Tezkere kabul edildi (02.02.2010)

Türk askerinin Aden Körfezi'ndeki görev süresini 10 Şubat 2010'dan itibaren bir yıl daha uzatan Başbakanlık tezkeresi Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi.

cumhuriyet.com.tr

TBMM Genel Kurulu'nda, Türk askerinin Aden Körfezi'ndeki görev süresini 10 Şubat 2010'dan itibaren bir yıl daha uzatan Başbakanlık tezkeresinin görüşmeleri üzerine Hükümet adına söz alan Milli Savunma Bakanı Gönül, tezkere hakkında bilgi verdi.

Gönül, bölgede konuşlandırılacak TSK deniz unsurları, Somali toprakları üzerinde, deniz haydutları ve silahlı soygun yapan kişilere yönelik herhangi bir kara operasyonunda görevlendirilmeyeceğini belirterek, korsanlık ve silahlı soygun yaptığından şüphe duyulan tekneleri telsizle sorgulanacağını, bayrak devletinin rızası halinde bu gemilere çıkacak, geminin bayraksız olması durumundaysa uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde müdahalede bulunabileceğini söyledi.

Bölgeye gidecek Türk askerlerinin, ticaret gemilerine refakat ve koruma sağlayacağını anlatan Gönül, deniz haydutları ve silahlı soygun yapanların saldırısına uğrayan ticaret gemilerine yardım edileceğini ifade etti. Gönül, "Gerektiğinde bu kişileri yakalayacak, kullandığı deniz araçlarına müdahale edecek, durduracak ve el koyacak" dedi.
Gönül, Türk ticaret gemilerinin de aynı tehlikeye maruz kaldığına dikkat çekerek, bulunmadığına işaret ederek, halen bu tehlikenin devam ettiğini kaydetti.

Bu sorunlarla hiçbir ülkenin tek başına mücadele edecek imkanlara sahip olmadığını dile getiren Gönül, korsanlıkla mücadele bağlamında ki çabaları Türkiye'nin de desteklediğini söyledi. Bu soruna karşı Türkiye'nin de somut katkılarının devam edeceğini kaydetti.
Gönül, süresi uzatılan tezkerenin geçen seneki tezkereden hiçbir farkı bulunmadığını da sözlerine ekledi.

AKP Grubu adına söz alan AKP Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem de, Türkiye'nin Aden Körfezine deniz unsurları bulundurmasının, kendi güvenliği ve uluslararası saygınlığı bakımından önemli olduğunu söyledi. Erdem, son yıllarda korsanlık ve deniz haydutluğunun giderek arttığına dikkat çekerek, bunun deniz ticaretini de tehdit eder hale geldiğini söyledi.

Erdem, Aden Körfezinde korsanlık faaliyetlerinin devam ettiğini belirterek, "Türkiye'nin bu operasyona katılması kendi güvenliği ve uluslararası saygınlığı bakımından önemlidir" dedi.
 

Görüşmeler

TBMM Genel Kurulu'nda, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerdeki görev süresini 1 yıl daha uzatan Başbakanlık Tezkeresi'nin görüşmelerine başlandı. MHP grubu adına söz alan MHP grubu adına İzmir Milletvekili Erdal Sipahi, tezkerede, geçen yıldan farklı olarak, belirtilen bölgenin dışında, Hint Okyanusu'nda meydana gelmeye devam eden olaylara müdahalenin de yer aldığını söyledi. Sipahi, ilave denilemeyecek kadar büyük olan bu bölgenin, 1897 sayılı Güvenlik Konseyi kararıyla mı yoksa Hükümetin tasarrufuyla mı kapsama alındığını öğrenmek istedi. Sipahi, ''Kapsamı genişletenler, bu kadar geniş bir alanda olası sorunların farkında mı? Türk fırkateyni, Hint Okyanusu tabiriyle maceraya mı atılacak?'' diye sordu.

Sipahi, tezkereden, Hint Okyanusu ibaresinin çıkarılmasını istedi. TSK'nin iç ve dış itibarının, günlük polemiklerden, siyasi rant hesaplarından, art niyetlerden uzak tutularak, hassasiyetle korunması gerektiğini kaydeden Sipahi, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Dışarıdan güdümlü, içeriden işbirlikli, karanlık, lanetli senaryoların yürütüldüğü günümüzde, bu konu MHP programına dahil edilmiştir. Bunu anlayamayanlar olabilir. Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde 'ne notası, müzik notası mı?' diyerek, olayı sindire sindire yutanlar bunu anlayamazlar. Dış itibarımızı İsrail'de Büyükelçimizin oturtulduğu sandalyenin irtifasına düşürenler bunu anlayamazlar. Yabancı başkentlerde çizilen yeni Sevr haritalarına taşeronluk yapanlar, günümüz muhip ve mandacıları anlayamazlar. 'Ermenilerle protokol yaptık, problemleri hallettik' yalanını söyleyip Ermenistan Anayasa Mahkemesinin foyalarını ortaya çıkardıkları, hiç anlayamazlar. Çünkü, Ermeni bayrağı açıp 'Biz Ermeniyiz' diye bağıranlarla 'Ermeni açılımı' diye bağıranlar ruh ikizidir. PKK açılımcılarıyla PKK'lılar ruh ikizidir. Habur'da karşılama töreni yapanlarla karşılananlar ruh ikizidir.'

''Bu ordu bizim ordumuzdur, Peygamber ocağı ordudur'' diyen Sipahi, böyle büyük bir camiada, kişisel kusurlar, hatalar, suç ve suçlular varsa gereğinin yapılmasını istedi. Sipahi, ancak bunları fırsat bilerek ordunun tamamına, topyekun saldırmanın, ordunun manevi şahsiyetini tahkir etmeye kalkmanın, en hafif tabiriyle ''hayasızlık'' olduğunu öne sürdü. Sipahi, güçlü bir ordunun, güçlü bir Türkiye'nin vazgeçilmezi olduğuna işaret ederek, ''Bundan rahatsız olmak olsa olsa milli kültür, milli duygu arızalısı beyinlerin utanmaz hezeyanlarıdır'' dedi.
 

'İnsanlar, gemilerden daha mı kıymetsiz'

BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da bu bölgeden, hangi tekellerin, holdinglerin gemilerinin geçtiğini sordu. Buraya gönderilen askerin vergisinin, yurttaştan, bütçeden çıktığını ifade eden Kaplan, tekellerin, holdinglerin, kendi özel güvenliklerini kurması gerektiğini söyledi. Kaplan, bütçeden harcanmayan, TEKEL işçisine çok görülen kaynağın, Çin, Hindistan, ABD gemilerini korumada kullanılmasının sorgulanmasını istedi.
Kaplan, Ruanda'da 300 bin kişi ölürken, neden kimsenin sesinin çıkmadığını sorarak, ''Oradan ticaret gemileri geçmedi diye, asker gönderilmedi. Vahşet, BM'nin gözü önünde yaşandı. Darfur'daki katliamda, insanlar, gemilerden daha mı kıymetsiz? Oraya için niye asker gönderilmiyor?'' diye konuştu.
 

"Irkçı" ve "darbeci" kavgası

Meclis Genel Kurulu'nda Türk askerinin Aden Körfezi'ndeki görev süresinin 10 Şubat 2010'dan itibaren bir yıl daha uzatılmasını öngören tezkere görüşülürken, CHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ'ın sözleri Genel Kurul'da gerginliğe neden oldu. Elekdağ Kürt açılımını eleştirerek "PKK terörüne son verilmesi ile Kürtçülük sorununun çözümünde, Öcalan'a bir numaralı aktör konumunu kazandırılmıştır. Öcalan'ın "Kürt sorununun" Türkiye'de yegane ve asli muhatabı konumuna getirilmesi, sorunun çözümünde içinden çıkılmaz bir durum yaratmıştır. PKK ile onun sinsi uzantıları Öcalan'a tapınma tutkusuyla bağlıdırlar. Bu nedenle, Öcalan'ın onlar üzerindeki etkisi tamdır. Bu bakımdan, Öcalan'ın PKK ve BDP üzerindeki kontrolünü kaybedeceği veya PKK ile BDP'nin Öcalan'dan koparak bağımsız bir yaklaşım ve yapıcı bir duruş geliştirmelerini beklemek beyhudedir." diye konuştu.

Elekdağ'ın konuşmasını tamamlamasının ardından BDP Siirt Milletvekili Osman Özçelik sataşma olduğu gerekçesiyle söz aldı. Özçelik, BDP'nin etnik milliyetçi bir parti olmadığını, Türkiye'nin demokratikleşmesi için mücadele veren yasal bir parti olduğunu kaydetti. Özçelik "Asıl ırkçılık yapan Sayın Elekdağ'dır. Anayasal vatandaşlık talebimizi bile yasadışı olarak algılamıştır. Hezeyana düşmüş bizi yasadışı bir örgüt gibi göstermiştir. Elekdağ'ın anlayışı 7 T'dir; Terbiye, tenkil, takdil, tehcir, temsil, temdil ve tasfiye. Bunun dışında çözümü yoktur.
AKP'nin iyiniyetli adımlar atması CHP'yi ve Elekdağ'ı endişelendiriyor. AKP'nin yetersizliği bir yana ana muhalefetin ırkçı yaklaşımını kabul etmek mümkün değil"
diye konuştu.


"PKK'nin sinsi uzantılarısınız"

Özçelik'in bu sözleri üzerine ise Elekdağ yeniden söz alarak BDP grubu'na "PKK yasadışı bir örgüttür diyebiliyor musunuz?"diye seslendi. Elekdağ'ın sözlerine BDP sıralarından tepkiler yükselirken Elekdağ "Beni burada ırkçılıkla suçladınız. Bu söylediklerime kulak vermeniz, söylediğiniz gibi bir parti iseniz burada çıkıp 'PKK terör örgütüdür demeniz, dışlıyoruz ilişkimiz yoktur' demeniz lazım. Buraya çıkıp 'biz PKK'nın sinsi uzantıları olmayı reddediyoruz' demeniz lazım. Demezseniz siz 'PKK'nın sinsi uzantılarısınız'. Sizlere söyleyecek başka şeyim yok" diye konuştu.


"Anamuhalefet darbeci militer bir tutum içinde"

BDP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal da söz alarak Elekdağ'ın Aden Körfezi'ne Türk askerinin gönderilmesine ilişkin tezkerenin görüşmeleri sırasında bu konuya hiç değinmediğini belirtti. Siyasetin diyalektiğine aykırı bir tablo yaşandığını ifade eden Birdal "Ana muhalefet ezilenlerden yanadır. Şimdi iktidar demokrasiden söz ederken anamuhalefet statükocu militer ve darbeci bir tutum içine giriyor. Bu tutumu telin ediyoruz" dedi.


"Kim darbecilere sahip çıkıyorsa şerefsizdir"

Birdal'ın CHP'ye yönelik "darbeci" ifadesi CHP'lilerin tepkisine yol açarken Grup Başkanvekili Kemal Anadol sataşma olduğu gerekçesiyle söz aldı. Anadol "12 Mart muhtırası verildi. Sayın Demirel 'bu anayasaya aykırıdır, hukuka aykırıdır' diyerek istifa etti. Şapkasını alıp gitti. 1, 1.5 sene susarak olayların gelişmesini bekledi. Cumhurbaşkanlığı seçimi sözkonusu oldu. CHP ve AP milletvekilleri işbirliği yaptılar. Cevdet Sunay'ın görev süresini uzatmak istediler. Bir oyla anayasa değişikliği kabul edilmedi, Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçildi. Demirel demeçler vermeye başladı. Bölükbaşı'ya gazeteciler sordular; Demirel 1.5 senedir susuyordu, şimdi konuşmaya başladı diye. O da 'Menzil dışına çıktı da onun için konuşuyor' dedi. Biz CHP'liler menzil içindeyken darbeyle darbecilerle kavga etmiş, gerçek demokrasi mücadelesi vermiş insanlarız. "diye konuştu. Anadol kürsüde konuşurken CHP'li Mustafa Özyürek ile BDP'li Sırrı Sakık ise oturduğu yerden karşılıklı olarak tartıştılar. Oturumu yöneten Güldal Mumcu CHP ve BDP milletvekillerini sık sık uyarırken Anadol "Eski partiniz DTP önerge verdi, orduda cuntayla darbeyle hareket eden bu yolda çaba gönderenler hakkında. Biz lehte oy kullandık, AKP önergeyi reddettirdi. Kim bu parlamento altında darbecilere sahip çıkıyorsa alçaktır, şerefsizdir." diye konuştu. Anadol'un sözleri BDP sıralarından alkış alırken AKP sıralarından tepki gördü.


"EMASYA'yı Başesgioğlu imzaladı"

Anadol'un EMASYA'yla ilgili sözleri de AKP'lilerin tepkisine neden oldu. Anadol EMASYA'nın dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından imzalandığını hatırlatarak "Kendiniz imzaladınız kendiniz kaldırmaya çalışıyorsunuz. Başesgioğlu'nun imzası var mı yok mu? Şimdi gelip bize cumhuriyetin ilk döneminin hesabını soruyorsunuz şerefle hesabını veriyoruz. Ama sizin de Hikmetyar'ın dizlerinin dibinde geçmişinizle hesaplaşmanızı diliyorum." diye konuştu. Tartışmaların devam etmesi üzerine Mumcu oturuma ara verdi.

 

Başesgioğlu'ndan eleştirilere cevap

Dönemin İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, söz alarak, yapılan eleştirilerden önce herkesin bu protokolü okuması gerektiğini belirterek, o günün şartlarında bu protokole ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Başesgioğlu, "Ben o tarihte İçişleri Bakanıydım. Sadece benim imzam yok. 30 Haziran 1997'de İçişleri Bakanı oldum. O dönem asker ve emniyet arasında çok ağır karşılıklı çatışma ve çekişme vardı. Protokol ise 7 Temmuz da imzalandı. Bu protokol bizden önce 54. Hükümet tarafından hazırlandı ve imza düzeyine gelmişti. Biz sadece imzaladık" dedi.

Emasya Protokolü'nün o günün şartlarına uygun olarak hazırlandığına dikkat çeken Başesgioğlu, "Emasya Türkiye'nin meşru güvenliğini en üst seviyeye çıkaran yasal bir düzenlemedir. 'Asker kendiliğinden validen izin almadan topluma müdahale edecek' yok böyle bir şey" diye konuştu.

Protokol ile teknik bilgilerde veren Başesgioğlu, "Bu protokol ben bakan iken önüme getirilen bir düzenlemeydi. O günün şartlarında bu konu gözden geçirilmiştir. O günün şartlarında güvenlik güçleri bir araya gelmiyordu" dedi.