Topraktan sofraya aracısız gıda
Tüketici kooperatifleriyle çiftçinin aracısız kazanması, tüketicilerin de daha sağlıklı ürüne ulaşması hedefleniyor.
Gamze BalTarla ile market arasındaki fiyat farkının giderek açılmasına ve sağlıksız ürünlere karşı çözüm, tüketici kooperatiflerinde bulundu. 8 yıl önce Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (BÜ- KOOP) ile başlayan, üretici ve tüketiciyi aracılardan kurtarmayı öngören tüketici kooperatiflerini Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) Başkanı Abdullah Aysu ile konuştuk.
- Yıllardır bilinen çözüm üretici kooperatifleriydi. Tüketici kooperatifleri fikri nasıl gelişti?
Çıkış noktası, çiftçilerin ürettiği ürünlerin aracı kârlarıyla ve vergilerle katlanarak artması ve tüketicinin, nereden geldiğini, kim tarafından nasıl üretildiğini bilmediği bir ürünü yüksek fiyatla almak zorunda bırakılmasıydı. Tüketici kooperatifçiliği 8 yıl önce Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (BÜKOOP) ile başladı, Kadıköy Tüketim Kooperatifi ve Beşiktaş Kooperatif Girişimi ile devam ettiriliyor. Göztepepe ve Şişli’de de embriyo halinde olan çalışmalar bunlar. Anadolu’da da bu gibi girişimler için hamleler var.
Bu mücadeleyi veriyoruz çünkü tarım şirketleşiyor. Kooperatiflerin üretimi ve üreticiyi koruması gerekirken, üretim, şirket ve sanayiciye karşı işlevsiz bırakıldı. Çiftçinin eli kolu bağlandı.
- Üreticiden bir liraya çıkan ürünün tüketiciye 6 liraya mal olması sorunu çözülecek mi bu girişimle?
Tüccar, çiftçiden ürünü alıyor. Ondan komisyoncu (hal), komisyoncudan sevkıyatçı, sevkıyatçıdan nakliyeci aracılığıyla ikinci komisyoncuya (hal) gidiyor. Komisyoncudan markete, marketten tüketiciye ulaşıyor. Tedarik zincirinin her halkasındaki aracılar kârını, devlet vergisini ekliyor. Fiyat kabarıyor. Bizim ara önerimiz, bu zincirde çiftçi, üretici kooperatifleri ve tüketici kooperatiflerinin kalması. Nihai çözüm de zincirde yalnızca üretici ve tüketici kooperatiflerinin kalması.
‘Çiftçiyi tüketici anlar’
Üreticiler tek başlarına örgütlenemiyor. Tüketicilerin yarı üretici haline gelmesiyle çiftçileri bu eziyetten kurtaracak, yaptığı işi anlayacak ve talep edecek kesime ihtiyaç var: O da son halka, tüketici. Tüketicinin tercih ettiği ürün belirleyici ve dönüştürücü olacak. Bu haliyle tüketici, üretime fikir sunabildiği zaman tüketicilikten de kurtulmuş olacak. Dayanışma sağlanamazsa çiftçi çiftçiliği sürdüremez, tarım şirketleşir, tüketici de ne tüketildiği konusunda hiçbir hak talep edemez.
‘Kazanç çiftçiye kaynak olmadı’
“Denildi ki, “kooperatif eşittir komünizm.” Böyle bir söylemle insanları kooperatiften soğutup uzaklaştırdılar. Ürünler alınıp toplanıyor ve ucuz hammade olarak şirketlere satılıyordu. Bu kooperatifler, devlet vesayeti altında kurulmuş birliklerdi. Devletin atadığı genel müdür, ne kadar ürün alınacağına, alınacak ürünün kaç lira olacağına, ne kadarının işleneceğine ve satarken fiyatının ne olacağına karar veriyordu. Devlet bu kaynağı nerede bir şirket batarsa kurtarmada kullanıyordu. 1980’e doğru gelirken de batan bankaları kurtarmaya başladı. Yani kazanç ne çiftçiye ne de tarıma kaynak oluyordu. Kapitalizmin Türkeyi’deki ağlarıydı ve sistem böyle ayakta duruyordu.”
* Büyük şirketlerin mahsülleri raflarında aracısız sattıklarını söylemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Aracısız almış olması fiyatın düşmesi anlamına gelmiyor. Kârını katlıyor.
ÜRETİMİN GÜCÜ KIRILDI
“Serbest piyasa ekonomisinin olmadığı yıllarda 16 tane üretici kooperatifi vardı. İzmir’de TARİŞ, Trakya’da Trakya Birlik; FİSKOBİRLİK, Kayısı Birlik, Marmarabirlik vardı. Bunlar devdi. Birçoğu ilk 10’daydı. Serbest piyasaya geçerken bu kadar güçlü kooperatif olması çok uluslu şirketlerin Türkiye’ye girmesine engel olduğu için devir dışı kalması gerekiyordu. Bugün fındığı en iyi bilen FİSKOBİRLİK var. Hemen hemen bütün fındık üretim yerlerinde depoları var. Ancak devlet ona destek vermeyip TMO’ya fındık alımı yaptırıyor. Aslında TMO değil, şirketler fındık almış oluyor. Çünkü TMO’nun yurtdışına fındık satma yetkisi yok. Üretimden gelen güç kırıldı.”