"Toz duman ortadan kalktığında..."
TBB Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, toz duman ortadan kalktığında dünyada bir çok şeyin dengesinin, sıralamasının değişmiş olacağını belirterek, ''Ülkemizin, ekonomimizin rekabet gücünü mutlaka bu paradigma değişikliği tamamen oturduktan sonra bize yakışır, ihtiyaçlarımıza cevap verebilir bir konuma yönlendirmek durumundayız'' dedi.
cumhuriyet.com.trTürkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Active Academy tarafından düzenlenen ''Krizden Sonra Yeni Finansal Mimari'' başlıklı 7. Uluslararası Finans Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, geçen sene bu günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ettiklerini ve en önemli taleplerinin likidite konusunda olduğunu anımsattı.
Ersin Özince, ''Likidite konusunda gereği yapılırsa, gerisinin üstesinden biz geliriz düşüncesindeydik. Merkez Bankamız da zaten gereğine bakıyordu, yapıyordu ve onun dışında bankacılık sektörüyle ilgili alınan önlemler son derece sınırlı, ekonomi ile ilgili önlemler söz konusu oldu'' dedi.
Bankacılar olarak o toplantıda talepleri arasında en dikkat çekici olanlardan birinin, sektörün özgüveniyle ilgili çok önemli bir konuda olduğunu ifade eden Özince, şunları kaydetti:
''Mevduat garantisi konusunda Türkiye'de herhangi bir adım atılmasına gerek olmadığını savunduk. Bakanlar Kurulu bu konuda yetki düzenlemesi yaptı. Bunun ötesinde Türkiye Cumhuriyeti bir şey yapmadı. Bugün Almanya yüzde 100 mevduat garantisi uygulamaktadır. Amerika, 100 bin dolardan 250 bin dolara çıkarttığı mevduat garantisini sürdürmektedir. İngiltere 35 bin sterlinden 50 bin sterline çıkarttığı mevduat garantisini sürdürmektedir. Onlarca Avrupa ülkesinde, gelişmiş ülkelerde mevduata tam garanti sürdürülmektedir. AB politikaları bu konuda tamamen karma karışık bir hal almış, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, kendi aralarındaki dengelere dahi riayetsiz durumlar ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin hiç bu tür sorunu olmamıştır. Biz bankacıların da bunda çok net bir tavrı olmuştur.
Özellikle sektör mensubu arkadaşlarımıza gösterdikleri dirayetten dolayı çok teşekkür ediyor, devletimize de bu konuda bizi net anladıkları ve doğru teşhislerin konmasına yardımcı oldukları için, bir de finans sektörüyle ilgili hassasiyetleri nazarı dikkate aldığımızda bu sürecin iyi geçmesine olan yönlendirici katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.''
Bu sürecin 2001 krizi kadar önemli bir deneyim diye ileride algılanacağını söyleyen Özince, ''Biz böyle bir süreç sayesinde IMF ve Dünya Bankası toplantılarına bize yakışır bir ev sahipliği yaptık. Bu toplantılarda da biz dünyaya, gelişen ülkelere önderlik rolüne soyunacak şekilde bazı söylemlerde bulunduk. Bunların önümüzdeki dönemlerde daha somut hale getirilmesi gerektiği açık'' dedi.
"Dengeler değişecek"
Bu toz duman ortadan kalktığında dünyada birçok şeyin dengesinin ve derecesinin, sıralamasının değişmiş olacağının görüleceğini belirten Özince, büyük ihtimalle sadece gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkeler arasındaki sıralamaların, dengelerin de değişeceğini kaydetti. Ersin Özince, şöyle konuştu:
''Biz ülkemizin, ekonomimizin rekabet gücünü, mutlaka bu paradigma değişikliği tamamen oturduktan sonra bize yakışır, ihtiyaçlarımıza cevap verebilir bir konuma yönlendirmek durumundayız. Bunu şimdiden hedeflemek durumundayız. Çünkü kaygım o ki; bunu yapmazsak gelişmekte olan ülkeler ligindeki konumumuz gerileyebilir. Çünkü bizim ekonomimizin daraldığı bir dönemde, bunun tersine gelişimini sürdüren ve dünya ekonomisindeki rolü büyümekte olan G20 üyesi birçok gelişmekte olan ülke de var.''
"Türkiye'nin potanasiyeli yerinde duruyor
Türkiye'nin potansiyelinin halen önemli bir şekilde yerinde durduğunu söyleyen Özince, Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki 2 milyar civarındaki insan topluluğunun, özellikle Türkiye gibi bir müteşebbis gücünün önderliğine halen ihtiyaç duyduğunu vurguladı.
Özince, Türkiye'nin 2001 sonrasındaki güçlü büyümesini özel sektör marifetiyle yaptığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
''Yine böyle yapmak durumunda olduğumuzu akıldan çıkarmamalıyız. Kamu müdahalesini en az gerçekleştiren ekonomilerden biri olduğumuza göre bu esasen böyledir. Fakat yeni dönemde özel sektörümüzün, ülkemizin hayati coğrafyasındaki özel sektör etkinliğini artırıcı politikalara, daha ince ayarlar yapmamız, daha güçlü motivasyon kurmamız gerekecektir. Bu konuda devlet, özel sektör işbirliğini artırarak yolumuza devam etmekte yarar var.''
"Mali sektörün büyüme çabalarına hız vermek gerek"
Türkiye ekonomisine bir güç motoru olacak mali sektörü büyütme çabalarına hız vermek gerektiğini ifade eden Özince, krizin bu konuda da bir durgunluk yarattığını söyledi.
Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Mali sektörümüz neredeyse yerinde saymıştır diyebiliriz. Böyle ekonominin küçüldüğü bir dönemde yerinde sayması da bir marifettir. Ancak mali sektörün büyüklüğünün, değil gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ortalamasından daha aşağıda olduğu nazarı dikkate alınırsa, G20 içinde dünyanın sayılı ekonomilerinden biri olan Türkiye'nin büyüme ihtiyaçları dikkate alınırsa mali sektörün büyütülmesi çok kararlı politikalarla sürdürülmelidir. Bu çok kolay değil. Özellikle geçmiş yıllarda bir takım zorunluluklarımız, bu konuda bir takım caydırıcı nedenler yaratmıştır. Çok basit örnek, yurt dışında kaydedilen finansman ihtiyaçları... Bu hem mevduat ayağında hem kredi ayağında maalesef fazlasıyla var.''
İstanbul Finans Merkezi Projesi
Bütün bunları bünyesinde barındıran İstanbul finans merkezi projesinin hayata geçmesiyle ilgili çok önemli adım atıldığının altını çizen Özince, ''3 Ekim'de Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı son derece mütekabil. Ben özellikle hem reel hem finans sektörünün bütün temsilcilerinin bunun ayrıntılarını iyi irdelemelerini rica ediyorum'' dedi.
Ersin Özince, bu konuda ekonomi yönetiminin, devletin ciddi bir kapsam ortaya koyduğunu vurgulayarak, ''Bunu metodlu bir şekilde yaptığımız takdirde kişisel kanaatim, IMF, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimize emsal, çok güçlü bir çıpa teşkil edeceğidir'' diye konuştu.
Türkiye Bankalar Birliği'nin bu konuda bugüne kadar yaptığı çalışmaların yanı sıra katkılarını, bir izleme fonksiyonu da yapacak şekilde düzenlediğini anlatan Özince, bunun en başta özel sektörün benimsemesi, sahiplenmesi, desteklemesi gereken bir konu olduğunu belirtti. Ersin Özince, sözlerini şöyle tamamladı:
''İstanbul finans merkezi fikrinin, bahsettiğim 2 milyar nüfusa yakın coğrafyanın tamamına hizmet edeceği kanaatim var. Kendi sektörümün adına şunu söyleyebilirim, bu coğrafyadaki bankacılık faaliyetlerini önümüzdeki dönemde çok ciddi açıdan, insan sermayesi açısından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yönlendireceğini, domine edeceğini düşünüyorum.''
Türkiye rekabet üstünlüğü sağlayabilecek
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, yaptığı konuşmada, 350 yıldır dünyada finansal krizler görüldüğünü, yaşanmakta olan küresel ekonomik krizin, yerleşmiş finansal teorileri değiştirdiğini ve bu nedenle de tüm dünyada yeni bir finansal mimari arayışına girildiğini belirtti.
1997'de yaşanan Asya krizinin, bugün dünyada yaşanan ekonomik krizin bir öncü şoku olduğunu dile getiren Turhan, krizleri açıklayan teorik çerçevenin, Asya krizini açıklamaya yetmediğini ve aynı şeyin bugün de yaşandığını kaydetti.
Turhan, ''(Riski dağıtmayı ve yönetmeyi bilince risk alınabilir) anlayışının da doğru olmadığını anladık. Ayrıca, piyasa değerine dayanan muhasebe standartlarının riski azalttığına duyulan inancımız da sarsıldı. Bu ve benzeri pek çok nedenle dünya yeni bir finansal mimariye ihtiyaç duyuyor. Oluşturulacak uluslararası denetim organları da bu noktada büyük önem taşıyor. Çünkü küresel altyapının küresel üstyapıyla desteklenmesi ve uyum içinde çalışmasının sağlanması gerekiyor'' diye konuştu.
Yeni finansal mimarinin küresel özellik taşımasının önemine işaret eden Turhan, sınır aşırı düzenlemelerin ve birden fazla bölgede faaliyet gösteren kuruluşların gözetim ve denetimine ilişkin eşgüdüm ve işbirliğinin bu yeni çerçevenin temel unsuru olacağını belirtti.
Yeni finansal mimaride G20 ülkelerinin birbirlerinin makropolitikalarını denetlemelerinin önem kazanacağını, sermayeye hem nitelik hem nicelik açısından birtakım yeni unsurlar ekleneceğini, likidite riskleri ve borçlanma riskiyle ilgili düzenlemeler getirileceğini ifade eden Turhan, ''Türk bankaları bu hususların hepsinde standartların ötesinde hazırlığa, donanıma ve tecrübeye sahiptir. Bu da önümüzdeki dönemde gerekli politika eksikliklerimizi tamamlayabilirsek, Türkiye'ye çok önemli rekabet üstünlüğü sağlayabilecektir'' diye konuştu.
Turhan, küresel finansal mimari içinde uluslararası finansal kuruluşların rolleri, görevleri ve sorumluluklarının da değişeceğini ve bu kurumların yeni finansal mimarinin gözetleyici ve denetleyicisi rolünü üstleneceğini kaydederek, bu rolü gerçekleştirmek amacıyla gerekli meşruiyetin sağlanması için kurumların yönetişiminde reformlar yapılması gerektiğini anlattı.
"Tüketicilere ve müşterilere adil davranılmalı"
Ernst&Young Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Finansal Hizmetler Yönetici Ortağı John Liver ise, küresel çapta bankalara 13 trilyon dolarlık destek sağlayan devletlerin bunun karşılığında birtakım değişiklikler talep ettiğini kaydetti.
Devletlerin bankalardan kişilere ve küçük işletmelere kredi vermeye devam etmesini talep ettiğini dile getiren Liver, finansal güçlük içine düşen tüketiciler ve müşterilere adil muamele edilmesinin önemine dikkati çekti.
Liver, Avrupa'nın Tüketici Komisyonu üyelerinden birinin, yayınladığı raporda ''bankaların müşterilere adil davranmadığını'' ifade ettiğini belirterek, ciddi sorunlara düşmüş müşteriler için bazı devletlerin birtakım önlemler alarak, tutsatını (mortgage) ödeyemeyenlerin evlerinde kalmasını sağlamaya çalıştığını ve bireysel kredilerin akışını sürdürmek istediğini anlattı.
Bazı bankaların birleştiği bu ortamda bir de rekabet sorunu bulunduğuna işaret eden Liver, ''Piyasada daha az sayıda ve daha büyük oyuncu var. Bu, sistemik risk açısından çok iyi olmayabilir. Daha az oyuncu varsa fiyatlar yükselir, rekabet azalır, müşteri çok da iyi anlaşmalar elde edemeyebilir'' dedi.
Devletlerin bankalara birbiriyle çelişkili iki mesaj verdiğini ifade eden Liver, ''Bir yandan, 'Risk yönetiminiz iyi değildi, aşırı kredi vermiştiniz', diğer yandan da 'Kredinizin akışını sağlayın, küçük işletmelerin çökmesine izin vermeyin, insanları evlerinden çıkarmayın' deniyor. Bankalar bir denge kurmaya çalışıyorlar. Bu da zorlayıcı özellikler taşıyan bir durum'' diye konuştu.
Liver, otoritelerin ileriye yönelik amaçlarını ise ''Finansal sistemin ve altyapının güçlendirilmesi'', ''Kurumların başarısızlığa uğrama olasılıklarının azaltılması'' ve ''Sistemin başarısızlıklarının, kabul edilebilir bir bedel karşılığında yönetilebilmesi becerisinin güçlendirilmesi'' olarak sıraladı.
Active Academy Ödülleri
Bankacılık ve finans sektörlerinin seçkin kuruluşlarına ''Bankaların en önemli işlevi, topladığı fonları ekonominin büyümesi ve ulusal katma değerin artışına imkan verecek şekilde kullandırmaktır'' düşüncesinden yola çıkan Active Academy tarafından altı yıldır 4 kategoride verilen Active Academy Ödülleri de sahiplerini buldu.
Bu yıl ödüle sahip olan kuruluşlar ile ödülleri alanlar şunlar:
Ekonomiye Katkı Ödülü: Garanti Bankası adına Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin,
Bireysel Bankacılık Ödülü: EKOkredi Projesi – Şekerbank adına Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin,
Dış Ticarete Katkı Ödülü: Türkiye İş Bankası adına Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince,
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü: ''Yeşil Bilgi Platformu Projesi''- Koç Bilgi Grubu adına Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu, ''Karneni Göster Kitabını Al Projesi''- Türkiye İş Bankası adına Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ''Öğretmenin Sınırı Yok Projesi'' - Garanti Bankası adına Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin, ''Eczacıbaşı Hijyen Projesi'' – Eczacıbaşı Topluluğu adına Eczacıbaşı Topluluğu Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Erdal Karamercan, ''Türk Kızılayı Projesi'' – Beşiktaş Jimnastik Kulübü adına Kulüp Başkanı Yıldırım Demirören.''