Tarlabaşı Dayanışma ile tencere kaynıyor, dayanışma büyüyor

Yeni bir yaşam umuduyla İstanbul’a yerleşen pek çok göçmenin yolunun düştüğü ve kentin en yoksul semtlerinden biri Tarlabaşı. Burada 10 yıl önce kurulan Tarlabaşı Dayanışma, şu ana kadar binlerce insanın hayatına “dokundu.”

Mehmet Kızmaz

Türkiye’nin en yoğun yerlerinden olan Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’nin yanıbaşındaki Tarlabaşı’nda deyim yerindeyse karanlıktan aydınlığa uzanan bir köprü var: Tarlabaşı Dayanışma.

Sokak sofralarıyla başlayan hikâye sokakta var olma mücadelesi veren insanlara ev bulmaktan, yemek vermeye ve eşya sağlamaya, hastalar ile madde bağımlılarına derman olmaya kadar uzanan bir dayanışmaya döndü.

Sokakta kurdukları ve her renkten, cinsiyetten, ırktan, sınıftan birçok insanın oturduğu sofralarla tanınan dayanışmanın kurucularıyla buluştuk.

Semtte “Urfalı Mehmet” olarak bilinen Mehmet Yeralan (51) yıllar önce Şanlıurfa’dan Tarlabaşı’na göç etmiş.

200 yıllık, tarihi, iki katlı bir Rum evinde 23 yıldır ikamet eden Yeralan, bir dönem emlakçılık ve büfecilik yapmış. 5 çocuğu var.

Şimdi arkadaşlarıyla kurdukları dayanışmayla yoksul, kimsesiz yurttaşlara ve göçmenlere el uzatıyor.

İNSANLAR AÇ!

Dayanışma ile birlikte 2 dairesini barınma alanına çevirdiklerini belirten Yeralan şunları anlatıyor:

"Özellikle kışın sokakta olan yaşlıları o dairelere yerleştiriyoruz. Belediye, emniyet ve hastane de bize ihtiyaç sahiplerini getiriyor. Şu an o iki dairemizde 8 kişi barınıyor. Semtte kiraladığımız 2 katlı başka bir evde de 15 kişi kalıyor. Faturalar dahil herhangi bir ücret almıyoruz. Kimi çalışıyor kimi ayakta zor duruyor. Bir odamız dayanışmanın bürosu. Dayanışmanın mutfağını pandemiden önce hafta sonları Afrikalı göçmenlere veriyorduk ve ihtiyaçlarını alarak ‘Yemeğinizi yapın, kültürünüzü yaşayın’ diyorduk. Haftanın bir günü de semtte yaşayan çocukları birbirleriyle sosyalleşmeleri için kahvaltıya çağırıyorduk. Eğitimlerinde zorlanan çocuklar üniversiteden gelen gönüllü öğrencilerden ders alıyordu. Kitap dağıtıyorduk."

Ailece evde yaptıkları yemeği ihtiyaç sahiplerine dağıttıklarını söylüyor Yeralan. İmece usulü çalıştıklarını dile getiriyor.

Aralarında avukat da var doktor da. Dayanışma ortalama 20 kişinin etrafında dönüyor.

Bağışlarla, desteklerle yola devam ediyorlar:

“Verilen desteklerle malzeme alıyor, ailece evde yaptığımız yemeği akşam saatlerinde kapının önünde dağıtıyoruz. Her gün ortalama 50 ile 200 arasında kişiye yemek dağıtıyoruz. Yasakta dahi yemek dağıttık. Çünkü insanlar aç. İnsanlar önümüzü kesip, ‘Açız bizi yalnız bırakmayın’ diyor. Açlık yasak dinlemiyor. İnsanlar virüsten ölmese açlıktan ölecek. Koronadan dolayı ara vermek zorunda kaldığımız soframız, dezavantajlı grupların, sosyal dışlanmaya maruz kalmış insanların sofrası. Yıllardır kurduğumuz sofraya katılım her geçen gün artıyor. Çünkü sokağa düşen insan sayısı, mağduriyetler artıyor.”

Kadir Bal (solda) ve Mehmet Yeralan (sağda), dayanışmayı yaymaya kararlı. Yalnızlığın ilacını da bulmuşlar: Birlik olmak. “Yalnızlaşan her insan bankaların, tefecilerin, intiharın kucağına düşer” diyorlar. 

BİZE YENİ BİR YOL GEREK

Tarlabaşı Dayanışma’nın kurucularından Kadir Bal (37) ise tekstil sektöründe çalışıyor. Kendisi de Tarlabaşı sakinlerinden.

Tarlabaşı’nda çalışmaya başladıklarını ama dayanışmanın burayla sınırlı kalmadığını vurguluyor.

“Tarlabaşını aşan bir dayanışma ağımız var. Zamanla başka semtlere, şehirlere uzandığımız oluyor. İyilik, dayanışma, muhabbet yatay dayanışma ağlarıyla toplumun her tarafına yayılmalı” diyor.

Bal, dayanışmanın geleceğine yönelik de şunları söylüyor:

“Yardım yerine dayanışmayı, eşit ilişkiyi önemsiyoruz. Temas halinde olduğumuz insanların günlük hayatlarındaki ihtiyaçlarını gidermeye dönük bir pratiğimiz var ama bu asıl meselemiz değil. Amacımız insanların birbiriyle dayanışması. Kimsesizlerin, yalnızların, ötekileştirilenlerin bir araya gelip kendi insiyatiflerini kurmaları. ‘Bulunduğunuz yerlerde benzer dayanışmalar açın, iyiliği derneklerin ve vakıfların tekeline bırakmayın’ diyoruz. Herkes, yaşadığı yerde, sokaktaki insanlara duyarlı olmalı. Ekonomik kriz var. İntihar girişimleri çok oluyor. İnsanlar birbirinden uzaklaşıyor, yalnızlaşıyor. Yalnızlaşan her insan bankaların, tefecilerin, intiharın kucağına düşer. ‘En az 3 arkadaşınızla, akrabanızla iletişimde olun birbirinizi yalnız bırakmayın. Birbirinize köprü olun. Bunalıma girecekseniz de birlikte atlatın.’ Mesajımız bu. Bize yeni bir yol lazım dedik, onu da Tarlabaşı Dayanışma’da kuruyoruz.”