de işverenlerimize bir yararı olacaktır.

Bölgesel asgari ücret yaklaşımı, üniter devlet yapısı açısından da kabul edilemez bir uygulamadır. Bölgesel asgari ücret talebinden vazgeçilmelidir.''