Toplumsal gerginlik baş ağrısı nedeni

Ekonomi, terör, işsizlik, trafik sorunları, geçim sıkıntısı, medya yoluyla alınan haberler gibi etkenlerin toplumda gerilim oluşturarak "gerilim tipi baş ağrısı"na neden olduğu bildirildi.

AA

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer İyigün, ağrı ve oluşma nedenleri hakkında bilgi verdi. Halkın birçok açıdan gergin olmasının, baş ağrılarının en büyük sebeplerinden olduğunu ifade eden İyigün, şöyle konuştu: "Ekonomik sorunlar, trafikte yaşanan sıkıntılar, medya yoluyla alınan kötü haberler gibi etkenler nedeniyle insanlar gerginleşebiliyor. Bu gerginlik aileye, iş yerine, komşulara yansıyor. İnsanlar huzursuz ve parlamaya hazır hale geliyor. Trafikte basit bir kazada bile birbirine geçmiş olsun diyen çok az insan çıkıyor. Çoğu yumruk yumruğa kavga ediyor. Bu, toplumun gerginliğini gösterir. Gergin bir toplumun içinde, gergin insanlarda baş ağrıları oluşabiliyor. Bunun adına gerilim baş ağrısı diyoruz."

 

'Stresten uzaklaşmak en iyi ilaçtır'

Gerilim tipi ağrının genellikle alnın ön kısmında oluştuğuna değinen İyigün, "İstirahat ettiği, uyuduğu ve ilaç aldığı zaman geçebilir ama aynı gerginlik devam ediyorsa günlerce de sürebilir. Stresten uzaklaşmak en iyi ilaçtır" dedi.

Türkiye'de en çok satılan ilaçlar arasında antidepresanların bulunduğunu vurgulayan İyigün, "Bu durum gerilim tipi baş ağrılarının niye çok olduğunun kanıtı. Antidepresan ilaçların çok satılması, insanların sıkıntı içinde olduğunu gösteriyor. Buna bağlı gerilim tipi baş ağrıları çoğalıyor. Antidepresanların çok kullanımı toplumumuzun ruhsal yapısının çok düzgün olmadığını düşündürüyor" ifadelerini kullandı.

 

'Ağrı bir lütuftur'

İyigün, ağrının bir hastalığın sinyali olduğunu anlatarak, şunları söyledi: "Ağrının fazileti vardır diye hastalara anlattığım zaman, hastalar 'ağrının ne fazileti var, bunun neresi hoş' diyorlar. Ağrı insanlar için bir lütuftur. Bir uyarıcı, kapının, telefon zilinin çalması gibidir. Ben varım, hastalık olarak başladım diyor. Bir hastalığın ilk bulgusu ve habercisidir. Onun için biz doktorlar ağrıyı seviyoruz. Hastayı rahatsız ettiği için 'hekime git, başının çaresine bak' diyor. Eğer ağrı güzel bir his olsaydı hangimiz doktora giderdi, hangimiz hastalığımızı araştırırdık? Ağrının olması hastalığın varlığını, ağrının geçmesi de bize hastalığın yavaş yavaş geçtiğini düşündürür."

 

'Teşhis konulmadan ağrı yok edilmemeli'

Prof. Dr. İyigün, bir doktor tarafından ağrının gerçek sebebi bulunmadan ağrıyı yok etmenin büyük bir tıbbi hata olacağını belirterek, şunları kaydetti: "Ağrıyı teşhis koymadan yok etmemek lazım. Acilde karnı ağrıyarak gelen birinin rahatsızlığının ne olduğunu anlamadan ağrı kesici yaparsak hata yapmış oluruz. Ağrının şiddeti değil, varlığı önemlidir. Az ya da çok ağrı fark etmez. Ağrı geldiğinde hekime müracaat etmekte çok büyük fayda var. Ağrının vasıfları vardır. Yayılma şekli, şiddeti. Bir iğne batar gibi mi, sıkışır gibi mi, zonklar gibi mi, gerilir gibi mi? Her ağrı farklıdır. Hekim ağrının yayılmasından, şeklinden ne tip bir ağrı olduğunu tahmin edebilir. O organın üzerine yönlenir ve tetkiklerini ona göre yapar."