Tembellik hakkı yok ama işten kaçınma hakkı var

Çalışma piyasası öyle düzenlenmeli ki çalışanın haftalık ve yıllık izinleri dışında ne bileyim yılda üç kez de tembellik hakkı olsa.

Olcay Büyüktaş

Öyle bir hakkımız olsa ki, diyelim sabah kalktık hava soğuk, canımız işe gitmek istemedi. Düşündük taşındık eğer bir parça enerji bulduysak ayaklarımızı sürüye sürüye kalkıp kendimize gelmek için soğuk suları yüzümüze çarptık. Ama hâlâ düşünüyoruz bir şey olsa da işe gitmesek... Arayıp annem çok hasta, babamı hastaneye götürüyorum gibi mazeretlere gereksinim duymasak ve "Şef bugün işe gelmesem" diyebilsek. Yani bir nevi tembellik hakkımız olsa. Tabii ki suiistimal etmeden... Mesela akşamdan kaldığımızda, ya da ayda yılda bir yağan karı çocuklarla oynayarak geçirmek istediğimizde.

Böylesi anlayışlı çalışma arkadaşları, anlayışlı iş ortamları tabii ki vardır. Hakkını yiyemeyiz. Ama başka bir şey bizim istediğimiz, yani iş ortamları öyle olmalı ki çalışan yöneticisine karşı gerekçe üretmek zorunda kalmadan isteğini söyleyebilse. Çalışma piyasası öyle düzenlenmeli ki çalışanın haftalık ve yıllık izinleri dışında ne bileyim yılda üç kez de tembellik hakkı olsa. Ama heyhat hayat öyle değil. 

ÇALIŞMAKTAN KAÇINMA HAKKI

Ancak çalışanın tembellik hakkı yoksa da işten kaçınma hakkı var. Daha doğrusu yasalardaki adıyla Çalışmaktan Kaçınma Hakkı. Gerçi bu pek arzu ettiğimiz ya da edeceğimiz bir durum değil ancak çalışanın sağlığının korunması açısından son derece önemli ve güzel bir hak.

İş yerinde herhangi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu iddia eden işçi, bu sebeple çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilir. 

İşçilerin karşılaştıkları veya karşılaşacakları ciddi ve yakın tehlikelerden dolayı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesine göre, "Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu'na, kurulun bulunmadığı iş yerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak işveren ise derhal kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir."

ÜCRET ÖDENİR

Çalışan böylesi bir durumda yani diyelim ki kot taşlama işinde ya da başka kimyasallara maruz kaldığı bir ortamda gerekli önlemler alınmıyorsa ya da aylardır yaşadığımız korona salgını karşısında alması gereken önlemleri almıyorsa çalışmaktan kaçınabilir. Tabii Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi halinde. Eğer kurul ya da işveren talebi yerinde bulursa, çalışan da gerekli önlemler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir.

Diyelim ki işveren gerekli önlemleri en erken iki ya da beş günde alabilecek, işte bugünlerde yani çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklı kalır. Yani çalışmadığı bu günlerin ücreki kendisinden kesilemeyeceği gibi izinli de sayılamaz.

TEHLİKE BÜYÜKSE

Diyelim ki sorun çok daha büyük ve yakın. O zaman çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın iş yerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gitme hakkına sahip. Bu durumda da yine çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.

İş sözleşmesiyle çalışanlar talep etmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı durumlarda, 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesi II/f bendine istinaden çalışma şartlarının uygulanmadığı gerekçesiyle ihbar süresine uymadan ve ihbar tazminatı ödemek zorunda kalmadan haklı nedenle iş sözleşmesini feshedebilir, yani işten ayrılabilir, hatta bir yıllık çalışma süresini doldurmuşsa işverenden kıdem tazminatını da isteyebilir.

Toplusözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır. Ancak kanunun 25. maddesine göre iş yerinde işin durdurulması hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz

ÜCRET ÖDENMİYORSA

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olmamakla beraber buna benzer bir düzenleme, 4857 sayılı İş Kanununun 34 üncü maddesinde yer alıyor. Söz konusu madde uyarınca da ücreti ödeme gününden itibaren 20 gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen çalışan, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.