Thomas Kuhn ve bunalımdan doğan bilimsel devrim tezi

Thomas S. Kuhn’un önemli tezlerinden biri de, bilimsel devrimlerin, bunalımların ardından ortaya çıktıklarını ileri sürer. Bilimsel devrimlerle siyasi devrimler arasında da büyük bir benzerlik bulan Kuhn, şunları söylemektedir

cumhuriyet.com.tr

“...Gerek siyasi, gerek bilimsel gelişmede devrimin önkoşulu, düzenin bunalıma varan ölçüde işlerliğini yitirdiğini haber veren belirtilerin algılanmasıdır.” (s. 185-186).

Öncelikle belirtmeliyiz ki, Kuhn, bilimsel devrimlerin önkoşulunun bunalım olduğu konusunda yanılıyor. Bazı bilimsel devrimlerin bunalımların ardından ortaya çıktığı doğrudur. Fakat bu olgu bütün bilimsel devrimler için geçerli değildir.

Örneğin Newton’un evrensel gravitasyon kuramını ortaya attığı 1666 yılında bu kuramın doğuşuna etkide bulunan bir bunalım mı vardı? Aristoteles’in Ay altı bölgesi ile Ay ötesindeki bölgede farklı hareket yasalarının geçerli olduğunu ileri sürmüş olmasını 17. yüzyılda bir problem ve bunalım kaynağı olarak kabul etsek bile, Newton’dan çok daha önce Tycho Brahe, Ay ötesinde bir kuyruklu yıldızın varlığını ve bir yıldızın yeni oluşumunu saptayarak, Aristoteles’in Ay ötesindeki hareketlerin değişmez olduğu düşüncesini çürütmüştü.

Ayrıca Kepler de yine Ay ötesinde yer alan gezegenlerin hareket kanunlarını bularak ve sabit hızlarla hareket etmediklerini göstererek Aristoteles’in düşüncelerinin yanlışlığını göstermişti. Böylece hareket yasalarının evren ölçülerinde geçerli olduğu düşüncesinin zemini oluşmuş durumdaydı ve Newton da zaten kendi bulduğu hareket kanunlarını Kepler’in gezegenlerin hareket kanunlarına uygulayarak evrensel gravitasyon yasasıyla ilgili büyük devrimini yapmıştı.

Özel görelilik ve kuantum kuramları, gerçekten bunalımların ardından doğdular. Özel görelilik kuramı, esirin olmadığının ve ışık hızının boşlukta daima sabit olduğunun anlaşılmasının yarattığı bunalımlı ortamda, çıkmazdan kurtulmanın bir yolu olarak doğdu. Kuantum kuramı da, kara cisim radyasyonunun ortaya çıkardığı enerji ölçme problemine açıklama ve çözüm getirme çabalarından doğmuştur.

Ama genel görelilik kuramının doğuşu bir bunalımla ilgili değildir. Bu kuram için de elbette uyarıcı olguların varlığından söz edebiliriz ama kuram Einstein’in düşünce deneylerine dayalı olarak gelişti ve çıkışından önce bu kuramın geliştirilmesini etkileyecek veya hızlandıracak bir kriz bulunmuyordu.

 

Siyasal devrimler tezi

Bunalımların, bilimsel devrimlerin önkoşulu olmadığının gösterilmesi, Kuhn’un bilimsel devrimlerin siyasal devrimlere benzediği tezini de doğal olarak çürütmüş oluyor. Çünkü siyasal devrimler gerçekten bir bunalımın ardından doğarlar. Güçler savaşı olan siyasal devrimlerde savaşan tarafların güçlerini yüzlerce etken belirleyebilir ve devrimlerin arifesindeki bunalımlar, eski güçlerin yönetme ve meşruiyet zaafına, yeni güçlerin ise oluşma ve güçlenme evresine karşılık gelir. Ayrıca siyasal devrimlerden geriye dönüş olasılığı her zaman vardır. Bilimsel devrimler ise, doğanın nesnel gerçekliğinin anlaşılmasında daha büyük adımların veya sıçramaların gerçekleştiği anlardır. En büyük güçlerini de iyi tasarlanmış gözlem ve deney sonuçlarından ve bu sonuçların doğru yorumlanmasından alırlar. Siyasal devrimler siyasal sistemin değiştirilmesiyle ilgilenir, bilimsel devrimler ise doğa sisteminin anlaşılması ve açıklanmasıyla.

Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserinin ilk baskısından yedi yıl sonra, Sonsöz başlıklı bir bölümü, kitabının yeni baskılarına eklemiştir. Bu bölümde Kuhn, eski görüşlerine biraz esneklik getirmiş gibi görünmektedir. Devrim öncesi bunalım konusuyla ilgili olarak örneğin şunları söylemektedir: “...Bunalım yalnızca sık görülen bir başlangıç, olağan-bilimin katılığının sonsuza dek sorgulanmadan sürmesini önleyen bir tür öz-denetim mekanizmasıdır. Devrimler başka yollardan da oluşturulabilirler, ama benim kanımca çok ender olarak.” (s.289).

Önkoşul olan bunalım, “sık görülen başlangıç”a ve krizsiz imkânsız sayılan bilimsel devrim ise “çok ender olsa da krizsiz mümkün”e dönüşmüş görünüyor. Fakat dört büyük bilimsel devrimden ikisinin bunalımsız bir ortamda gerçekleşmiş olması, bunalımdan doğmayan bilimsel devrimlerin çok ender olduğunu mu gösterir?


* Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Kırmızı Yayınları, Birinci Baskı, Mayıs 2006, İstanbul.

Osman Bahadır

bahadirosman@hotmail.com