Tekne’nin baktığı yer
Matilda’nın çizeri olarak rastlaşıp boyutlandırdığı her tiplemeyi bayılarak takip ettiğim Quentin Blake’in, çılgın bir “Mümkün mü?” sorusunun peşine düştüğü macerası Gökte Bir Tekne, ilk basımından yirmi yıl kadar sonra bu kez Emrah İmre çevirisiyle ulaştı okura.
Emek Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki“İnsanlar beraberce daha mutlu yaşayabilirler mi?”
Blake, dünyanın farklı köşelerinden bin 800 çocukla fikir alışverişi yapmış; onların, insanların beraberce daha mutlu yaşayabileceklerine dair hayallerine kulak vermiş, bu hayallerle ortaya çıkan macerayı kaleme alarak diğer çocuklara da dostluk ve dayanışmayı anlatabilmek için yola çıkmış, tıpkı Gökte Bir Tekne gibi.
Yol boyunca dinlediği hayallerin hem farklı hem de bir o kadar benzer olduğunu, dayanışma olgusu üzerinden inşa edilen bir insanlığa dayandığını açıkça görüyoruz.
Bugün çocuğa dair alanlarda emek verenlerin hemfikir olacağını tahmin ettiğim/ umduğum şey ise, çocukların yetişkinlere oranla “temiz” kalmış zihinleri ve insanlıklarının, bize kendimizle yüzleşmede umut olacağı ve insanların beraberce daha mutlu yaşayabileceği bir noktaya evrileceğimiz yolu göstereceğidir.
NERDEN ÇIKTI BU TEKNE?
Isabella ve Nicolas kumsalda amaçsızca dolanırken önlerine çıkan tekne enkazını tamir ederler ve başlar yolculuk. Karşılarına ilk çıkan bir tüfek mermisi yüzünden uçamaz olmuş Sidonie’dir. Onu da alırlar tekneye. O da ne? Havalanıverir tekne.
Belki de ilk yardım ettikleri yaralı leylek Sidonie olduğu ve leylek Gus onlara, bir tek Sidonie’yi kurtarmakla olmayacağını hatırlatınca diğer yaralı kuşların da yardımına koşmak isteğiyle yola çıktıkları içindir bu havalanış, kim bilir.
Macera boyunca yardım edilen her karakterin, kitabın ilk kez basıldığı 2000’de de bugün de dünyada sürüp giden insan eli zorluklar ve trajedilerden kurtarılması çocukların, yaşananların son derece ayırdında olduklarına dikkatimizi çekiyor.
TEKNENİN ARTAN YOLCULARI
Sidonie’yle başlayan yardım yolculuğunun ikinci durağında, kumsalda diğer çocuklarca taşlanan bir kız çocuğunu alıyorlar tekneye. Kızın ten rengini diğerlerinden farklı / yeşil tercih eden Blake’in, ötekileştirmenin sonucu olarak şiddet sorununu da kitapta temsilleştirdiğini böylece izliyoruz.
Üçüncü yolcu, taşocağında kazma sallamaktan yorgun düşmüş bir çocuk işçi… Dördüncü, şehrin pis havasından nefes alamaz olmuş Eric… Son yardım edilip tekneye alınanlar ise savaşın ortasında kalmış bir anne ve bebeği.
Bütün bu kurtarma/ kurtarılmalardan sonra Blake, karakterlerle oynamadaki ustalığını, okura ezber bozan bir yerden daha sunuyor.
Savaştan zarar gören Tekne’yi indirecekleri bir kumsal bulma sevinci yaşayan tekne sakinleri, cadıyı görünce çığlık atıyorlar. Yeşil saçları, yeşil teni, göz bandı ve diğer özellikleriyle Blake’in cadısı, cadı’dır! Öyle midir?
“Olur mu hiç!” dedi Éloïse. “Benim anneannem bu!”
İnsanlık her bireyinin birbirine ve dünyaya, Blake’in Tekne’sinin sakinlerinin baktığı yerden baktığı gün bize de yeryüzü sakinleri denir mi? O vakit, “sakin” sözcüğü ikamet eden anlamının yanında dingin anlamını da taşır mı? Umarım ve isterim ki öyle olsun.
Gökte Bir Tekne / Quentin Blake / Çeviren: Emrah İmre / Can Yayınları / 2021 / 48 s. / 4+