Toronto gecelerine Yeşilçam’dan selam

İki gün sonra bitecek 41’inci Uluslararası Toronto Film Festivali’nde buluşan Türk yönetmenler ve yapımcılar, izleyicinin ilgisi ve organizasyonun kalitesiyle sevinirken, sahneyi BaBa ZuLa tamamladı.

Mehmet Basutçu

BaBa ZuLa, festivalin tam göbeğinde, Belle Lightbox binasının üst katındaki terasta yapılan davette özel bir konser verdi.

Toronto, her şeyden önce izleyicisiyle var olan bir etkinlik. Bugün, Kuzey Amerika kıtasının, hatta dünyanın en büyük sinema pazarına dönüştüğü için, öncelikli olarak alıcısı, satıcısı, yapımcısı ve dağıtımcısıyla sinema endüstrisinin profesyonelleri için düzenleniyormuş hissini verse de, temelinde hâlâ sinemasever izleyici kitlesinin desteği bulunuyor.

Aslında, karşılıklı bir destek ve dayanışma söz konusu. 40 yıldan bu yana izleyici festivali ayakta tutup gelişmesine olanak sağlarken, festivalin de izleyiciyi eğittiğini, sinema bilgisini ve zevkini geliştirdiğini unutmamak gerekir. On gün içinde 300 bin üzerinde seyirci toplamak, ciddi bir başarı olmanın ötesinde, festivalle izleyici arasındaki olağanüstü güvene, karşılıklı sevgi ve saygıya da işaret etmektedir.

Kalabalıklar sadece sokaklarda, sinema önlerinde yıldız oyuncuları ya da popüler yönetmenleri görmek, imza koparabilmek için toplanmıyorlar; sinema salonları da kalabalık. Çoğu kez boş koltuk kalmıyor ve bazen saatlerce son an bileti bekleyenler, kızıp köpürmeden, ellerinde kahveleri, sandviçleri, bilgisayarları ya da kitapları, başka bir filmin kuyruğa giriyorlar.

Festivalin vazgeçmediği önemli bir gelenek daha var: Yüzlerce konuk yönetmen ve oyuncu, filmlerinin gösteriminden sonra en az 15 dakika boyunca izleyicilerin sorularını yanıtlıyorlar. Üstelik, değme basın toplantılarından daha ciddi, daha derinlikli sorular yöneltiyorlar.

Zeki Demirkubuz, son derece berrak ve aydınlık projeksiyon sistemi nedeniyle, sanki başka bir film izlediğini sandığını söyleyerek festivale teşekkür ediyor; çekimlerde doğaçlamalara yer vermediğini, oyuncuların önerilerine açık olsa da, üzerinde on yıldır çalıştığı “Kor”un senaryosunu sette değiştirmek istemediğini anlatıyor.

Bir izleyici, karakterlerin kimlikleriyle giysileri arasındaki gözlemlediği uyum nedeniyle kendisini kutluyor...

Yeşim Ustaoğlu, önceden tanıdığı iki genç oyuncusuyla, filmi nasıl uzun uzun çalışarak hazırladıklarını anlatıyor. Funda Eryiğit, filmde farklı boyutlarıyla sergilenen erkek şiddeti ve sevişme sahnelerinin içerdiği suçlamaların Türk erkekleri tarafından nasıl karşılanacağı konusundaki soruya, “Filmin tepkiler doğuracağını biliyoruz, hazırlıklıyız; ancak, dünyadaki diğer erkekler, Türklerden daha mı farklılar sanki?” yanıtını veriyor...

Etkili yer değişikliği

Geceleri verilen çeşitli davetlerde, sinema dünyasının profesyonelleri başka konuları konuşuyor, başka projeleri gündeme getiriyor. Ayaküstü de olsa, filmlerin daha fazla ülkeye satımını sağlamak için ilişkiler kuruluyor. Yeni yapım köprüleri kurulmaya çalışılıyor. Farklı festivallerden davetler alınıyor...

Burada ilk kez geçen yıl açılan Türk Sineması standı, bu yıl yine Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle son anda karar verilmesine karşın, Ankara Sinema Derneği’nin deneyimi ve Kanada’da yaşayan sinema tutkunu bir avuç genç insanın özverili çalışmalarıyla başarıyla yaşama geçirilmiş görünüyor.

Geçen yıl uzak bir mekânda verilen davet, geçen haftadan hoş bir anı olarak, bu kez festivalin tam göbeğine, Belle Lightbox binasının üst katındaki geniş terasa taşınırken gündemde yine BaBa ZuLa var. Müzik, sinemayı ve geceyi tamamlıyor.