'Tuncay Özkan'ı neden ayırdınız, Atatürkçü'ydü?'
Ergenekon davasının bugün görülen 183. duruşmasında gazeteci Nuray Başaran tanık olarak dinleniyor.
cumhuriyet.com.tr''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' ve birinci ''Ergenekon'' davalarının ikinci ''Ergenekon'' davasıyla birleştirilmesinin ardından, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 61'i tutuklu 256 sanıklı davanın 183. duruşması başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, gazeteci Tuncay Özkan ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu 44 tutuklu sanık katıldı.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker'in de aralarında bulunduğu 17 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi.
''Odatv'' davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada tanık olarak dinlenilen gazeteci Nuray Başaran, Akşam Gazetesi'nin Ankara temsilcisi olduğu dönemde kızının ve kendisinin bazı kişiler tarafından takip edildiğini belirterek, bu durumu başbakan olduğu zaman Recep Tayyip Erdoğan'a anlattığını söyledi.
Bir süre sonra kendisini başbakanın danışmanlarından Mücahit Arslan'ın aradığını aktaran Başaran, şunları kaydetti:
''Başbakanın bu konuyla ilgili kendisini görevlendirdiğini söyledi. Gaziosmanpaşa'da bir pastanede Arslan ile buluştuk. Ancak beni takip eden 2 kişi de yan masada taciz eder bir şekilde oturuyordu. Arslan'a 'konuşacak pozisyonumuz yok, adamlar yanımızda' dedim. Onun üzerine makam arabasına geçtik. 'Sizin takip edilmeniz bizimle, emniyetle, hükümetle ilgili bir konu değil. Jandarmanın takip ettiği sonucuna ulaştık' dedi. Jandarmanın beni neden takip ettiğini araştırdım. Evinde eşleriyle bile görüştüğüm komutanlar vardı, görüştüğüm askerler vardı. Levent Ersöz'ü tanımıyordum. Beni izleyenlerin ona bağlı olduğunu öğrenince Ersöz'den randevu aldım. Yine dönemin MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'a da yardımcı olması konusunda gittim. Görüştüğüm komutanlara anlattım. Randevu üzerine mi, yoksa görüştüğüm komutanlar sayesinde mi bilmiyorum Ersöz ile görüştüm. Kendisini 4-5 kez ziyaret ettim. Ziyaret amacım kendimi anlatmak, benimle ilgili problemleri neyse onu öğrenmekti. Birçok konuyu konuştuk. Bir kere de Yüksek Strateji Enstitüsü adında araştırma şirketi olan Faruk Demir ile gittik. Demir, hazırladığı raporları Başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığına ve Ankara'daki gazetecilere gönderirdi. Demir ile, Ersöz ile görüşmeye gittiğimde de Tuncay Özkan'ın işine neden son verildiğini sormuştu.''
''Komutanlardan tepki aldım''
Başaran, 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce parti genel başkanlarıyla mitinglere gittiğini ifade ederek, ''Erdoğan'ın Osmaniye ve Gaziantep'teki mitingini izledim. Akşam gazetesinde, 'Meydanların Başbakan'ı Erdoğan' diye bir yazı yazdım. Bu yazı nedeniyle tanıdığım komutanlardan tepki aldım. Benimle, 'onları iktidara getirmek için zemin hazırladığım' şeklinde konuşmalar yaptılar. Ben de onları ikna etmeye çalıştım. Ben gazeteciyim. Mitingde gördüğüm resmi anlattım. Meydanlar farklı görünüyordu. Daha sonra, Ersöz'ün de bu yazı nedeniyle beni takip ettirdiğini öğrendim'' diye konuştu.
Levent Ersöz ile makam odasında görüştüğünü, bazı görüşmelerinde yanlarında tutuklu sanıklardan emekli Albay Hasan Atilla Uğur'un da olduğunu ifade eden Başaran, görüşmelerin gizli kayda alındığını bilmediğini, kayıt yapılmadığını düşünerek Ersöz ile görüştüğünü dile getirdi.
Sivas'ta bir PKK olayıyla ilgili telefonun da jandarma tarafından mahkeme kararıyla dinlenildiğini belirten Başaran, Sivas'a hiç gitmediğini kaydetti.
Başaran, daha sonra savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in soruları üzerine de kendisinin 2000-2006 yıllarında Akşam Gazetesi'nin Ankara temsilcisi olduğunu, Tuncay Özkan'ın da Çukurova Medya Grubuna 2002 seçimlerinden önce geldiğini, 2003 yılında bu gruptan ayrıldığını söyledi.
Özkan'ın askerlerle iyi ilişkileri olduğunu ifade eden Başaran, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Yaşadıklarımdan anladığım kadarıyla Ersöz ile iyi ilişkileri olduğunu gördüm. Ersöz, 'Özkan'ı neden ayırdınız. O iyi bir arkadaşımızdı. Atatürkçü'ydü. Bizimle birlikte hareket ediyordu. İyi görüşürdük. Mehmet Emin Karamehmet niye Özkan'ı ayırdı' dedi. Ben de medyada bu tür yer değişikliklerinin olağan olduğunu söyledim. 'Bütün gazetecilerin istifasıyla ilgileniyor musunuz?' diye sordum. 'O Atatürkçü' dedi. Ben de cumhuriyet kadınıyım. 'Ben de istifa etsem benimle de ilgilenecek misiniz?' dedim. Ben Akşam ve Star'dan istifa ettiğimde kimse benimle ilgilenmedi. Tuncay Özkan'ın, benim yazdığım tespit yazılarımı Ersöz'e getirerek, 'Bu kadın hükümete hizmet ediyor. Böyle yazmaya devam ederse biz bu hükümeti yıkamayız' dediğini duydum.''
Ersöz'e, Özkan ve ekibinin masraflarının çok olduğu için kısıtlamaya gidildiğini, o nedenle de istifa ettiğini söylediğini anlatan Başaran, Ersöz'e bu olayın neden siyasi olduğunu düşündüklerini sorduğunu kaydetti.
Başaran, Ersöz ile görüşmelerinin kayıtlarda da yer aldığını düşündüğünü söyledi.
Savcı Pekgüzel'in ''Özkan, Ersöz ile görüşmediğini söylüyor'' şeklindeki sözleri üzerine Başaran, ''Ersöz ile görüşmelerimizde, Özkan ile sık sık görüştüklerini ifade etti'' dedi.
Duruşmaya ara verildi.