Tiyatrocu Kocatürk ülkenin durumunu özetledi... Tek kelimeyle: Yassak!
İhraç edildikten sonra Almanya’ya yerleşen tiyatrocu Kocatürk, ülkenin durumunu özetledi.
Zehra ÖzdilekŞehir Tiyatrolarında ihraç edilen tiyatrocu Kemal Kocatürk ailesiyle beraber üç gün önce Almanya’ya yerleşti. Gazetemize konuşan Kocatürk, Türkiye’yi ‘Yassak!’ kelimesiyle özetleyerek, “Muhalif kimliğimden dolayı başıma gelmeyen kalmadı. “Muhalif kimlik” ne demekse artık. Türlü soruşturmalar, iftiralar, sıkıştırmalar, mahkemeler” dedi. Kocatürk ile Türkiye’de yaşadıklarını ve göçünü konuştuk.
- İhraç sürecini anlatır mısınız?
Şehir Tiyatroları’ndan geçen yıl, önce OHAL KHK’si ile açığa alındım, 4 ay süren bu süreç sonlanıp, göreve iade edildikten bir gün sonra da Yüksek Disiplin Kurulu marifetiyle işime son verildi. Hukuk mücadelem, benim durumumda olan birçok kişi gibi devam etmekte. Almanya’da ne yapacağımı şimdilik ben de bilmiyorum ama burada bana yaptırılmayan ne varsa onu yapmayı planlıyorum. Yazdığım oyunları artık ne yazık ki kendi dilimde kendi ülkemde söyleme şansım pek kalmadı gibi. Oyunlarımı orada yapmayı planlıyorum.
- Türkiye’de ne gibi sıkıntılar yaşadınız?
Muhalif kimliğimden dolayı başıma gelmeyen kalmadı. “Muhalif kimlik” ne demekse artık. Türlü soruşturmalar, iftiralar, sıkıştırmalar, mahkemeler. Binlerce insanın bir gece de kapının önüne konulduğu, ellerinden her türlü haklarının alındığı bir dönemde benim sızlanmam pek doğru olmaz, olamaz da... Ama herkesin yaşadığı kendine. Tiyatro yapmaya, yılmadan sözünüzü söylemeye çalıştığınız sürece baskılar üzerinize daha da yoğun gelmeye devam ediyor. Salonsuz, seyircisiz, tanıtımsız, desteksiz daha fazla yürüyemezdik. Yeni yeni oyunlar ürettik, bunlar çocuk, gençlik ve yetişkin oyunlarıydı. Okullar, belediyeler, baskı altında oldukları için mi yoksa bizi beğenmedikleri için mi bilemiyorum, her gittiğimiz kapı yüzümüze kapandı. Yüksek kalitesizliğin alkışa boğulduğu ve bitimsiz sürdüğü günümüz Türk Tiyatro yaşamı bizi yavaş yavaş bir kenara koydu. Kimi korkudan, kimi de TV’lerden tanıdıkları, aşina oldukları yüzleri görme yarışından mı ne tiyatromuza gelmedi, gelemedi. Ben de bu vefasızlık karşısında başka bir yol bulamadım açıkçası.
- Türkiye’den Almanya’ya taşındınız. Böyle bir kararı vermek kolay olmamıştır. Sizi tetikleyen neydi?
Yukarıda saydığım sebeplerin yanı sıra iki kız çocuğu yetiştirme gayreti içindeyim. Ayrımcılığın, yobazlığın hızla yükseldiği, suçu işleyenin yanına kar kaldığı, suçsuzun suçsuzluğunu kanıtlamasının neredeyse imkansız olduğu, sorgusuz sualsiz bir anda içeri tıkılabileceğiniz ve uzun yargılama süreçleri sonunda içeride yıllarınızı gereksiz bir şekilde harcayabileceğiniz bir ülke haline geldik. Bütün bunları izlemek ve hiçbir şey yapamamak beni oldukça yordu. Dostlarım birer birer benim gibi işlerini yitirdi, kimi apar topar içeri tıkıldı ve aylarca dışarı çıkamadı. Acaba sıra kimde diye beklemekten de yoruldum galiba artık. En kral dostlarınızın küçücük çıkarlar uğruna arkanızı döndüğünüzde sizi sattıklarını gördüm. Küçük insanların küçük iktidarlarına maruz kalmanın utancından boğuldum.
- Türkiye’ye dair küçük bir umudunuz kalmadı mı?
Türkiye’ye dair umudumu hiçbir vakit yitirmedim, yitiremem de. Bütün hayatım bu ülkenin insanını yüceltmek, ileri taşımak gayretiyle geçti. Onların davalarını dava edinmekten yoruldum sadece. Ben sanatçıyım ama artık sanat üretemez hale dönüştüm. Tabii ki bir sanatçı olarak bunlar da bizim ödevimizdir ama asıl meselimiz değil. Bizim asıl meselimiz, politikanın çopur yüze çevirdiği hayatı güzelleştirmek olmalı. Sanat sadece sorular sorar. Bizlere artık soru sormayı da unutturdular.
- Şuan ki Türkiye’yi 3 kelime ile özetler misiniz?
Tek kelimeyle daha güzel özetlenir: “Yassak!”
- Ne olursa “tamam ben Türkiye’ye artık dönerim” dersiniz?
Ben ülkeme her zaman dönerim. Ben kaçmıyorum, beni kimse de kovalamıyor. Bu eşim ve benim birlikte aldığımız bir karar. Öncelik çocuklarımızın.