"Türk adaletini bu hale getirenler utansın"
CHP'nin Çorum Abide Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yurttaşlara seslenen Genel Başkan Deniz Baykal, ''Deniz Feneri davası''yla ilgili olarak, "Koca Türk adaletini bu hale getirenler utansın'' dedi. Yaşanan ekonomik krize de değinen Baykal, hükümetin ''Türkiye kalkınıyor, zenginleşiyor'' dediğini ancak iş yerlerinin kapandığını, işsiz sayısının her geçen gün arttığını söyledi.
cumhuriyet.com.trCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Çorum Abide Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yaptığı konuşmaya, meydanı dolduranlara, ilgilerinden dolayı teşekkür ederek başladı.
Bu ilginin sadece belediye başkanlığı seçimi için olmadığını gördüğünü ifade eden Baykal, ''Boşuna böyle ayağa kalkmadınız. Birileri bana 'meydana gel, meydana gel' diyor. İşte geldim, işte meydan, işte Çorum, işte millet. Siz milletin bir parçası değil misiniz? Buraya gelenlerin senin meydanına gelenlerden bir eksiği mi var? Bu insanlar buraya yevmiye ile mi geldi? Bir şey vaat edilerek mi geldiler? Vatan sevgisiyle, millet sevgisiyle geldiler'' diye konuştu.
Meydanı dolduranların, yaşanılan durumdan daha iyisini hak ettiklerini, başka şeyler talep ettiklerini ifade eden Baykal, bu taleplerinin seçimlerle hayata geçeceğine inandığını belirtti.
Hükümetin ''Türkiye kalkınıyor, zenginleşiyor'' dediğini ancak iş yerlerinin kapandığını, işsiz sayısının her geçen gün arttığını söyleyen Baykal, şöyle konuştu:
''Bu iktidar iş başına geldiğinde, Türkiye'nin 220 milyar dolar borcu vardı. Türkiye'nin gelmiş geçmiş tüm iktidarlarının borcuydu. Bunlar 6 yıldır iş başındalar. Borç 500 milyar dolara çıktı. Bundan önceki Başbakanlar tesisler açtılar. Bu ne yaptı? Yerli, yabancı demedi, ne bulursa sattı. Türkiye'de ne kadar geçmiş iktidar döneminde yapılmış tesis varsa elden çıkar, 'zenginleştik' diye milleti oyala. Kısa bir süre sonra gerçek ortaya çıkınca 'arabanın benzini bitti, araba yolda kaldı, ne yapalım şimdi' diye elin böğründe meydan meydan dolaş.''
''Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin her gün daha kötüye gittiğini, işsiz sayısının arttığını'' savunan Baykal, ''Ben seçim kavgası yapmıyorum. Siyasi propaganda peşinde değilim. Milletin derdine çare bulunması için feryat ediyorum. Bu meydanlarda milletin karşısına çıktın da milletin derdine bir çare söyle. 7 yıldır Başbakansın. Palavrayla milletin karnını doyduğu dönemler bitti'' dedi.
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Çorum'da miting yaptığını anımsatarak, ''Dün buraya gelmiş, inden, cinden bahsetmiş. Alaaddin'in lambasından bahsetmiş. Masal anlatıyor, masal. Masal anlatmanın zamanı değil. Sen Çorum'un derdine gel. İşsizlerin derdine gel. Çık, bunların bir hesabını ver'' diye konuştu.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın CHP'den işsizliğe çare önerisi istediğini, ''bu önerileri uygulamazsam siyasi hayatımı bitiririm dediği'' ifade ederek, kendilerinin kimsenin siyasi hayatını bitirmesini istemediklerini, iktidardan milletine derdine çare olmasını beklediklerini dile getirdi. Baykal, ''Siyasi hayatını bitirmesini istemiyorum. Bunun hükmünü millet verir. Millet ne hüküm verirse başımızla beraber'' şeklinde konuştu.
İşsizlik konusunda ortaya koydukları 7 maddelik teklifin çok iyi düşünülmüş ve hazırlanmış öneriler olduğunu anlatan Baykal, Başbakan'dan ''Ya bunlar çare değildir'' deyip konuyu tartışmaya açmasını ya da bu maddeleri bir an evvel uygulamaya koymasını beklediklerini söyledi. Baykal, bu önerilerin hayata geçmesi için CHP olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını kaydederek, ''Başbakan meydan okurken 'çareleri yok' demek için böyle konuştu. Çaremiz var, hazırlığımız var. Ekonomik krize, işsizliğe çare bulmak için muhalefet partisi olarak her türlü işbirliğine hazırız'' diye konuştu.
Deniz Feneri davası
Konuşmasında yolsuzluk konusuna değinen Baykal, Türkiye'de yolsuzlukların artık ''sütü bozuk, ahlak, din, iman dinlemez birilerinin yaptığı kişisel yolsuzluklar olmaktan çıktığını'' söyledi.
Artık yolsuzluk için teşkilat kurulduğunu, örgütlenildiğini belirten Baykal, ''Türkiye kısa bir süre önce bunu gördü. Almanya'da milletin fitresini, zekatını toplayıp buraya getirip televizyon kuracaksın, kendi siyasetini destekleyeceksin. Buna kuryelik yapanları devletin en önemli noktalarına getireceksin. Bunun için kanun çıkaracaksın. Böyle bir şey olur mu? Şeytanın aklına gelmez. Hangi vicdan buna razı olabilir?'' diye sordu.
Almanya'dan ''Deniz Feneri davası'' dosyasının Türkiye'ye geliş süresini de eleştiren Baykal, ''Almanlar bu davayı açmasa sen ne yapacaksın? Dosya bekliyorlar. Dosya nihayet geldi. 6 ayda güç bela geldi. Kaplumbağanın sırtına koysalar gelirdi. Şimdi de dosyayı tercüme edeceklermiş. Sen bilmiyor musun ne olduğunu? Koca Türk adaletini bu hale getirenler utansın'' dedi.
Sabah-ATV grubunun satışını da eleştiren Baykal, siyasetle ticaretin iç içe girdiğini belirtti. ''İşçiye, tüccara destek olması gereken bankaların, bu gurubu satın alanlara destek olduklarını'' savunan Baykal, bunun Türkiye'ye yakışmayan bir durum olduğunu kaydetti.
Baykal, ''Milletin işi çıkmaza girmiş. Bir bakıyorsunuz bakanların çocuklarının tümü maşallah aldı verdideler. Türkiye krizde, onlar en rahat dönemlerini yaşıyorlar. Bunu yapan insanların din, iman, ahlak demeye hakları var mı?'' diye konuştu.
Kendisinden işsizliğe çare önerisinde bulunmasını isteyen Başbakan Erdoğan'ın yolsuzluğa yönelik çarelerini de sormasını beklediğini söyleyen Baykal, yolsuzlukların iş adamı, bürokrat, siyasetçi üçgeninde geliştiğini savundu. Baykal, bu üçgenin kırılması için milletvekili dokunulmazlığının kalkması gerektiğini vurgulayarak, demokrasinin, yalnızca 4 yıldan 4 yıla milletin önüne sandık koymak değil, ülkeyi yönetenlerden de hesap sorulduğu bir rejim olduğunu söyledi.
Medyayı susturmak için akla sığmaz tedbirler
Yolsuzlukların, yurttaşa medya aracılığıyla duyurulduğunu ifade eden Baykal, Başbakan Erdoğan'ın bu duruma tepki gösterdiğini savundu. Baykal, şöyle konuştu:
''Yazacak tabii. Biz de söylüyoruz. Doğru, belgeler ortada. Medya yazdığı zaman Başbakan sinirleniyor. Şimdi bunları susturmak için akla sığmaz tedbirler uygulamaya başladı. Önce 'gazeteleri almayın' diye kampanya yaptı. Bu yetmedi, şimdi mali kuşatma altına alıp, mali baskı altına alıp çökertmeye çalışıyor. Bunun için akla, mantığa, hukuka sığmaz uygulamalar yapıyor. Başbakan ile benim aramda bir tartışma var. O bana 'avukat' der, ben de ona 'savcı' derim. Elbette avukatlık yapıyorum, avukatlık yapmaktan da onur duyuyorum. Ben milletin avukatıyım. Hakkı yenenlerin avukatıyım, mağdur edilenlerin avukatıyım, yanlışlığa maruz kalanların avukatıyım. 70 milyonun hangi köşesinde, kim haksızlığa uğruyorsa ben onun sahibi olmak zorundayım. Bu benim mesleğim, ben CHP'nin genel başkanıyım. Ben insaf sahibi bir siyasetçiyim.''
Baykal, Ergenekon soruşturması sürecini de eleştirerek, haksızlığı hiçbir zaman görmezlikten gelemeyeceğini belirterek, şöyle devam etti:
''(Gözleri var görmezler) diyor. Aç gözünü de bu haksızlıklara bir bak bakalım görecek misin, görmeyecek misin? Kime haksızlık yapılırsa karşı çıkarız, yoksula da zengine de sahip çıkarız. Bizimle ilişkisine de bakmayız. Bizim sahip çıktığımız insanlar bize haksızlık yapmış olabilir. Bize çok yanlış yapmış olabilir, hiç önemli değil. Bizim görevimiz hakkı tutup kaldırmaktır. Hak yerde, yerde... Ona sahip çıkacak kolu bekliyor. Bu kol bizim kolumuzdur.''
Başbakan'ın savcı olmasının mümkün olmadığını belirten Baykal, bunun ''kuvvetler ayrılığı''na ters düştüğünü söyledi. Baykal, şunları kaydetti:
''Başbakan, savcı olamaz. Pek çok nedeni var ama sadece birini söyleyeyim; o 'savcı, savcı' dediği kişi, aslında Cumhuriyet savcısıdır. Yani başında Cumhuriyet var. Başbakan savcılığı bıraktı, son zamanlarda defterdarlığa başladı. Vergi kaçağı arıyor. Deli Dumrul'un hikayesini bilirsiniz. Deli Dumrul, köprünün başına geçmiş, köprüden geçenden 1 akçe, geçmeyenden 5 akçe. Şimdi, bizimki de defterdarlığa başladı. Vergi rekortmeninden vergi kaçakçısı çıkarıyor. Vergi kaçakçısından da bakan çıkarıyor. Yani ölçü, endaze karıştı, her şey allak bullak oldu. Bu böyle gitmez. Bu yolsuzluklar, bu sıkıntılar böyle devam etmez. İnşallah en yakın zamanda, en kısa vadede her şey değişmeye başlayacaktır. Türkiye'nin ufku, önü açılacaktır. Kaderi değişecektir. Milletin de yüzü gülmeye başlayacaktır.''
Yerel seçimlerin çok büyük ilgi çektiğini, bu ilginin altında da yaşanan sıkıntıların aşılması umudu olduğunu belirten Baykal, yurttaşların bu seçimde sadece bir belediye başkanı seçmeyi değil, Türkiye'nin kaderini değiştirmeyi amaçladıklarını dile getirdi.
Uçak kazası
Baykal, miting alanından ayrılışı sırasında, gazetecilerin Amsterdam'da düşen THY uçağına ilişkin sorusunu da yanıtladı.
Olaydan çok büyük üzüntü duyduğunu belirten Baykal, THY'nin herkesin iftihar etiği bir kuruluş olarak çalıştığını belirtti. Baykal, kazada ölenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağılığı, yaralılara acil şifa diledi.
Mitingden notlar
Özel uçakla geldiği Merzifon'dan Çorum'a karayoluyla geçen Baykal, parti otobüsüyle kent içinden geçerek miting meydanına geldi.
Baykal, yurttaşlara hitap ettiği sahneye, CHP PM Üyesi Faruk Demir'in seslendirdiği ''Sarı Saçlım, Mavi Gözlüm'' türküsü eşliğinde çıktı.
Miting sırasında, okunan ezan nedeniyle konuşmasına bir süre ara veren Baykal, Çorum ve çevre illerin belediye başkan adaylarını tanıttı, yurttaşlara karanfil dağıttı.