Tribeca Film Festivali Ödülleri sahiplerini buldu: Ödüller başarı (!) öykülerine

Pandemi döneminde seyirciyi yeniden sinemalara davet eden 20. Tribeca Film Festivali’nde gayet küreselleşen günümüz âleminde başarı takıntısı ve hayatta kalmaya dair filmler öne çıktı.

Esin Küçüktepepınar

Pandemi döneminde seyirciyi yeniden sinemalara davet eden 20. Tribeca Film Festivali’nde gayet küreselleşen günümüz âleminde başarma ve hayatta kalmaya ve dolayısıyla gittikçe artan endişe yüküne dair filmler öne çıktı. Üniversitedeki ilk yılında başarı kaygısıyla kendinden geçen bir genç kızın saplantısını derinleştiren “The Novice” (Çaylak) en iyi Amerikan filmi seçildi. Ünlü aktör Bryan Cranston ve yönetmen Ana Lily Amirpour gibi isimlerin yer aldığı jüri, Lauren Hadaway’in yönettiği filme en iyi görüntü ödülünün yanı sıra başrolündeki Isabelle Furman’a da hak ettiği üzere en iyi kadın oyuncu ödülünü verdi. Furman’ı yine tekinsiz bir rolde yer aldığı “Orphan”daki küçük kız olarak tanıyoruz. 

New York’ta 9-20 Haziran arasında düzenlenen festivalin uluslararası yarışmasında en iyi film ödülünü ise oğlunu görmek için geldiği New York’ta memleketi Gürcistan’ı bulan bir babanın mücadelesini anlatan “Brighton 4th” kazandı. İlk filmiyle de mülteci olma hissiyatına bakan Gürcü yönetmen Levan Koguashvili, bu üçüncü filminde daha iyi bir hayat ihtimali için ABD’ye giden oğluna destek olmaya çalışan baba üzerinden Amerikan Rüyası’nın yaldızını kazıyor. Beklenildiği üzere bu bölümde en iyi aktör ödülünü kazanan başroldeki Levan Tediashvili, aslında olimpiyatlardan madalyalı emekli bir güreşçi. Oyuncu Melissa Leo ve yönetmen Alexander Payne’in aralarında olduğu jüri, filme ayrıca senaryo ödülünü de layık gördü.

ÇİN MUCİZESİ Mİ DEDİNİZ?

En iyi belgesel ise “Çin Rüyası”nı anlamaya çalışırken daha fazla soru üretmeyi başaran “Ascension” oldu. Jessica Kingdon’ın yönettiği belgesel, üretim ve tüketim devi olarak Çin’in inanılmaz başarısının ardındaki prensipleri tespit etmeye çalışıyor. Renkli, tuhaf, gülünç ve inanılmaz görüntüler tespit eden Kingdon’ın kamerasına takılanlar aslında dön dolaş tipik Amerikan usulü bir kapitalizm, müthiş başarı takıntısı ve tüketim kültürünün yansımaları. Yönetmenin aslında üçleme niyetiyle kalkıştığı bu projesinde “mucizenin” ardındaki insana daha yakından bakmasını dileyelim.