Tek patron Erdoğan
10 yıl önce 4 ismin liderliğinde kurulan AKP'de bugün teşkilata egemen tek isim var.
cumhuriyet.com.tr10. kuruluş yıldönümünü, 81 ilde bakanlar ve parti yöneticilerinin katıldığı kitlesel iftarlarla kutlayan AKP, 2001’de 4 ismin liderliğinde yola çıktıktan sonra 10 yılda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın parti, TBMM grubu ve teşkilata tam egemen olduğu bir yapılanmaya dönüştü.
AKP, RP’nin kapatılmasının ardından kurulan FP’nin, “laiklik karşıtı söz ve eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasından sonra, Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş hareketinin ikiye bölünmesi sonucu, 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu. AKP’nin kuruluş dilekçesinin altında Tayyip Erdoğan’la birlikte 64 kurucunun imzası yer aldı. AKP, Erbakan’ın yıllarca izlediği liderlik biçimi ile politikalarına muhalefet eden bir söylemle, “ortak akıl” söylemiyle 4 ismin öncülüğünde yola çıktı. Erdoğan’la birlikte Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener, AKP’yi yöneten 4’lü çekirdeği oluşturdu. Bu isimlerin her birinin temsili çerçevesinde başlangıçta parti Milli Görüşçülerin daha ağırlıkta olduğu, merkez sağ, liberal, eski ülkücü, milliyetçi ve muhafazakârların da yer aldığı bir koalisyon görüntüsü verdi. Parti teşkilatları ve ardından ilk dönem hükümet yapılanmasında bu denge korundu.
Denge 2007’de bozuldu
3 Kasım 2002’deki ilk seçiminde parti tek başına iktidar olurken Erdoğan, mahkûmiyeti nedeniyle milletvekili ve dolayısıyla başbakan olamadı. Erdoğan, Genel Başkan olarak partide kaldığı bu dönemde AKP’nin ilk hükümetini Gül kurdu. Bu dönemde denge Arınç’ın TBMM Başkanı, Şener’in de Başbakan Yardımcısı olması şeklinde kuruldu. AKP’nin kuruluşundaki denge, 2007 seçimleri öncesinde Gül’ün adaylığı nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde krizle birlikte bozulmaya başladı. Şener, Erdoğan ve AKP yönetimiyle köprüleri atarak milletvekili adayı olmadı. Erdoğan, 2007 seçimlerinde milletvekillerinin yarıdan fazlasını çizip, AKP’nin kuruluş sürecinde teşkilatları oluşturan yeni isimleri Meclis’e taşıdı. Arınç’ın yerini TBMM Başkanı Köksal Toptan alırken, bu dönemdeki denge “Gül Köşk’te, Erdoğan Başbakanlık’ta, Arınç partinin ağabeyi” şeklinde oluşturuldu.
Erdoğan, partinin 10 yıllık dönemde tek oy kaybına uğradığı seçim olan 2009’daki yerel seçimler sonrası kabinede ilk ciddi revizyonunu yaptı. Arınç’la birlikte yakın çalıştığı isimleri kabineye taşıdı. 2007-2011 dönemini Erdoğan “Daha önce iktidardık, muktedir değildik, ilk kez muktediriz” diye tanımladı. 12 Haziran seçimiyle de Erdoğan, kuruluştaki dengelerin tamamına son verdi. Erdoğan, ilk kez milletvekili adaylarının tamamını kendisi belirlerken, ağırlığı 8 yıldır AKP teşkilatlarında yöneticilik yapan, kendisine bağlı isimlere verdi. Partideki klasik Milli Görüş ekolü de ilk kez yok denecek düzeye geldi. 10 yıl sonra gelinen noktada parti, meclis grubu, teşkilatlar, belediyeler ve hükümette tek belirleyici isim olan Erdoğan’ın, seçim sloganı olan “Hedef 2023” çerçevesinde, Cumhuriyet’in 100. yıldönümü olan 2023’ü Köşk’te karşılayacak biçimde Cumhurbaşkanı olma takvimi üzerinde çalıştığı belirtiliyor.
‘Demokrasi değil lider sultası var’
AKP kurucu Ankara il başkanlığını ve bir dönem milletvekilliğini yapan Ersönmez Yarbay, AKP’nin ilk hükümetinde başbakan yardımcılığı yapan Ertuğrul Yalçınbayır ve eski FP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu AKP’nin 10 yıllık sürecini değerlendirdi.
Ersönmez Yarbay:
On yıllık dönemde, iki kez mahalli seçimleri, bugün üçüncü kez genel seçimleri kazandı. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında başarılı. Ancak parti içi demokrasi açısından durum böyle değil. Kuruluştaki tüzüğümüzdeki parti içi demokrasiyi geliştirecek hükümlerin üçü askıya alınmış durumda.
Milletvekili adaylarının önseçimle belirlenmesi, tüm parti yöneticilerinin ve MYK üyelerinin seçimle belirlenmesi hükümleri tüzük değişikliğiyle askıya alındı.Tüzükte parti içi demokrasiyi sağlayan sadece bir hüküm kaldı. O da milletvekillerinin üst üste üç dönemden fazla seçilme yasağı. Temenni ederim ki bu hüküm korunur ama bana göre bunu da değiştirecekler. Biz Erbakan Hoca’dan ayrılıp AKP’yi kurarken daha demokratik, daha özgürlükçü bir parti kuracağımızı söylemiştik. Ama bunların hiçbiri gerçekleşmedi, tersine daha da geriye gitti. AKP, söylediğimizin tersine lider partisi haline dönüştü.
Mehmet Bekaroğlu:
Bana göre AKP, RP ve FP’nin yaşadığı sıkıntılardan sonra “Türkiye’de muhafazakâr partiler iktidarda nasıl kalır?” sorusuna verilen cevaptır. Cevap da şudur. Dengeler siyaseti. Mesela içerideki güçlü siyaset odaklarına karşı dışarıdaki siyaset odaklarını dengeleyerek onlarla ittifaklar yaparak yol yürümek.
Bir siyasi partiden çok, bir yöntem hareketi gibi. Bunda da başarılı oldular dengeleri ihtiyaçları çok iyi gözettiler. Böyle zaman zaman gerekli ittifakları kururak nasıl iktidarda kalınır sorusunun cevabını buldular ve on senedir iktidardalar. Peki “başardılar da ne oldu, bunlar nasıl bir siyasi parti?” Her şey olabilen amorf bir şey. Ne gerekiyorsa o olabilen. Sol argümanlar mı gerekiyor solculuk, dincilik mi gerekiyor dincilik, milliyetçilik mi milliyetçilik... Bu esnekliği sergilediler. Hâlâ ihtiyaç hangi alanda ortaya çıkıyorsa o alanı dolduruyorlar. 12-15 milyon insan sadaka dediğimiz bütçe garantili yardımlarla ayakta duruyor. Geliri yüksek olanlar araba, ev aldılar, krizden korkuyorlar, tek parti iktidarını istiyorlar. Durumları daha iyi olanlarda ise zaten AKP onların çıkarına işler yapıyor. Başarısının sırrı da bu.
Ertuğtrul Yalçınbayır:
AKP örnek parti olmak amacıyla kuruldu. Ancak hem partinin hem de Türkiye’nin demokrasiyle ilgili pek çok açıkları var ve bu açıklar bir türlü kapatılmadı. Erdoğan, ilk grup toplantısında “Milletvekilleri emme basma tulumba gibi oy kullanmayacak, özgür iradeleri olacak” dedi ama milletvekillerini hâlâ belirli kişiler belirliyor ve ondan sonraki tüm görev dağılımları da aynı şekilde.
Tüzük ve programımızda yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edileceği, azınlık haklarının korunacağı, bireyin haklarının güvence altında olacağı, partizanlık ve ayrımcılık yapılmayacağı, lider sultasının olmayacağı yazıldı. Ben partinin hâlâ üyesiyim ve bu nedenle bunları isteme hakkım var.