Troya çıkarması

Antik Troya’nın Dünya Kültür Mirası’na katılması ve kentin yakınındaki Tevfikiye köyünün OPET tarafından yenilenmesi projesi UNESCO’da düzenlenen bir toplantıda tarih ve arkeoloji meraklısı bir davetli topluluğuna anlatıldı.

Yazgülü Aldoğan

UNESCO nezdinde TC daimi temsilcisi büyükelçimiz Ahmet Altay Cengizer, “Bir cuma akşamı, Paris’te UNESCO’nun en büyük salonunda Troya’yı dinlemek için 200 kişiyi aşkın bir davetli grubunu toplamak büyük başarıdır” diye yüreklendiriyor Türkiye’den gelen grubu.

Troya ören yeri kazı başkanı arkeolog Prof. Dr. Rüstem Aslan ve OPET Yönetim Kurulu Kurucu üyesi Nurten Öztürk’ün konuşmacı olarak katıldığı toplantıyı, aynı zamanda tarihçi ve yazar olan Büyükelçi Cengizer yönetiyor, UNESCO Dünya Miras Komitesi Avrupa ve Kuzey Amerika Bölgesi Birim Başkanı Dr. Isabelle Anatole - Gabriel, UNESCO’yu temsilen katılıyor. Birçok ülkenin UNESCO büyükelçisinin de dinleyici olarak izlediği toplantıda, 2018 yılının dünyada Troya yılı olması dolayısıyla yapılan çalışmalar anlatılıyor.

Rüstem Aslan, yıllardır devam eden arkeolojik kazılar hakkında bilgi verirken Nurten Öztürk de Çanakkale Deniz Savaşları’nın yaşandığı tarihi yarımadada 16 yıldır OPET’in yaptığı sosyal çalışmalar göz önüne alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kendilerinden bu sosyal çalışmalara Troya için de devam edilmesinin istenmesi üzerine Tevfikiye köyünü Arkeo-köy konseptine uygun hale getirdikleri çalışmayı anlatıyor. Nedir Arkeo-Köy projesi?

Tevfikiye köyü yenilendi
Ünlü tarihçi Homeros’a göre, 5 bin yıllık bir tarihin mirasını taşıyan ve genetik olarak da Troyalı olan köylülerin bölgeyi gezmeye gelecek olanları köyde ağırlamalarını sağlamak için köyün ve evlerinin restore edilmesi, köylülerin hediyelik eşya yapımından yabancı dil öğrenmeye, hijyen kurallarından pansiyonculuğa, yeni bir iş edinmeleri için eğitilmelerini içeriyor.

Köylüler, Çanakkale Halk Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen kurslara katılıyor. Köydeki binalar Troya döneminin izlerini taşıyan bir mimari ile donatılıyor. Yollar tanzim ediliyor, köy meydanı ve kahvesi misafirlere yönelik olarak hazırlanıyor, kullanılmayan eski köy okulu pansiyona dönüştürülüyor. Kullanılmayan evler atölyeye dönüştürülüyor. Yollara Troya dönemi kahramanlarının büstleri yerleştiriliyor. Hatta o dönemde ne yiyorlardı sorusunun bile yanıtı araştırılarak bir mönü hazırlanıyor. Toplantı sonrası şef Özlem Kaymaz’ın o dönemin reçeteleriyle hazırladığı Troya tatlısına büyük rağbet oluyor!

Listeye geç giriliyor

Büyükelçi Cengizer, dünyanın en çok bilinen 5 markasından biri olan UNESCO’da bilim ve arkeoloji meraklısı Fransızlardan oluşan böyle bir topluluğun konferansı izlemesi ve resepsiyona katılmasının Türkiye için önemli bir tanıtım olduğuna dikkat çekerken UNESCO temsilcisi Dr. Isabelle Anatole - Gabriel ise Anadolu’daki medeniyetlerin bu listeye girmesi için geç kaldığımıza değinmeden geçemiyor. 

Kıymetini bilmemek
“2015’te Efes’in öyküsünü dinlerken böyle bir kent için nasıl bu kadar geç kalındığına inanamadım. Bergama, 2016’da, Afrodisyas 2017’de üye oldu” diyen temsilciyle daha sonra yaptığımız sohbette, “Bizde bunlardan çok fazla olduğu için kıymetini bilemiyoruz” demekten başka çare bulamıyorum! Ancak bu listeye girmek için başvurmak yetmiyor. Efes, 1994 yılında başvurmuş olmasına rağmen istenen düzenlemeler ve raporlar hazırlanamadığı için bekleme süresi uzuyor ve ancak 2015 yılında listeye alınıyor. Listeye girmek de sürekli kalmak demek değil. İstanbul için söz konusu olduğu gibi, dünya mirası kabul edilen bölge yeterince korunmadığı takdirde listeden çıkarılabiliyor! Troya, filmlere konu olmuş aşk ve kahramanlık hikâyesi, 5 bin yıllık tarihiyle Dünya Kültür Mirası için sahip olduğumuz çok büyük bir değer. Yapanın eline sağlık, kim ne yapsa az kalıyor.