Tokyo'dan Paris'e uzanan yol
KONUK YAZAR | Suavi Yardımoğlu, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...
cumhuriyet.com.trTokyo'da 23 Temmuz'da başlayan serüven 8 Ağustos'ta sona erdi. İsmi Tokyo 2020 olmasına karşın 2021'de yapılan organizasyon seyircisizdi ama, artık iletişim çağı olarak nitelendirdiğimiz günümüzde çok daha fazla izlendi, ilgi çekti ve farklı anlamlar yüklendi.
Dış etkenlerden uzak, salt sporcuların taktiksel, motorsal becerileri ve duygular ön plandaydı.
"Citius - Altius- Fortius" (daha hızlı - daha yüksek - daha güçlü) sloganına "together" (hep beraber) in eklenmesi pandemi belasıyla uğraşan yaşlı dünyamızın, sadece sportif alanda değil, ekolojik açıdan da en önemli organizasyonu olan yaz olimpiyatlarının, verdiği en önemli mesajlardan biriydi.
"Duygular" dedik. Duygu olimpiyatın ruhuydu, giderek varsılların hükümranlığına giren sportif dünyanın yanısıra, emperyalizmin hemen her köşede bir savaş çıkarmaya çalıştığı, ayrımcılığı ve sömürgeciliği körüklediği evrensel sosyo ekonomik, politik açmaza, hükümranlığa karşı olimpiyat müthiş dersler verdi.
Siyasal alandaki Çin - Japon rekabetinin yanısıra Hiroşima'yı yıllar sürecek bir kadere sürükleyen ABD'nin varlığı hiç bir soruna yol açmadı. Her yerden sporun, dostluk, sevgi ve sınırları yok edici evrensel gücüydü hissedilen.
Yüksek atlamada rakibinin sakatlığını bile bile yarışmadan çekilerek altın madalyayı paylaşan, sonra birbirlerine sıkı sıkı sarılan Katarlı Barshim ve İtalyan Tamberi ... Organizasyonun en prestijli yarışması maratonda, savaştan kaçıp Belçika'ya sığınan Somali asıllı atletin, Hollanda adına yarışan diğer Somalili'yi neredeyse elinden tutarak yarışın son metrelerinde kürsüye taşıması.. En çarpıcı iki örneği oluşturdu.
Ciğerlerimizin yandığı zor günlerde Tokyo'dan gelen başarı haberleri, tıpkı yemyeşil ormanlarımız gibi kararan yüreklerimize bir damla su serpti.
Başta iki kez İstiklal Marşımızı dinleten Mete Gazoz ve Buse Naz Sürmeneli... Madalya yükümüzü güreş ve halterden alan karatecilerimiz ve tekvandocularımız... İzmir'in gururu Ferhat Arıcan ve ilk kez 7 final birden yapan cimnastikçilerimiz... Kadınlı erkekli güreşçilerimiz... Madalya alamasa da ayrı bir heyecan yaşatan Filenin Sultanları'ndan çok, çağdaş Türk Kadını'nın dünyaya tanıtarak Atatürk'ün Kızları olduğunu kanıtlayan voleybolcularımız... Ve eskiden adını bile anmaya cesaret edemediğimiz teknik branşlarda final yapan atletletlerimiz... Yelken ve yüzme olmak üzere diğer branşlarda ay yıldızı temsil eden sporcularımıza ve onlara emek veren antrenörlerine en derin şükranlarımızı sunuyoruz.
Sezar'ın hakkı Sezar'a... Başta Spor Bakanı Sayın Kasapoğlu olmak üzere spor teşkilatı da geçmiş yıllardan farklı bir anlayış içindeydi. İzmir'de, teşkilatın aynası İl Müdürü Murat Eskici'nin gerek sporcuları motive etmekte, gerek onların çalışma koşullarını iyileştirmede verdiği maddi ve manevi desteğe yakından tanığız.
Evet, olimpiyat tarihimiz içerisinde 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronz ile toplamda 13 madalyayla en fazla madalya aldığımız olimpiyat oldu.
Ne var ki hemen 3 yıl sonra Paris'te daha iyisini yapabilmek için bazı konuları da hamaset ve siyasetten öte değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.
1948 Londra'da 6 altın, 4 gümüş ve 2 bronz madalya ile 12 madalya almışız. Ama takım olarak olimpiyat yedincisi olarak oyunları tamamlamışız. Tokyo 2020'de ise 35.ci sıradayız.
Londra'da yıllarca konuşulan Ruhi Sarıalp'in efsanevi üç adım atlama madalyası dışında tüm madalyalarımız güreşten gelmiş. Nasuh Akar, Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu gibi dört efsanenin yer aldığı minderden bu sonucu çıkarmak zor olmasa gerek.
Tokyo 2020'ye kadar 6 farklı branşta 39 altın, 25 gümüş ve 27 bronz olmak üzere 91 madalya toplamışız.
Türkiye, Tokyo 2020'de ise ilk 14 günde okçulukta Mete Gazoz ile altın, karatede Eray Şamdan ile gümüş madalya kazandı. Tekvandoda Hakan Reçber ile Hatice Kübra İlgün, güreşte Rıza Kayaalp, Yasemin Adar ve Taha Akgül, cimnastikte ise Ferhat Arıcan, karatede Ali Sofuoğlu ve Merve Çoban, bronz madalya kazandı. Oyunların 15. gününde ise iki kadın milli boksör Buse Naz'lardan, Sürmeneli'den altın ve Çakıroğlu'ndan gümüş madalya geldi. Son madalyamızı ise karateci Uğur Aktaş kazandı.
Bu kadar gelişim ve çeşitlilik içinde kalabalık kadroyla katıldığımız atletizmde devşirme sporculardan hiç madalya alamadık.
Bunun yanısıra Sarıalp'ten bu yana ilk kez Üç Adım Atlama'da Necati Er sezonun en iyi derecesini yaparak (17.13 m.) finale kaldı. Finalde de 17.25 m. atlayarak üçüncü olan Burkina Faso'lu atletin (17.47 m.) bir karış gerisinde altıncılıkla yetindi.
Kadınlar cirit atmada Eda Tuğsuz finalde ikinci bölüme de kalarak 64.00 m. (sezonun en iyisi) attı ve 64.56 atan Avustralyalı Barber'ın hemen arkasında bronzu kaçırdı. Atletizm otoriteleri Eda'nın atışlarda sadece kolunu kullanarak, böylesine muhteşem işler başarabildiğini ve tekniğini geliştirip vücudunu ve hızını da daha iyi kullandığı takdirde altın madalyaya bile aday olabileceğini belirtiyor.
Ruhan İşim'i bizim kuşak ve İzmirliler daha iyi bilir. O dönem Atatürk Stadı'nın sözüm ona kapalı atletizm pisti olan tribün altında, ne zaman kafası tavana çarpacak diye yüreğimiz ağzımızda atlayışlarını yapardı. Sonra ABD'ye gitti ve derecesini 5.70 m.'ye taşıyarak sırıkla atlamada yıllarca geçilemeyecek bir derece yaptı. İşim'in hükümranlığına Mersinli genç bir yetenek Ersu Şaşma son verdi ve olimpiyat kotasını da aldı, yetmedi finale de kaldı. Finalde de 5.70'i geçti. Dünya rekortmeni İsveçli Duplantis, Olimpiyat Rekortmeni Brezilyalı Braz ve bu dalın bir başka efsanesi Fransız Lavillenie ile aynı pistteydi ve efsane Fransız'la aynı dereceyi yapıp Olimpiyat 10.cusu oldu.
Akıllara hemen şu soru geldi:
Acaba devşirmelere harcadığımız para ve emekleri bu Allah vergisi yeteneklere ayırıp, süper çalışma ortamları, branşın bir numaralı antrenörleri, dış eğitimler ve uzun vadeli planlarla, dopingsiz, tertemiz öz be öz Türk şampiyonlar çıkaramaz mıyız?
25 yaşındaki Norveçli Karsten'in 400'ü dünya rekoru kırarak kazanması... "Yeni Bolt kim olacak?" diye beklerken İtalyanlar'ın El Paso doğumlu Marcel Jacobs ile 100 m. finalini kapıp götürmesi.... Pietro Mennea'dan bu yana ortalarda görünmeyen İtalyanların, son adamı, 23 yaşındaki genç beyazı Flippo ile 4x100'ü de söke söke alması... 1500'ü yine Norveçli İngebirgtsen'nin Olimpiyat Rekoru kırarak Kenyalı Cheruiyot'un elinden uçurup altını boynuna takması, bize Paris için ilham veremez mi?
Filenin Sultanları tek takım temsilcimizdi. Ya, bir önceki Olimpiyat Şampiyonu Çin'e set dahi vermeyen, finalde Brezilya'yı sahadah silen son şampiyon ABD'ye ecel terleri döktüren kadın voleybolcularımıza ne demeli? Bu her şeyi ile dört dörtlük armadanın hakkı bir gümüş, hiç olmazsa bronz olmalıydı. İtalya yenilgisi dışında pürüzü bulunmayan ekibimizin bu ekipler içinde görece vasat Güney Kore karşısında, final setinde iki sayıyla teslim olmasını iyice sorgulayıp, bu gurur abidemizin Paris'ten mutlaka madalya ile dönmesini sağlamanın yollarını araştırmalıyız.
Maratonda İsmail Akçay'dan Hüseyin Aktaş'a, Veli Ballı'ya uzanan efsane atletler yetiştiren ülkemizin neden artık esamesi okunmuyor.
Basketbolda ise "Rüya Takım"dan "Kabus" a dönen ABD ilk maçında yenildiği Fransa'yı finalde de diğer rakiplerine yaptığı gibi, ikinci ve üçüncü periyotlardaki baskısı ile yenip altın madalyayı kazandığına şükretti. İster istemez bizim basketbolcularımız ve ABD karşısında Ufuk Sarıca yönetimindeki takımımızın nasıl kök söktürdüğü geldi, aklımıza. Ama ismimiz de cismimiz de yoktu. Ne yapıp edip ya erkek takımımız ya da kadın takımımızı bu arenada görmemiz gerek.
Tabi bu lafla yürüyecek peynir gemisi değil. Bir yandan drafta adam yollarken, öte yandan milli oyuncularımıza bir kaç dakika süre bulmanın derdine düşüyoruz. BGL gibi yasak savmacı bir organizasyonla işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz. Oyuncularımızı dışa açmak yerine palyatif çözümlerle dıştan ithale gidiyoruz.
Özetle, bir yandan Tokyo'nun gururunu yaşarken Paris'in dikenli yollarını gül bahçesine çevirecek adımları hemen atmalıyız. Elimizde madalya sayımızı arttıracak potansiyel var. Spor Teşkilatının yanısıra kulüplerin de (Trabzonspor, Fenerbahçe, Göztepe vd.) tıpkı bu olimpiyatta olduğu gibi madalya peşinde koşmasını bekliyoruz.
Hadi kolay gelsin.