Tiyatro, 'Muhafazakar Sanat' ve Michelangelo...

Nicedir izlemek istediğim İstanbul Devlet Tiyatroları'nın Michelangelo oyunun mevsimin sonunda yakalayabildim ancak.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul Şehir Tiyatroları yönetmeliğinin bir oturumda değiştirilip yönetiminin Belediye’nin atayacağı bürokratlara verilmesinden hemen sonra, Başbakan’ın tiyatroyu özelleştirileceğini söylemesinden önceydi. Ama ben bu konulara girmeyip oyundan söz etmek istiyorum.

Ne ki, oyun da, Şehir Tiyatroları darbesinin hazırlığı sayılabilecek “muhafazakar sanat” savına bir yanıt gibiydi. Michelangelo’nun çağının insanlarıyla ve sanat anlayışıyla nasıl ters düştüğünü, nasıl tutkuyla yeni olanı aradığını anlatıyordu.

Yenidendoğuş’un (Rönesans) büyük ressam ve yontucusunu konu alan bu oyunun yazarıysa bir Türk. “Muhafazakar sanat”çıların “Levni’yi, Nigari’yi ya da Siyah Kalem’i neden yazmamış, Michelangelo da nerden çıktı?” dediklerini duyar gibiyim. Bir süre resim eğitimi gördükten sonra bırakıp tiyatro okuduğunu, ama resim yapmayı da sürdürdüğünü yaşamöyküsünden öğrendiğimiz yazar Irmak Bahçeci ilerde, örneğin, Levni’yi de yazacaktır belki. Ama onun Levni’si “muhafazakar”larınkinden farklı bir Levni olacaktır sanıyorum.

Biz oyuna dönelim. Yazar, bu büyük sanatçının yaşamını, günün moda deyimiyle, “kırılma anları”yla yansıtıyor. Oyun, Sistina Şapeli’nin tavan fresklerinin yapımının başlamasıyla bitişi arasında geri dönüşlerle ilerliyor. Ünlü “Pieta” yontusunun yapılış öyküsünün yanı sıra, Michelangelo’nun, Papa’nın yanı sıra, nöbetçilerle, soylularla, arkadaşlarıyla, aşçısıyla, vb.. çatışmalı ilişkileri sergileniyor. Sanatçının yalnızlığı, karmaşık ve erinçsiz kişiliği, sevgiden yoksunluğu da katılınca, bütünsel bir “Michelangelo” resmi çıkıyor ortaya.

Yönetmen Saydam Yeniay’ın sahneleyişiyle, oyuncularıyla, özellikle de Michelangelo’yu canlandıran Atilla Şendil’in yorumuyla başarılı bir yapım olan oyunun en başarılı yanı, bana göre, Behlüldane Tor’un imzasını taşıyan dekoruydu. Oyunun doruğa ulaştığı sonunda ise, tavanın açılışı ve fresklerin ortaya çıkışı, yıllar önce Roma’da o tavanı ilk gördüğümüz an yaşadığımız büyük heyecanı yeniden yaşattı eşimle bana. Salonun bu yıl izlediğim tüm oyunlardaki gibi dolu olması da ayrı bir mutluluktu.

Oyuna emeği geçen herkesi kutluyorum. Tüm tiyatroseverler, ama öncelikle de ressamlar, yontucular, resim öğretmenleri ve öğrencileri görmeli Michelangelo’yu. Bu konuda DT yöneticilerine de görev düşüyor. Oyun gelecek tiyatro mevsiminde kesinlikle sürdürülmeli ve yakın çevreden başlayarak okullara özel gösterimler düzenlenmeli diye düşünüyorum.