TOKİ: Borçlandır, dönüştür!

İnşaat, AKP ve TOKİ... Son 19 yılın çevresel ve görünümsel dönüşümünü belirleyen üç olgu... Türkiye’nin her tarafını dev bir şantiyeye çeviren, adeta bir makine gibi konut üreten, çılgın projelerden, mahalle arasındaki gecekondunun “kentsel dönüşümüne” kadar yapı ile ilgili her şeyde karşımıza çıkan TOKİ, günümüzün en tartışılan kurumlarından biri... Akademisyen Havva Ezgi Doğru’nun incelemesi Çılgın Projelerin Ötesinde: TOKİ, Devlet ve Sermaye (İletişim Yayınları), TOKİ’nin tarihsel konumunu göstermesi ve kuramsal panoramasını çizmesi bakımından kayda değer veriler sunuyor.

Ozan Yurtoğlu

SADECE ÇILGIN PROJELER İÇİN Mİ?

AKP’nin Türkiye’yi inşaata yönelik ‘büyüme’ rotasına çevirmesinin ardından TOKİ (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı), AKP’nin elinde en büyük operasyonel araca dönüştü. Öyle ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Temmuz 2021’de, Ankara Sincan’da TOKİ’nin ürettiği bir milyonuncu konutun sahiplerine dağıtıldığı törende her zaman olduğu gibi yerini aldı.

TOKİ, özellikle 2003 sonrası yapısal dönüşümlerle “piyasanın hakim gücü” haline gelirken, akademinin ve sosyal bilimlerin de öznesi oldu.

Akademisyen Havva Ezgi Doğru’nun Çılgın Projelerin Ötesinde: TOKİ, Devlet ve Sermaye (İletişim Yayınları) isimli incelemesi, işte bu özneyi tarihsel olarak konumlandırarak, teorik ve pratik izleğinde inceliyor.

TOKİ’nin ‘neoliberal devlet projesi’ olarak nasıl bir borçlandırma aracına dönüştürüldüğünü, hangi güzergahları izlediğini gösteriyor.

TOKİ, DEVLET İÇİN NEYDİ, NE OLDU?

12 Eylül, sadece siyasal alanı yeniden tasarlamadı. 12 Eylül sonrası neoliberalizme geçiş sürecinde, yazarın sıklıkla atıfta bulunduğu üzere Washington Uzlaşısı ve ardından gelen Post-Washington Uzlaşısı doktrinine göre, piyasayı da tasarlamadı.

12 Eylül rejiminin 1981’de çıkardığı Toplu Konut Kanunu’yla başlayan düşük gelirlileri konut edindirme projesi, 1984’te TOKİ’nin kuruluşuyla resmilik kazanarak, devlet politikası olarak düşük gelirliler, emekçi kesimler, orta sınıflar gibi ‘sıkıntılı’ toplumsal yapıyı borçlandırarak sistemin içinde tutma amacına yönelik planlı bir programa dönüştü.

TOKİ’nin kuruluş felsefesini bu şekilde tanımlayan yazar Havva Ezgi Doğru, kitabın ana meselesini tanımlarken, giriş olarak sade ve basit bir soru soruyor:

“1980’ler boyunca neoliberal paradigma tarafından günah keçisi ilan edilerek piyasadan uzaklaştırılan devlet, neden aynı paradigma tarafından 1990’ların sonunda sahneye yeniden çağrıldı, geri gelen devlet nasıl form aldı?”

Tarihsel olarak ilerleyen kitap, TOKİ’nin Turgut Özal’lı yıllarda “Özal’ın Prensleri” olarak anılan geleneksel bürokrasiden gelmeyen, yurt dışında eğitim görmüş, oradan getirilmiş ve devletin yeniden yapılandırılmasında hızla uyum sağlayabilecek yetkinlikte(!) yöneticilerle yeni döneme, piyasaya hazırlandığını gösteriyor. Ki bu dönüşüm, 2003 sonrası zirvesini yöneticileri ‘prens’ olmadan da sürdürecekti.

TOKİ, 2003 sonrası dönemde özellikle aldığı formla devletin konut üretiminde “en büyük patron” konumuna gelmesine yol açacaktı.

2003: AKP VE TOKİ’NİN YENİ GÖRÜNÜMLERİ

AKP’li yıllar Türkiye’nin yerleşik kurumsal yapılarının erozyona uğradığı, devletin cisimleşmiş halinin dönüştüğü, yasaların adeta yük gibi görülerek göz ardı edildiği, kararnamelerle AKP otoritesine bağlandığı zamanlar olarak tarihe geçti, geçiyor...

TOKİ’nin bu zamandaki en büyük yapısal dönüşümü şöyle gerçekleşti: Kuruluş amacı toplu konutun finansmanı olan TOKİ, en büyük toplu konut üreticisi konumuna geldi.

Bunu devlete ait arazileri imara açarak, yurt içi ve yurt dışında şirketlerle ortaklaşarak, şirketlerle devletin arazilerinden hasılat paylaşımları yaparak ve son olarak kentsel dönüşüm projelerinde ‘otoriter’ bir devlet kurumu aygıtına dönüştürülerek başardı!

Bu gücüyle 7 Temmuz 2021’de, bir milyonuncu konutunu teslim eden TOKİ, yasalardan ve yönetmeliklerden aldığı yetkiyle piyasaya hakim konuma gelirken, piyasanın diğer oyuncuları tarafından ve “AKP’nin müteahhitleri” denilen kesimler tarafından da eleştirildi, aynı hakların talebinde örnek gösterilen bir rakip olarak görüldü.

FITRATA UYGUN EVLER!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanlığı döneminde denenen ve başarılı olan KİPTAŞ modeli, AKP’nin 2003 sonrası politikalarında TOKİ’nin en büyük esin kaynağı oldu.

AKP’yle operasyonel bir araca dönüşen TOKİ, AKP’nin siyasi manevralarına göre konut politikasını da güncelledi. Türkiye’nin ‘fıtratına ve aile yapısına’ uygun evler inşa etmek amacıyla 1+1 evler yapmaktan vazgeçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’a biz de ihanet ettik” sözünün ardından dikey mimari yerine mahalle konseptli “geleneği yaşatan modern şehirler kurma yoluna” yöneldi.

TOKİ, SADECE AKP’NİN Mİ?

Bugün gelinen noktada, AKP’nin inşaata dayalı birikim ve büyüme modelinin temel katalizörü olan TOKİ, sadece Türkiye’de değil, Suriye gibi çatışmalı bölgelerde de faaliyet yürüttüğünü ‘müjde’liyor.

‘AKP’nin müteahhitleri’, ‘AKP’nin inşaat baronları’, tüm TOKİ projelerinde paydaş olarak en önde her fırsatta karşımıza çıkıyor.

Ancak, yine de yazarın en başından itirazı, TOKİ’nin sadece AKP projesi olarak algılanıp, ‘devletin kapitalist üretim ilişkilerinin kurumsallaşmasını ve derinleşmesinin gözden kaçırıldığı’ yanlışlığına düşülmesi!..

TOKİ, sonuç olarak borca dayalı bir sosyal politika oluşturarak, ‘kredi mekanizmalarına dahil olamayacakları’ uzun vadeli borçlandırmaya, neoliberal dönüşüme katmaya hizmet ediyor. Kitabın, TOKİ tartışmalarına en büyük kuramsal katkısı asıl olarak buradan başlıyor...