Tek dertleri müzik
Serkan Keskin, Taner Ölmez ve Fırat İkisivri’yle türküler içinden...
Ayça Han
Üçlünün bir araya gelip oluşturduğu, daha sonra aralarına profesyonel müzisyenlerin de katılmasıyla son hâlini alan çiçeği burnunda grup Barabar, ilk albümleri “Memleket Nere?”yi 7 Ocak'ta dinleyicileriyle paylaştı. Halk müziği eserlerinin yorumlandığı albümün tamamı canlı kaydedilmiş, "Sabah oturduk, akşam kalktık" diyor Taner Ölmez. Şile'de ormanlık bir alanda yapılan kayıtların samimi videolarını da Youtube üzerinden izlemeniz mümkün. Çoğumuzun kulağına değmiş türküleri bir de, tek dertleri müzik yapmak olan Barabar'dan dinleyin derim.
Son bir haftada lansman konseri yaptınız, albüm ve beraberinde video kayıtları paylaşıldı mecralarda. Sizin için nasıl geçti bu süre?
Serkan Keskin: Beraber bir şeyler çalıyor ve eğleniyorken kısa bir video paylaştık sosyal medyada, aslında bunun için bir araya gelmemiştik ilk önce ama çok güzel geri dönüşler oldu. Tam o dönemlerde keyif almaya başladık ve o şarkıları yaptıktan sonra kaydetmeye karar verdik. Yedi tane şarkımız vardı kaydettikten sonra ve paylaştık. Albüm yapmak gibi bir durum değildi aslında önce, sadece paylaşmaktı derdimiz. Şu an beklediğimizden daha enteresan geri dönüşler oluyor, yurt içinden yurt dışından konser teklifleri almaya başladık. İşler biraz daha ciddiye bindi aslında, biz de tekrar çalışmaya başladık konser şarkıları için.
"Halk müziği coverlayalım" gibi bir şey var mıydı aklınızda?
F. İ. : Aslında mesele bir grup kuralım, bir şeyler çalalım ya da ne çalalım gibi bir şeyden çıkmadı. "Biz ne yapıyoruz?" diye baktık sadece. Evet Taner türkü söylüyor, güzel de okuyor... Biz bu dönemde yaşıyoruz, şu an ne hissediyorsak, diğer dinlediğimiz müzikler neyse öyle bir şeyler yapalımdan çıktığı için kendiliğinden halk müziği yaptık aslında. "Şöyle bir şey yapalım" diye tasarlamadık hiçbir şeyi. Halk müziğiyle ilgilendiğimiz için, halk müziğini çok sevdiğimiz için hadi bir şey yapalım dendiğinde aklımıza ilk halk müziği geldiği için onu yaptık.
Hangi türkülerin yer alacağına nasıl karar verdiniz? İllâ ki bulunsun dediğiniz bir türkü oldu mu içlerinde?
S. K. : Taner'in oyunda söylediği bir türkü var "Anam Ağlar" benim çok sevdiğim ve seyircinin de burada oyunu izlerken çok etkilendiği, bizim de oyuncu ekibi olarak çok etkilendiğimiz.. O sahnede yokken kenarda Taner'i dinlediğimiz Neşet Ertaş türküsü. Ben onun olmasını çok istedim çünkü çok seviyordum ve bir de canlı olarak burada seyircinin tepkisini görünce.. Ve sanıyorum ki o zamanki modumuz öyle bir mod olduğu için, onu çok sevdiğimiz için Neşet Ertaş'ın başka türkülerini tekrardan hatırlamaya başladık. Öyle bir yola girdiğinizde "A bir de şu vardı" diyorsunuz. Bir de Fıratın "A" dediğiniz andan itibaren onu çalabilme gibi bir özelliği olduğu için, biz "A" dediğimizde ve Fırat onu çaldığında "Bu ne kadar güzel oldu, acaba bununla biraz uğraşsak mı" dedik ve böyle böyle oldu. Grubumuzun ismi gibi böyle beraber, bir şeylere karar vermeden o an ne hissediyorsak öyle yaptık.
'Yeni bir güzellik, başka bir güzelliğin kapısını açıyor'
Bundan sonra yine türkülerle mi devam edeceksiniz?
F. İ. : Halk müziğinde sevdiğimiz hali hazırda bir sürü eser var ama, ona haricen biz bir şeyler üretmek de istiyoruz. Yeni bir beste yapmak istiyoruz, hatta "Hadi şarkıları kaydedelim" dedikten bir önceki süreçte biz bir şeyler çalışmaya başladık aslında bize ait bir şeyler olsun istediğimiz için. Çünkü bir şeyler yapıyorsunuz, yeni bir güzellik başka bir güzelliğin kapısını açıyor oraya da girmek istiyorsunuz. "Hadi bir şeyler üretmeye başladık söz deneyelim mi"diyorsunuz. Bir şeyler deniyorum mesela, oradan Taner bir şeyler söylemeye çalışıyor sonra Serkan abi katılıyor.. Derken tam şarkıları kaydetme sürecine denk geldiği için bu durum, birazcık ara vermek zorunda kaldık ama tabii ki üretmeye devam edeceğiz.
Diğer enstrümanlar ve müzisyenler nasıl dahil oldu?
F. İ. : Aslında müziği ilk etapta yapmaya başlarken evet iyi bir şeyler hissediliyor ama, en nihayetinde tek gitarla bile çaldığınız zaman kafanızda bütün orkestra çalar halde bulunuyor. Onu karşılayacak bir davula ihtiyacımız vardı, perküsyon ihtiyacımız vardı çünkü halk müziği yapıyoruz, onları farklı tonda kullanma ihtiyacımız vardı. Onun dışında mesela gitarı bazı yerlerde aslında bağlama riffleriyle yürütmeye çalıştık, bağlamada tavır denilen tezene tavırlarını gitara bazı yerlerde adapte etmeye çalıştık. Çalıştık derken, bunlar yine yazılı çizili değil de, o anda geliyor. "Bu böyle olsun mu?" diyoruz, hoşumuza gidiyor ve onları kurguluyoruz. Orkestra da şöyle, çok büyük bir bigbangle çalalım değil de, biz bizeyiz işte beraber çalalım modunda olduğumuz için.. Mümkün olduğunca az enstrüman kullanarak, sempatik bir duygu yakalayalım istedik ve orkestrayı onun üzerine kurguladık.
Şarkıları canlı kaydetme firki nasıl doğdu, nerede yapıldı kayıtlar?
S. K. : Bunları o an canlı performansla kaydedelim istedik. Şile taraflarında yazları gittiğimiz bir ev var ve onun önü ormanlık alan, Taner'le daha önceden gittiğimiz bir yer çok seviyoruz. İnsanların olmadığı, açık alanda çaldığımız zaman kimseyi rahatsız etmeyeceğimiz ama evimize de yakın olan, bize ait bir yer. Doğanın içinde birlikte kaydedelim diye bir niyetimiz vardı, organize olup sabahleyin gidip kurulduk ve akşama kadar bütün şarkıları kaydedip döndük. Bizim için hikaye şuydu, biz bunu paylaşacaksak insanlarla ve canlı çalıyorsak tabii ki insanlar onu görmeli. Yaptığımız şeyleri paylaşmaktı amacımız, onu biraz daha görsel bir hale getirip paylaşalım o zaman dedik. Bir grup kuruyorsanız, albüm yapıyorsanız onun ilk şarkısına klip çekeceğiniz zaman hikaye bambaşka bir hal alabliyor. Biz o değiliz, piyasaya girmek için şöyle bi klibe ihtiyacımız var gibi bir kafada değiliz. O yüzden aslında tam olarak, biz buyuz; Barabar bu. Müzik piyasasına "Biz de geliyoruz, müzik grubu kurduk" demiyoruz. İnsanlar da belki o yüzden bu kadar sevdi, çünkü içimiz neyse, orada yaptığımız şey de, sizin gördüğünüz şey de o.
Leyla The Band'le sahnede olduğunuz dönemle şu anın nasıl farklılıkları var?
S. K. : Zaten çok hali hazırda bir izleyici kitlesinin olduğu bir şeydi, izliyor oldukları şeyleri dinliyorlardı. Biz konsere çıktığımızda insanlar şarkıları ezbere bilip söylüyorlardı. Yaşla da ilgili bir şey bu, nereden baksanız 5-6 yıl öncesi... O zamanki heyecanla, 3 yıldır birlikte olmanın getirdiği bağlılıkla o kadar da müzik yapmanın ne demek olduğuyla ilgili durumun farkında olmadığımız, çok eğlendiğimiz ve insanlar da çok eğlensin diye yaptığımız bir konserdi. İnsanların bizi görmek için geldiği bir konserdi, çok güzeldi inanılmaz günler yaşadık ve bitti. Ama ben devam etmek istiyorum, Fırat zaten müzik yapıyor ama birlikte bir şeyler yapmak istiyor, Taner'le hep birlikteyiz oyun yapmak istiyoruz tiyatro. Biz kendimiz için müzik yapabiliriz, mutlaka paylaştığımızda sevenler olacak sevmeyenler olacak ama oralara takılmadan sadece müzik yapmak için müzik yapıyoruz. O yüzden onun konserini yapmak da, yedi şarkı çalmak da çok heyecanlıydı. Çünkü tamamen kendi istediğimiz, hayatımızdaki mesaimizden bir sürü vakit ayırıp bir araya geldiğimiz, iş edindiğimiz bir şey olduğundan yaptığımız çalıştığımız şeyleri paylaşmak güzeldi.
Barabar için sırada ne var?
S. K. : Güzel konser teklifleri var şu an, biz de nasıl bu süreçte kaydetmeye ve paylaşmaya karar verdiysek aynı şekilde konserler için çalışıp hazır olduğumuzu hissettiğimizde konser yapalım niyetindeyiz. Gelen teklifler şubat ayında hemen bir konser yapılmasına yönelik, fakat biz çok yeni grubuz ve onun için biraz çalışmamız gerekiyor. Bizim mutlu olmamız lazım ki, insanları mutlu edebilelim. Bunu yetişmemiz gereken bir durum olarak düşünmüyoruz, çünkü onu yaptığımızda bu sağladığımız şeyi kaybetmekten korkarım. Bence Barabar çok uzun vadeli bir şey olmalı hayatımızda, belki o sene üretemesin ama sonraki sene üretsin, bir sonraki albümde kendi bestelerini yapsın ama bu müzik yaptığımız alanımız hep Barabar olsun.
‘Her boşlukta gitarları elimize aldık’ Üçünüz nasıl bir araya geldiniz? T.Ö. : Serkan’la ben tiyatrodan beraberdik, Semaver ve Kumpanya oyunundan. O da yarı müzikal bir oyundu, şarkılarımız türkülerimiz vardı. Onun provası için de Serkan, Fırat’ı çağırmıştı bize yardımcı olması için... S. K. : Çünkü orada, ekipteki insanlar enstrüman çalsınlar istemiştim. Hep birlikte hem enstrüman çalalım, hem de oynayalım isteyince, Fırat bize yardımcı olur diye düşündüm. Ben hem akordiyon çaldım mesela, hem kanun çaldım. O süreçte de Taner’in çok iyi şarkı söylediğini biliyordum, çok iyi bir sesi olduğunu biliyordum ve bir tane türkü söyletmek istedim, ona da Fırat bağlamayla eşlik etti. Fırat’ın aslında tiyatroyla alakası yokken, “Sen de oyna bu oyunda” dedim Fırat da sağ olsun kabul etti. O süreçte her gün prova yaptığımız, turneye gittiğimiz ve oyun oynadığımız için bulduğumuz boşluklarda burada gördüğünüz gitarlar elimizde oluyordu. Fırat’la daha önceden çalışmıştık zaten, ben bas gitar çalmayı çok istiyorum Taner de söylemek istiyor; Fırat da bizim gibi yeteneksizlere yardımcı olan bir arkadaşımız. |