Trabzon'da camiye dönüştürülen Ayasofya'da müze tartışması
Trabzon’da, 2013 yılında ibadete açılan Ayasofya Camii’nin eski hali olan müze olarak kalması yönündeki tartışmalar sürüyor.
DHAVakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmesiyle Ayasofya Camisi olarak kayıtlara geçen, fresklerin asma tavan ve özel perdelerle kapatılması gibi çeşitli işlemlerin ardından 2013 yılında kılınan cuma namazıyla resmi olarak ibadete açılan Ayasofya Camisi’nin müze olarak kalması yönündeki tartışmalar sürüyor. Namaz saatleri dışında yerli-yabancı turistler, belirli bölümlerden tavan fresklerini görebiliyor. Camide, restorasyon çalışmaları sırasında fresklere zarar verildiğini öne süren Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 2013 yılında Trabzon İdare Mahkemesi’ne başvurarak, Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilmesi ve ibadete açılmasına ilişkin işlemin iptalini istedi. Trabzon İdare Mahkemesi, açılan davayı, "Müzenin camiye çevrilmesine ilişkin tesis edilen bir işlemin mevcut bulunmadığı anlaşılmaktadır" gerekçesi ile reddetti. Karara itiraz eden TMMOB, Danıştay’a başvurdu. Danıştay ise Trabzon İdare Mahkemesi’nin kararını reddetti, Ayasofya Camisi için sürecin yeniden takip edilmesi yönünde karar verdi. Danıştay’ın kararı üzerine TMMOB yetkilileri de resmi internet sitesinden “Ayasofya Müzesi'nin korunması için verilen hukuk mücadelesi kazanıldı” başlıklı duyuru yaparak, bölgenin ve Trabzon’un geçmişinde önemli bir yere sahip anıtsal yapının müze olarak varlığını sürdürmesi gerektiğini açıkladı.
'ORTADA PROJESİZ BİR UYGULAMA VAR'
Trabzon Mimarlar Odası Başkanı Gürol Ustaömeroğlu, dava süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu, Danıştay’ın kendilerini haklı bulduğunu söyledi. Ayasofya’da koruma ilkelerine aykırı bir durum söz konusu olduğunu öne süren Ustaömeroğlu şunları ifade etti:
"Ortada projesiz bir uygulama var. Bir projeye bağlı olmadan yapılan ve tamamen koruma ilkelerine aykırı bir uygulama vardı ve Mimarlar Odası buna itiraz etti. İdare Mahkemesi bu itirazı reddetti. Fakat Danıştay, Odamızı haklı buldu. Burada koruma ilkelerine aykırı bir durum söz konusudur, bunun kesinlikle irdelenmesi ve incelenmesi gerekir gerekçesi ile İdare Mahkemesi'nin kararını bozdu. Şu an bu süreç devam ediyor. Yasal takip devam ederken bu süreci yasal hale getirmek için rölöve ve restorasyon projeleri sunuldu. Bu konuda bilirkişilerimiz nezdinde keşif yapıldı ve projelerle duruma bakıldı. Biz buna da projelerin hem tespit olarak uygun olmadığı hem de sürmekte olan davaya aykırılık teşkil ettiği gerekçesi ile 2’nci bir dava açtık. Mahkeme orada uygulanan projeleri reddetti. Yerindeki uygulama yani orijinal hali ile verilen proje arasında farklılıklar vardı. Mahkeme bunu gördü."
'BİZİM CAMİ YA DA MÜZE AYRIMIMIZ YOK'
Mimarlar Odası'nın işin başından beri olaya cami ya da kilise ikilemi olarak bakmadığını da vurgulayan Ustaömeroğlu, "Odamızın böyle bir derdi yok. Olaya hiçbir zaman böyle bakmadık. Kamuoyunda farklı bir algı oluşturulmak isteniyor" dedi. Ustaömeroğlu, "Odamızın konuya yaklaşımı tamamen 2863 sayılı yasaya istinaden buradaki Trabzon'a, ülkeye, tarihe, turizme mal olmuş olan bir yapının korunmasına yönelik. 660 sayılı koruma ilkelerine bağlı olmasını sağlayacak bir kararın çıkmasıdır. Yani burası tarihi bir yapı olarak kalmalıdır ve müdahale edilmemelidir anlamında ve konuda da ısrarlıyız. Danıştay'dan çıkan kararla bu belli olmuştur ki, yapılan restorasyon çalışmaları oradaki yapıya zarar verecektir. Zaten orada yapılan uygulama birçok yere zarar verdi. Oradaki keşif esnasında da bunu gördük" ifadelerini kullandı.
'PALDIR KÜLDÜR YAPILDI'
Tarihi yapıdaki değişimin projesiz yapıldığını ve kendilerinin haklı olduğunun ortaya çıktığını anlatan Ustaömeroğlu şunları kaydetti:
"Oradaki mozaikler kapatılmış; görsel olarak kapatılması farklı bir şey, kapatılırken zarar görmesi farklı bir şey. Şu anki camiye dönük olan bu uygulama ne yazık ki orada da farklı noktalara zarar verdi. Verilen cami kararı ile beraber orada spontane bir uygulama yapıldı. Proje süreci daha sonra başladı. İlk davamız projesiz sürece itirazdı. Fiili olarak orada kullanılan bir cami var. Turizme açık yapı, doğru ama cami olarak kullanılan bir yapı var ortada. O sürece kadar olan bölüm projesiz geldi, paldır küldür yapıldı. Biz çok tutarlı, birbiriyle ilişkili projeler beklerken, orada yerinde yaptığımız keşifte hem projelerin karşılaştırılması hem de yerindeki etütlerde projeler arasında tutarsızlıklar ortaya çıktı. Bütün bunlar mahkeme kararlarında ve bilirkişi raporlarında da yazıyor. Hepsini ele alırsak gelinen sonuç bizim haklı olduğumuzu gösteriyor."
ERTEM: MÜZE TALEPLERİNE SAYGI DUYMUYORUM
Öte yandan, Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem ise tartışmalar üzerine ziyarette bulunduğu Ayasofya Camisi ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söylemişti:
"Biz burada restorasyon henüz yapmadık. Fresklerin de kapatılması söz konusu değil. Biz freskleri namaz esnasında bir perde ile kapattık. Restorasyon projemiz tamamen farklı. Vakıflar Genel Müdürlüğü restorasyon konusunda Türkiye'deki en tecrübeli kurumlardan birisidir. Aslına uygun, korumacı mantıkla, az müdahale mantığı ile işini en iyi yapan kurumlardan bir tanesi. Restorasyon projemiz de hazırlandı ve kurul tarafından kabul edildi, mahkeme tarafından da. Ayasofya Camii’nin müze olmasına yönelik taleplere saygı duymuyorum. Buranın cami olarak restorasyonunu tamamlayacağız."
AYASOFYA CAMİ
Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. 1868 yılında harap durumda olan caminin Bursalı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. Bina, 1'inci Dünya Savaşı yıllarında sırasıyla depo, hastane ve son olarak yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, kare-haç planlıdır ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir. Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır. Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. 2012 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilen, freskleri asma tavan ve özel perdelerle kapatılan Ayasofya, 2013 yılında kılınan cuma namazıyla resmen ibadete açılmıştı.