'Tünelin ucunda Yüce Divan var'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Şu anda anayasa değişikliği tartışmasının temelinde Yüce Divan korkusu yatmaktadır, AKP'nin Yüce Divan korkusu anayasa değişikliğinin temel sebebidir'' dedi.
cumhuriyet.com.trCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Atakum Eğelence ve Kültür Merkezinde düzenlenen 33. Olağan CHP Samsun İl Kongresine katıldı. Burada partililere seslenen Baykal, önümüzdeki seçimin Türkiye için bir kader seçimi olduğunu belirterek, ''Bu kongre çok önemli bir kongredir. Önümüzdeki seçimleri yönetecek olan CHP yönetimini yönetecek olan kadroların seçimidir. Önümüzdeki seçim Türkiye için bir kader seçimidir. Alışılmış, bugüne kadar yaptığımız seçimlerden değildir'' diye konuştu.
Yapılacak seçimlerin Türkiye'nin yol ayrımına geldiği bir seçim, bir yenilenme, bir değişim seçimi olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye'nin derlenip toparlanacağı, devletin bütün organlarının, silahlı kuvvetlerinin, yargısının, meclisinin, devletin bütün kurumların el ele verdiği, bir bütün olduğu bir seçimdir. Bu seçim CHP'yi çok önemli bir konuma taşıyacaktır. Devlet kurumlarını birbirine sokan zihniyeti, insanları kökenlerine göre ayrıştıran bir yanlış anlayışı ortadan kaldıracak, toparlayacak CHP'dir. Biz sorumluluğumuzun farkındayız. Milletimizin de CHP'ye bu gözle baktığını biliyoruz. CHP kongreleri bir parti içi olay olarak anlaşılmasın. Bir ana muhalefet partisinin yapması gereken bir anlayışı aşmış, milletin umudu haline gelmiş bir partidir. Türkiye'nin geldiği nokta iyi bir nokta değildir. Geleceğe yönelik umut veren, güven veren bir tablo değildir. Bu seçim bir değişim seçimi olacaktır. Bu bizim tercihimiz değildir, zorunluluktur.''
'Tünelin ucunda Yüce Divan var'
Konuşmasında anayasa değişikliği sürecine de değinen Baykal, iktidarın anayasa değişikliği talebinin altında ''kendilerini korumak'' yattığını savundu. Kendilerinin ısrar etmelerine rağmen, dokunulmazlıkların kaldırılmadığını söyleyen Baykal, şöyle dedi: ''Hukuk işlemiyor. Mecliste 550 milletvekili, 626 ayrı dosya var. Benimle ilgili de dosya var. Nedir bu? Bir seçim çalışmasında güneşin batışından sonra biraz daha konuşmaya devam etmişiz. Seçim kanunu ihlal etmişiz. 'Benim dokunulmazlığımı kaldırın bu suçun hesabını mahkemede vermek istiyorum' dedim. 'Hayır' dediler. 'Kaldırmayız. Seninkini kaldırırsak, bunlarınkini de kaldırmamız lazım'. Başbakana dedim, 'Recep Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal'ın dokunulmazlığını kaldıralım' dedim. Ona da 'hayır' dediler. İktidar da görüyor ki Abbas yolcudur, yolcu. Bunu görünce şöyle diyorlar, 'iktidardan kaçarsak bu işler Anayasa Mahkemesi'nde önümüze gelecek. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını da yargılar, başbakanı da yargılar. Yüce Divan görünüyor. Tünelin ucunda Yüce Divan var. Çare nedir? Anayasa Mahkemesi'nin hakimlerini kendileri için oluşturma girişimine girdiler. Yüce Divan korkusu Anayasa değişikliğinin temel nedenidir. Şu anda anayasa değişikliği tartışmasının temelinde Yüce Divan korkusu yatmaktadır, AKP'nin Yüce Divan korkusu anayasa değişikliğinin temel sebebidir.''
'İktidar üç madde üzerinde duruyor'
Türkiye'de anayasa değişikliği ile ilgili bir talep olmadığını herkesin derdinin ekonomik sıkıntı olduğunu vurgulayan Baykal, ''Niye acaba, kimin derdi, kimin sıkıntısı bu, kimin adına yapılıyor bu, milletin böyle bir derdi, sıkıntısı var mı? Bu AKP'nin derdi. Anayasa değişikliği onların hastalığının ilacı, onların sıkıntısına merhem olacak'' diye konuştu. Anayasa değişikliği paketinde 30 ayrı madde olduğunu, iktidarın ise 3 madde üzerinde durduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti: ''Mahkeme göründü o nedenle de anayasa değişikliği girişiminde de 30'a yakın madde görüşülüyor. İktidar üç madde üzerinde duruyor. O üç madde onlar için yaşamsaldır, gerisi sostur, garnitürdür, gizleme maddesidir. Nedir o üç madde bir, Anayasa Mahkemesi hakimlerini biz tayin edeceğiz, iki; Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerini biz tayin edelim. Hakimlerin tayinleri tanzim eden kuruluştur HSYK. Üçüncüsü siyasi parti kapatma konusudur. Bu üç konu bunları önemle ilgilendiriyor. Gerisi hikayedir, sizleri kandırmacadır. Başbakan önerilen bu üç maddeyi konuşmak istemiyor. Sürekli suçlamalar yapıyor. Afaki genel sözler söylüyor. Ya işin özüne gel. Onlarla ilgili hiçbir değerlendirme yapmıyor. Dün yine konuşmuş, 'yargının başındakiler cübbelerini çıkarsınlar, siyasete girsinler' diyor. Orada hakimlik yapıyor. Onlar eğer gerekirse cübbesini çıkarır siyasete girer dokunulmazlık gömleğini giyerler. Ama sen o dokunulmazlık gömleğini çıkar ama o hakimlik cübbesini hiçbir zaman giyemezsin. Çünkü o cübbe dürüstlük, doğruluk gerektirir, haram yememek, eşitlik gerektirir. Başbakan mahkemeye girecek olursa o hakimin bulunduğu noktada değil, başka noktada durması gerekir. Bunlar Yüce Divan'ı kaçırmaya çalışıyorlar. Tutun bileğinden... Anayasa değişikliğinin arkasında suçluluk duygusu, Yüce Divan korkusu var.''
Başbakan'a 'televizyonda konuşalım' çağrısı
Söz konusu üç maddenin neler içerdiğini anlatan Baykal, parti kapatmayla ilgili madde hakkında ise şunları kaydetti: ''Bunlar parti kapatmada iki iş yapıyorlar, hukuk ihlali yapıyorlar. Bu maddeye göre, hangi hukuksuzluğu yaparsa yapsın, hukuksuzluk bir siyasi partinin kapatılması için söz konusu değildir. İsterse altında cephanelik bulundursun. Partide silah mı buldun, 'bu silahı kim koydu' diye sorulacak, silahı koyan kişi sorumlu olacak, partiye bir şey olmayacak. Dünyanın en ileri demokratik ülkelerinde bile etnik ayrımcılık yapanlar, şiddete başvuran partiler kapatılmıyor mu? Bunlar yanlış, Başbakan bunları konuşmuyor. Yok cübbe konuşuyor, yok siyasete gireceksin, girmeyeceksin bunu konuşuyor.''
''Samsun'dan bugün Başbakana bir çağrı yapıyorum'' diyen CHP Genel Başkanı Baykal, ''Bu Anayasa değişikliği 70 milyon insanı ilgilendirir, Türkiye'nin kaderini değiştirecek. Eğer Sayın Başbakan kendinize güveniyorsanız, çıkın bir televizyonda karşıma bu anayasa değişikliğini konuşalım. Milletten hiçbir şey kaçırmaya gerek yok'' ifadelerini kullandı. Anayasa değişikliği ile ilgili referandumda halkın 30 maddeye tek oyla 'evet' ya da 'hayır' diyeceğini belirten Baykal, ''Referandumda sadece evet-hayır var. Sen halka, millete güvenmiyorsun. Hodri meydan gel bu üç maddeyi ayrı ayrı oylayalım. Millet bir bilsin. 'Milletvekilleri oyladı' diyor. Ama yeterli sayıyı buldu mu? Millete niye ayrı ayrı oylama hakkı sunmuyorsun, neden kaçıyorsun milletten?'' diye konuştu.
Van'daki saldırı
Van'da üzüntü verici olaylar yaşandığını hatırlatan Deniz Baykal, Van'da yaşanan olayların Van halkıyla hiçbir ilgisinin olmadığını, Van'da sevgi ile karşılandığını söyledi.
Baykal, şöyle konuştu: ''Kongrenin yapılacağı salonun bulunduğu sokağa saptığımız anda gördük ki orada çok sınırlı sayıda insan oraya yerleşmişler, ellerinde pankartlar bize her türlü saldırıyı yöneltmiş vaziyette, birden bire bu olayı gördük. Anladık ki Van'da bize gerçekleştirilen bu saldırının altında AKP var. Bunu ifade etmeyi vicdanı bir görev biliyorum. Doğrudan bir AKP organizasyonu olduğu apaçık ortaya çıkmıştır. Bunlar arkadaşlarımızın tarafından saptandı, bunları kamuoyu ile de paylaşacağız. Van'ın içinden geçeceğiz baştan aşağı çok nazik, çok kibar biçimde bizi karşılayacaklar, kongrenin yapılacağı yere gelince orada mevzilenmiş AKP'liler koli koli aldıkları yumurtaları atacaklar. Bu Van'da hukukun, devlet düzeninin değil, çetenin borusunun öttüğünü gösterir. Bu çeteyi Van 100. Yıl Üniversitesinde yaşanan olaylarda da görmüştük. Bu bir çöküş belirtisi, tükeniş belirtisidir. Bu acınacak bir tablodur. Bundan sonra Doğu Anadolu'ya da, Güneydoğu Anadolu'ya da çok daha sık gideceğiz. Bunların bizi, CHP'yi yıldırması söz konusu olamaz, biz böyle çapulcuları çok gördük. CHP tarihi boyunca hep böyle saldırıların hedefi haline gelmiştir. Ama CHP altı oku ile milletin umudu haline gelmiştir bugün''.
'Ülkede gelecek kaygısı insanlarda egemen'
Baykal, ülkede gelecek kaygısının insanlarda egemen olduğunu söyledi. Türkiye'de iş adamını, esnafı destekleyen, insanına iş, aş veren, çiftçisini daha çok kazanır hale getiren bir politikanın uygulanmadığını savunan Baykal, Arjantin örneğini verdi. Baykal, ''Arjantin'de, 2001 yılında insanların mağazalara nasıl saldırdığını, yağmaladığını biliyoruz. Şimdi Arjantin borçlarını bitirmiş saygın bir hale gelmiştir. Brezilya da bu hale gelmiştir. Fakirler ülkesi Hindistan, Asya'nın yükselen sözcüsü konumuna gelmiştir. Çin '20 yıl sonra Amerika'yı nasıl geride bırakırım' bunun hesabını yapıyor. Çünkü onlar yatırıma, kendi ayakları üzerinde durmaya önem veriyorlar'' diye konuştu.
Türkiye'de ise ekonominin büyüyen değil küçülen ekonomi haline geldiğini, dış borcun sürekli arttığını öne süren Baykal, şöyle konuştu: ''İthalatı patlattık, tarımı sıkıntıya soktuk. 1 milyon 200 bin kişi son dönemde tarımdan koptu. Çünkü izlediğiniz tarım politikası üreticiyi bıktırdı. Yüzde 40-50 oranında gübre zamları yaptınız. Bu yanlış kurgulanmış çark, üretime yönelik değildir. Sürekli ithalat yapıyoruz. Ayağımızı kurşunluyoruz. Ekonomi büyüyen değil küçülen ekonomi haline geldi. Bu hükümet gelmiş geçmiş 80 yıllık Cumhuriyet hükümetlerinin Atatürk'ten, İnönü'den, Menderes'ten, Özal'dan hepsinin kullandığının 2 katından fazlasını 8 yılda kullandı, sürekli borç yaptı. Bu borç kimin borcudur? Milletin borcudur, hepimizin borcudur. Günde 120 milyon dolar faiz ödüyoruz. Bu faizi hepimiz ödüyoruz. Aylık 3 milyar 600 milyon dolarlık bir para ödüyoruz faiz olarak. Bu parayla yatırım yapsak Türkiye'yi kim tutar. Sürekli faize çalışıyoruz. Bunun için artık Türkiye'de iktidarın değişmesi lazım. 8 yılda, 80 yılın iki katı kadar borç yaptılar, 80 yılda Cumhuriyet hükümetinin ne yaptığı varsa baba baba sattılar. Sattılar da ne dediler, 'Bunlar taş taş üstüne koymadılar.' Bunu söylemelerine anlam veremiyorum. Hem yapılanları sattılar, hem de 'bir şey yapmadı' diyorlar. Bakın Ballıca sigara fabrikasını, azotu, bakırı sattılar. Faizden kim kazanır? Borç veren kazanır. Onlar bu parayı her gün alıp götürüyorlar. O para Türkiye'nin iliği, canı, malı, öz kaynağıdır. Türkiye'de izlenen politika ülkemizi böyle sıkıntılı bir noktaya getirip dayatmıştır. Önümüzdeki seçimlerde inşallah büyük bir değişim yaşanacak. Türkiye kendi kaynaklarına sahip çıkacak.''
'Bunun sorumlusu sen değilsin çocuğum'
Türkiye'de yeni yeni icra daireleri açıldığını, icra dairelerinin davalara yetişemediğini söyleyen Baykal, ülkede borçluların sayısının arttığını savundu. ''Bu kadar kaynak kullandılar, eldekileri sattılar, bu paralar ne oldu? Bu imkanlar Atatürk'ün, İnönü'nün elinde olsa diğer başbakanların elinde olsa ne olurdu bir düşünün'' diyen Baykal, şöyle devam etti: ''Bu paralar çiftçinin, memurun, emeklinin umudu oldu mu bir bakın. Emekliye senin hakkın 1,83'tür dediler. Hepsini anladım da bunu anlamadım. Ellerine bir kuyumcu tartısı almışlar, tartmışlar, ölçmüşler, 'hakları 1.83' demişler. Helal olsun, alınlarından öpüyorum onları. Çocuklarını binbir güçlükle zorlukla okutan aileler var. Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var. Ellerinde diploması olan 200 bin mezun var, tayin bekliyor. Milyonlarca da öğrenci var ama bunların bir eli yağda bir eli balda, har vurup harman savuruyorlar, bu çocuklar boynu bükük bekliyor. Türkiye'de milyonlarca insan yatağa aç girerken birileri 5 yıldızlı otellerde, özel uçaklarla düğün yollarında vur oynasın, çal patlasın eğleniyor. Başbakan nutuklar atıyor, ekonomi şöyle böyle, sen git Fethiye'deki çocuğunun dershane borcu için, bin 400 liralık borç için yaşananlara bak. Anasından senet alıyorlar, anası senedi ödeyemeyince hapse atıyorlar. Çocuk, 'bunun sorumlusu benim' diyor. Allah rahmet eylesin. Bunun sorumlusu sen değilsin çocuğum, ananı o duruma düşürenler utansın. Çocuğunu okutmak isteyen bir anne var, okumak isteyen bir çocuk ama gerekli eğitim veremeyen bir devlet var. Çocuğu için hapse girmeyi göze almış, senete imza atan yürekli bir anne var ama öbür tarafta iş adamları dostları ile çocuklarını yurt dışında okutan siyaset adamları var. Siyaset adamı 'benim çocuğum' diye biyolojik çocuklarına sahip çıkar, milletin çocuklarına sırtlarını dönerse o zaman siz görevinize büyük ihanet yapmışsınız demektir. Ülkeyi bu hale getirdiniz. Siz, Meclistekilerin çocuklarının, yakınlarının işsiz kaldığını hiç duydunuz mu? İmtiyazlı çocuklar devlet kurumlarının en iyi yerine sınavsız giriyor.''
'Gerçek ekonomi çöküyor finans sektörü kalkınıyor'
Türkiye'de üreten kesim zor durumda iken bankacılık sektörünün ciddi kazançlar sağladığına işaret eden Baykal, ''Türkiye'de 4 fabrikadan biri kapanmış, esnafın tadı kaçmış, işçi perişan ama Türkiye'de finans sektörü, bankacılık sektörü Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük kazancını yapıyor. Ne zaman? Türkiye'de işsizlik rekor yaparken, ekonomi daralırken, küçülürken, bankalar, finans sektörü tarihi rekorlar yapıyor. Gerçek ekonomi çöküyor ama para ekonomisi, finans sektörü kalkınıyor. Köylünün yüzünün gülmediği bir yerde bankacılığın yüzünün gülmeye hakkı yoktur, fabrikaların kapandığı bir yerde bankacılık sektörünün kar etmeye hakkı yoktur'' diye konuştu.
Deniz Feneri e.V davası
''Deniz Feneri davasının tekrar gündeme geldiğini'' söyleyen Baykal, davayla ilgili bir yıldır iddianame hazırlanmadığına dikkati çekti. ''Deniz Feneri dosyası Alman'da devam ediyor. Bir yıl oldu, hala iddianame hazırlanamadı'' diyen Baykal, şunları kaydetti: ''Bu kadar didik didik edilmiş, sanığı suçlusu belirli bir davada bir yıl boyunca iddianame hazırlayamamanın kabul edilebilir bir gerekçesi var mıdır? Kim bunlar, niye himaye ediliyor? Başbakan'ın okul arkadaşları ve Başbakan'ın dünürleri. Ailesinden uyuşturucu olayı çıktı, 'gereğini yapın' dedi. Burada niye engelliyorsun? Başbakan 'yardım yapacağım' diye para toplayıp, kendi için kullananlara 'yatacak yeri yoktur' diyor. Davayı açsınlar, mahkemeler o insanlara yatacak yeri hemen gösterir.''