‘Türk çizerler çok cesur’

Fransızların dünyaca tanınan çizeri Jul, “Mitlerin 50 Tonu” adlı sergisi ile Türkiye’de

Öznur Oğraş Çolak

Kadıköy Festivali’nin (KADFEST) 2’nci etabında Uluslararası Çizgi ve Sahaf Günleri festivali kapsamında çizer Jul’un  sergisi açıldı. 

Fransızların dünyaca tanınan çizeri Jul’un “Mitlerin 50 Tonu” adlı sergisi, 10 Eylül’e kadar Bayan Yanı Kafe’nin galerisinde sanatseverleri bekliyor. Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği KADFEST Uluslararası Kadıköy Festivali’nin 2’nci etabında Uluslararası Çizgi ve Sahaf Günleri Festivali kapsamında Türkiye’ye gelen çizer Jul aynı zamanda “Red Kit” (Lucky Luke) hikâyelerinin de yazarı. Jul’un sergide 30 karikatürü sergileniyor. Sergi Jul’un deyimiyle “Çağdaş meselelerle, toplumla, politika ve toplumsal cinsiyet meseleleriyle harmanlanmış klasik mitolojinin bir parodisi” niteliğinde. Jul ile Türkiye, çizgi sanatı ve sergisi üzerine sohbet ettik.
- Sergide yer alan yapıtlarınızdan bahseder misiniz? Bu çizgilerin hikâyeleri nedir?
Sergide çalışmalarımın bir bölümü sergileniyor. Bildiğiniz gibi, şu anda çok fazla zaman isteyen “Red Kit” (Lucky Luke) hikâyelerinin yazarıyım, ancak burada çoğunlukla “Mitlerin 50 Tonu” serisinden karikatürler var. Çağdaş meselelerle, toplumla, politika ve toplumsal cinsiyet meseleleriyle harmanlanmış klasik mitolojinin bir parodisi. Kitap Fransa’da büyük bir başarı ile satıldı; 200 binden fazla kopya basıldı ve her gece Arte Fransızca-Alman TV kanalında günlük bir animasyon programı olarak gösterildi.
- Sergide Herakles ve Zeus’u da görüyoruz...
Sergilenen mitolojik diziden 30 karikatür var: Evet, Herakles’in işsizlik krizinde neler olabileceğinin güzel bir örneği ya da Zeus’un eski sevgililerinin düzinelerce açtığı davalara direnmeye çalışan avukatı gibi.
- Türkiye’ye kaç kez geldiniz?
Ben sadık bir Türkiye âşığım ve yılda birkaç kez, elimden geldiğince sık geliyorum. İstanbul, Konya’da Arte için bir belgesel film çektim, Diyarbakır veya Mardin’e seyahat ederek gazeteler için hikâyeler yazdım... Ve bir sanatçı olarak sık sık Boğaziçi Enstitüsü tarafından konuşmacı olarak davet ediliyorum.
- Peki, bildiğim kadarıyla Türkiye’de açılan ilk serginiz...
Evet, sergideki eserleri Türk okurlarıyla paylaşmak büyük bir zevk. Animasyon filmlerimin gösterimlerini zaten yaptım ve üniversitelerde atölye çalışmaları yaptım, ancak bu zamana kadar herhangi bir festivalde sergim hiç olmadı.
- Ülkemizdeki çizerleri nasıl buluyorsunuz? Özellikle takip ettiğiniz biri ya da birileri var mı?
Türkiye’ye ilk seyahatimde karikatürlere ilgili ve canlı bir sahne keşfettim. Çizgi roman gerçek bir Fransız ve Belçika spesiyalitesidir ve beklenmedik kültürlerin de bu tutkuyu paylaşacağını görmek beni çok mutlu etti! Karikatürcüler üzerinde muhtemelen daha fazla baskı var, çünkü mizah çok politik ve bence Türk sanatçılar gerçekten cesurlar.
Türk çizerlerden birçok kişiyi takip ediyorum. Ancak Ramize Erer ve Tuncay Akgün’ün, Leman’ın zorlu yıllarından (içinde 14 yıl önce bazı karikatürler yayımladığım!) çalışmalarını biliyorum ve takip ediyorum ve hâlâ hayranlık beslerim. Özge Samancı da favorim Türk karikatür çizerlerinden biridir ABD’ye taşınsa bile...
- Festival sizin için nasıl geçti?
Birçok tutkulu insanla tanıştım ve Kadıköy’ün kültürel sahnesini daha yakından tanıdım. Ondan önce İstanbul partilere gelip içki içtiğim bir yerdi sadece... Belediye başkanının dahil olmasına, Kadıköy Belediyesi/Sinematek Evi ve tüm belediye kültür müdürlüğü çalışanlarına teşekkür ediyorum. Benim için gerçekten çok anlamlıydı. İstanbul geri döndü!