Tarık Günersel'den yeni Hamlet çevirisi
Shakespeare’in belki de bütün bir Batı kanonu içinde hakkında en çok yorum yapılmış, bilimsel çalışmalara konu edilmiş, felsefe ve sanatın en bereketli düşünce uğraklarından biri olmaya da devam eden, onlarca ayrı baskısı yapılmış klasik bir yapıtı Hamlet.
Gülce BaşerALINTILAR
DANIŞMAN POLONIUS:
Dini yüzsüzce kullanır kimi,
Yutturur şeytanca girişimi.
*
HAMLET:
Alçağın alçağı biri çıkar,
Erdemli kalır öbür alçaklar.
(…)
Kan var, kanı var, kanıt yok.
*
İKİ MUHAFIZ:
-Bu gidiş nereye varır?
-Çürümüş bir şey var devlette.
-Tanrı düzeltir.
-Yo, seyirci kalamayız.
*
BABA HAMLET’İN HAYALETİ:
Aç kulağını, Hamlet: Kandırıldı millet!
Güya ben bahçemde uyurken
Zehirli yılan sokmuş. Herkes inandı. Yalan!
Bil ki
Babandan can çalan yılan
Başında taçla şu an.
*
HAMLET:
Zalime dur de! Ama
O yürek bende ner’de!
(…)
Babama benzeyen belki şeytan
-acımdan yararlanıp suça kışkırtan.
Sağlam kanıta gerek var;
amcamın vicdanı oyunla ortaya çıkar.
(…)
Kim katlanır bunca yüke
-ölüm sonrası ürkütmese?
Gidenin dönemediği meçhul ülke…
Bilinç işte böyle korkak eder bizi;
bilinen illeti yeğleriz meçhule.
Karar coşkusu solar, düşününce.
Ve düşü hoş nice hamle düşük olur
etkili bir eyleme yol açamadan.
(…)
Sözüm utandırsın, ama şiddet olmadan:
Acımasız olayım ama insan kalayım.
Hançer dilimde olsun, elimde değil.
(…)
Tam ruhunu duayla arıtırken,
öbür dünyaya geçişe hazırken,
öç alırsam öç olur mu?
Yo. Kınına, kılıcım.
Uygun anda keserim hesabı:
Sarhoşken, kardeş karısıyla,
kumarda söverken ya da.
Kötü iş başında bitmeli işi;
öyle sağlanır cehenneme gidişi.
Annem bekliyor. Bak şu talihe:
Katilin ömrü uzadı dua edince!
(…)
Ah, Şeytan, yaşlı ana tenini
Ateşli kılabiliyorsan, kül et beni!
İçgüdüye uymak ayıp değil artık;
E yaşlılar öyle yapıyor ya.
Akıl pezevenk arzuya.
*
KRAL:
Halk Hamlet’i sever. Sevgi sihirdir:
Kireçli su tahtayı taş gösterir ya,
Kusur erdem gözükür sevgiyle bakınca.
Ok atsam halk tepkisiyle söner,
Hedefe varmaz, yayıma döner.
*
LEARTES:
O canı bu can çıkarsın.
KRAL: Daha iyisi can sağlığı.
Tut ki kılıç olmadı, hemen B Planı.
Hah, buldum: Maçta ne olur? Ter.
Susayan Hamlet içecek ister,
Zehirli kupa hazır bekler.
*
HAMLET:
Her kötülük elbet çıkar göz önüne,
Dünyanın tüm toprağı gömdüyse bile.
*
- Öncelikle böylesi bir çeviri projesi için neden Hamlet’i tercih ettiğinizi sorayım. Türkçe ve Türkiye dinamiklerini biraz açabilir miyiz? Siyasetten çok sosyolojiye mi yakın, söz gelimi? Çünkü Shakespeare’in çok daha siyasi oyunları var, aslında… Onların çevirilerini tercih etseydiniz, günümüzün siyasetine çok daha kolay göndermeler yükleyebilirdiniz. Ama siz Hamlet’i seçtiniz? Üstelik bundan böyle çeviri yapmayacağınızı da ifade ediyorsunuz?
İlkokulda bir yakınım bana “To be or not to be” sözünü söyleyip de anlamını belirtince sarsıldım. Hamlet aşkım o zaman başladı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Mina Urgan’ın öğrencisiyken Shakespeare dersinde gelişti.
- Hangi kaynakları kullandınız?
Çeşitli Hamlet basımları/edisyonları ile yardımcı kitaplar var. Başta, editörü John Dolven olan Hamlet -2016 Oxford yayını “The New Oxford Shakespeare, The Complete Works Modern Critical Edition.”
- Bu basımda perde bölümleri niye yok?
Piyesin aslına uygunluk ve akışkanlık bakımından. Gelenekleşmiş halinde beş perdede yirmi sahne vardır. Oxford 2016 basımında ise III.4 ile IV.1 birleşik olarak 19 sahnede, şöyle:
1: I.1 - 2: I.2 - 3: I.3 - 4: I.4 - 5: I.5
6: II.1 - 7: II.2 - 8: III.1 - 9: III.2
10: III.3 - 11: III.4 ile IV.1 - 12: IV.2
13: IV.3 - 14: IV.4 - 15: IV.5 - 16: IV.6
17: IV.7 - 18: V.1 - 19: V.2
Ayrıca 19 sahneyi 54 birime ayırdım, prova planlaması için kolaylık olsun diye. Tüm roller 18 oyuncu ile oynanabilir; döküm hazırladım.
- Amacınız ne oldu?
Şiirselliğe saygı, oyuncu ve seyirci için uygunluk. Shakespeare’in yaptığı gibi, güncelliğe önem vermek, hem atıflar hem de dil bakımından.
- Shakespeare’in dili hakkında neler belirtmek istersiniz? Örnekse, söz dağarcığı bakımından?
‘Bedroom’ Shakespeare’in türettiği/uydurduğu kelimelerdenmiş. Bence iyi bir önerisi de ‘crimeless’ (suçsuz) ama nedense tutmamış, yerine ‘innocent’ (masum) var. O dönemde olmayan -ve şairin de kullanmadığı- kelimelerden ikisi ise ‘individual’ ile ‘personality.’
- Yazım/imla bakımından?
Shakespeare kendi adını altı farklı şekilde yazmış. Birçok kelimenin yazılışı konusunda birlik yokmuş, ayrıca.
- Sesler bakımından?
TG: Shakespeare’in yanan tiyatrosuna saygı ile yapılan Globe (Yer/Küre) Theatre’da Hamlet’i ya da o dönemin başka oyununu izlerseniz duyduğunuz İngilizce 400 yıl önceki İngilizce olmaz. Aynı telaffuzla konuşulsa günümüz İngilizleri bile izlemekte zorlanır, çok şeyi anlayamaz. Bir yoruma göre bugünün İngilizcesinden çok Amerikancayı andırıyormuş. Youtube’da birkaç seslendirme bulunabilir.
- Cümle yapıları açısından?
Gramer bakımından: İngilizce yeni oluşmaktaymış, o bakımdan bugünkü haliyle gramer pek oluşuk değilmiş. Bu dezavantajı Shakespeare avantaj kılmış, çok daha esnek cümleler kurabilmiş.
- Shakespeare oyun konularını başkalarından almış, öyle mi?
Hemen hemen hepsini. Yazarı bugün bilinmeyen bir Hamlet de izlemiş. Etkilenmeye açıkmış. Gönlüne, keyfine göre takılmış.
- Düzyazı bölümleri de çoğunlukla koşuk biçiminde. Niçin?
1977’den beri ‘nesir’ ile ‘düzyazı’ sözlerini farklı anlamlarda kullanıyorum: Şiir hem koşuk hem de düzyazı ile yazılabiliyorsa tersi de geçerli olmalı: Nesir de hem düzyazı hem de koşuk olarak varolabilir. Nitekim Hesiod’un tarım odaklı eseri düzyazı değil, koşuk; ama nesir değil mi? Hamlet’in toplam etki gücü bakımından Türkçe yankısı serbest koşuk ağırlıklı. O düşünüşümden otuz yıl sonra Princeton Encyclopedia of Poetry and Poetics adlı dev kitapta aynı yaklaşıma rastladım: ‘Poetry ‘(şiir) ile ‘prose’ (nesir) sözlerinin yanı sıra ‘verse’ (koşuk) ile ‘non-verse’ (hah, işte düzyazı; Türkçede ‘koşuk-olmayan’ demek uzun kaçar). Yani ben nesri şiirleştirmiş değilim; nesri düzyazı yerine koşukla vermeyi yeğledim. Toplam etki için.
- Shakespeare çevirisinde ne gibi niteliklere özen göstermek gerekir?
Shakespeare bir kerede dinlenip anlaşılacak şekilde yazmış, güncel dil ve atıflarla, yeni sözler uydurarak. Çeviri için iki dili bir ölçüde bilmek yetmez, araştırmacı, incelemeci olmak da gerekir. Artı, en azından iyi şair olmak ya da şiire yatkınlık. Ayrıca sahne donanımı: Oyunculuk deneyimi. Bir de editörlük, dramaturgluk, yönetmenlik. Bu nitelikler genellikle ekip gerektirir.
- Önceki çevirilerden de yararlandınız mı bu süreçte?
Bilgi notlu çevirileri bağlamında Bülent Bozkurt ile Özdemir Nutku’ya şükran borçluyum. Sabahattin Eyüboğlu ile Can Yücel şiirsel çeviri yapanlar arasında. Eyüboğlu çevirisi ilk kez 1965’te yayımlanmış (Remzi). Daha çok Fransızca çeviriye dayanmış; o zamandan bu yana hem Türkçe ile Türkiye -tüm Dünya- değişti, hem de Hamlet yorum ve bilgileri gelişti.
- Hamlet en çok oynanan oyunlar arasında, değil mi?
Evet. Ama II. Abdülhamid ile Stalin rejimlerinde sansürlü, yasaklı. Türkçeye ilk çevirisi Dr Abdullah Cevdet’in. Sağ olsun, Halit Erdem Oksaçan kazandırdı, yeni, Düzyazı yayınları arasında.
- Hamlet’te her sözün anlamı konusunda tam görüş birliğine ulaşılmış durumda mı?
Hayır. Karar birliğine varılamamış yerler var. Örnek: sondaki kılıç karşılaşmasındaki kurallar. Yorumlar arasından birini seçip en kolay anlaşılabilecek biçimde vermeye çalıştım.
- Elimde Orhan Burian‘ın 1946 tarihli Hamlet çevirisi var. Sizinki var. Arada onlarca çeviri var. Burian önsözde çeviri için nazım kullanmayışını açıklıyor, aslında… Elbette, Shakespeare bir şair, sonuçta… Anladığım kadarıyla siz hem metni “7/24” gibi ifadelerle güncelleştirmeyi, hem de şiir niteliğini güçlü tutmayı hedefleyerek yola çıkmışsınız… Öncelikle sorayım: Nasıl bir serüvendi? Çünkü Shakespeare anadilinde kurucu bir şair. Bir tahminim olmasına karşın sormalıyım: Türkçeleştirirken nasıl bir yol izlemeyi seçtiniz? Neler yaşadınız?
1973-74’te ise Shakespeare ile üslup flörtüm oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Prof. Mina Urgan ile Shakespeare derslerimiz de ilginç geçiyordu. 1973 ortasında Macbeth piyesinin çoğunu el yazımla deftere kopya ettim, egzersiz olarak, ritmleri içselleştirmek için, 1974’te Hamlet’in bir sahnesi ile ilgili İngilizce analizim defterde duruyor.
Shakespeare’e şükran borcumu biraz olsun ödemek için. Yani Hamlet hayatıma 55 yıl önce girdi, benimle oldu; 45 yıl önce de çeviri arzum pekişti. 1993’te Hamlet’in bir bölümünün farklı çevirilerini bir de kendi çevirimle dosya haline getirip İstanbul Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün’e sundum, çeviri isteğimi belirttim. Yerel seçim ertesi yönetim değişti. 2018’de Antalya’da eşim Füsun Hamlet’te yoğunlaşabileceğimi belirtti. 2019 başlarında, çeviri kabaca bitip de gelişme sürecine girmişken, Cem Yanılmaz’ın yönetimindeki Pera-Emre Kınay Oyunculuk Akademisi’nde (EKOA) sunum yaptım. Çeviri Kırmızı Kedi’ye 2019 kasımında iletildi, ONK Ajans kanalıyla. Aylar sonra 2020 ağustosunda bir daha baktım, on kadar değişiklik yaptım. Sağ olsun, editörüm Volkan Atmaca nazik, sabırlı, titiz, dikkatli, katkıcı. Dikkat: Çevirinin son iki yılda birkaç yakınıma ilettiğim aşamaları geçersiz, kitaplaşmış hali geçerli.
- Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak bu kez de güncel dile uyarlamayı sormak istiyorum. Yapmadığınızı söylüyorsunuz ama 7/24 gibi (yazımıyla da birlikte) düşününce, örneğin yıllar sonra piyesi inceleyen birinin, çeviri tarihini tahmin edebileceği izler de bırakmışsınız. Ki, zaten siz de bunlara söz olanağı, diyorsunuz. Çevirmen nerede durmalı? Böylesi sözcüklerin şiirin atmosferini zedelemesinden nasıl korundunuz?
Hayal gücü ile söz açılarından sınır tanımayan Shakespeare yararlandığı kaynakları gönlünce değerlenmişti. Gerçi 7/24 ifadesi o gün yoktu ama kullanılışım meşru, çünkü gün o zaman da 24 saat, hafta 7 gündü. Bir başka örnek ‘U dönüşü’ sözü. O zaman otomobil yoktu, ama hem at vardı hem de İngilizcede U harfi. Atla giderken U dönüşü yapılmaz mıydı? Shakespeare bu benzetmeyi belki hiç yapmadı, ama yapabilirdi. O bakımdan meşru saydığım ölçüler içinde bu sözler. Ama çok düşündüm, sancı çektim. Hesabını verebileceğim adımlar attım, çekine çekine, hatta korka korka. Ayrıca şiir atmosferi tek değil; tez değişebilen atmosferler var, çelişkili yoğunluklarla.
- Bu dil uyarlamasını yaparken nasıl bir kıstas kullandınız, o halde?
Üç soruyu kılavuz kıldım:
1) Hamlet izlenirken rahat anlaşılıyor muydu? Atıflarla? Evet.
2) Sözü zevk, özü düşünce, eylemi heyecan veriyor muydu? Evet.
3) Hangi dönemin diliydi? O günün. Yeni kelimeler türeterek.
- İçerikte de birtakım uyarlama izleri görünüyor gerçi… Hatta yer yer dramaturg, editör kimliklerinizi bile görüyoruz.
Stratejik soru: Okurken dipnotlar işe yarar, peki ya sahnede? Seyirci dipnot okuyamaz ki! O bakımdan bazı önemli bilgileri sözlere kattım. Örnek mi? Wittenberg Üniversitesi. Ad olarak geçiyor, o kadar. Bugün seyirci olarak bize ne ifade eder ki? Oysa Dr Faust’un ders verdiği, Luther’in protesto bildirisini kapısına çaktığı üniversiteymiş. Bu gibi ekler ile seyirci çok daha iyi nüfuz edebilir. Başka örnek: Baba Hamlet ölünce dul kalan karısı Claudius ile evlenir. Ölenin kardeşi önceki yengesi ile. Türkiye’de olabilen bir şey. Hatta Doğu Anadolu’da bazı yerlerde şartmış, töreymiş. Ama İncil’de günahmış, İngiltere’de de 20. yüzyıla kadar yasakmış. Ensest sayılırmış. O bakımdan İncil odaklı bilgi ekledim:
- İki diyaloğa yeni basımlarda yer verilmediğini belirtmişsiniz?
2016 basımında verilmeyen iki diyalog kitap sonundaki ekler arasında, ama bir bölümü piyese kattım: Hamlet’in ülkesini ve hatta tüm dünyayı hapishaneye benzettiği yer. Hamlet seyircisi için önemli. Ayrıca benim Zıhrlı Kurt piyesim devrik padişah IV. Mehmed’in tecritte “Dünya zindan idi, zindan dünya oldu,” sözü ile başlar. Benim açımdan Shakespeare ile hoş bir kavramsal buluşma.
- Yer yer de yönetmenlik yapmışsınız, parantez içi reji notları ile.
Örnek: Kral ile Kraliçe iki kankaya şöyle der:
Kral: Sağ olun, Rosencrantz, Bay Gildenstern.
Kraliçe: Çok yaşayın, Gildenstern, Bay Rosencrantz.
Gelenekleşmiş reji şöyleymiş: Kral şaşırıp adları karıştırıyor, Kraliçe nazikçe düzeltiyor. Bu bilgiyi parantez içi ekledim. A sahi, resmî hitaplar dışında bu adları kısa tuttum: Rosen ile Gilden.
- Türkçe söz dağarcığına Hamlet bağlamında nasıl yaklaştınız?
Olmak ve varlık-yokluk kavramları ile bağlantılı sözlere yer vermeye özen gösterdim:
“Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.”
“Ne var ne yok?”
“Ne var ne yok. Ha var ha yok.”
“Varlık içinde yokluk.”
- Hamlet amcasından söz ederken “Baba ama akbaba,” diyor, bir sahne sonunda.
Shakespeare Türkçe yazsa bu olanağı kaçırmazdı sanırım. Sahneleri vurucu sözlerle bitirmiştir.
Uygun geldi, ekledim. Kitap sonundaki okur notlarında görülebilir.
- Her çevirmen metne bir damgasını basmak ister ya… Çeviriniz sırasında sizden önceki çevirilerde çok güçlü yapıldığını düşündüğünüz bir bölümün gölgesinde kalmaktan ürktüğünüz oldu mu?
Hayır. Ayrıca damgamı basmak istemiş değilim; Shakespeare’in Türkçedeki elçisi olmaya çalıştım; sözüne ve özüne, ruhuna uygun yansıtmaya , yankılamaya çabaladım. Türkçenin olanaklarında yoğunlaştım, kendimi hem seferber edip var kılarak hem de elimden geldiğince yok ederek.
- Hamlet, aslı itibarıyla bir intikam öyküsü… Shakespeare’in etkili oyunları, insanın biricik kendisine ve zaaflarına aittir. Örneğin Macbeth ihtiras trajedisidir ve bütün zamanların öyküsüdür. Peki, sizce Hamlet bugünün insanına ne anlatıyor?
Neler anlatmıyor ki ? Yok yok. Ama bazı noktalara değineyim:
1) Piyesin -dolayısıyla Shakespeare’in sık haksızlığa uğratılan yerlerinden biri finalde Fortinbras’ın makaslanması. O yanlışa dâhi yönetmen Zefirelli bile düşmüş. ‘Tercih’ yerine ‘yanlış’ diyorum, evet. Çünkü Norveç Prensi Fortinbras oyunun uluslararası siyaset ve güç ilişkileri boyutunu sağlıyor: İç çatışma dış güçlere yarar.
2) Ana-oğul, baba-oğul, baba-kız, abi-kardeş, kadın-erkek, iktidar-adalet/sizlik, din-hayat uyumsuzluğu, aşk-nefret, tiyatro-hayat, teori-pratik ya da kuram-kılgı, hayal- somut adım, hatipliğin kandırmakta kullanılışı, ayrıca hicivli eleştirellik…
3) Hamlet Polonius’a “Siz de yengeç gibi geri geri gidebilseniz yaşıtım olursunuz,” derken zaman yolculuğunu kastediyor bence. Hatta ‘gidebilseniz’ dedikten sonra ‘zamanda’ sözünü eklesem mi dedim ama koymadım.
- Şiirin çevirisi hemen hemen imkânsız… Ama bir ara yol bir orta yol, yeniden kurmakla metni kazandırmak arasında çiziliyor, yoksa çeviri olmayacak. Tiyatro oyunları için bu durum nasıl? Shakespeare oyunları için nasıl?
Örnek vereyim:
Polonius: Delilik sonuç. Son uç. Ön ucu ne?
Maraz. Araz. Araza yol açan
maraz. Maraz izidir araz, mantıken.
Görüldüğü gibi, ‘sonuç’ kelimesi ‘son uç’sözüne, o da ‘ön uç’ sözüne yol açabiliyor. Maraz ile araz sözlerine geçiyoruz. Polonius’un sevimli lafazanlığına uygun sanırım.
- Shakespeare çevirmek neden mayın tarlasında dans?
Yanlış yapma riski yüksek. Hem de heyecan ve zevk verici bir çaba.
- Hamlet çevirinizle ilgili başka nokta?
Hiçbir eserimi bitmiş saymam, sunulabilir kıvama ulaştığı kanısına varınca nokta değil virgül koyarım, o kadar.
- “To be or not to be” sözünü İngilizce bırakmışsınız. Niçin acaba?
Çünkü insanlığın ortak hazinesinden. Tiyatrosever olup da bu sözü duymayan var mıdır?
Her çevirisi güdük olur. Aslını verip ardından anlamını vermeyi yeğledim. Bu bağlamda çağrım var: Ey dünyanın tüm Hamlet çevirmenleri, lütfen ‘To be or not to be’ sözünü öyle bırakın, ardından kendi dilinizdeki anlamını da verin. Çeviri odaklı başka noktalar için Virüs dergisinin ilk sayısına, Özge Cengiz’in benimle söyleşisine bakılabilir. Tabii kitaptaki sunuş ile başka notlara da.
- Önümüzdeki dönemde kendi üretimlerinize odaklanmayı planladığınızı söylediniz. Yakında sizden bir şiir kitabı bekleyeceğimizi düşünebilir miyiz?
Yarım yüzyıldır gelişen mozaik destan sıçrama yaptı. Daha önce çeşitli kitaplar konaklamış, evrilmişti: Sonsuzluk Solukları. İngilizcesini hazırlıyorum. Zaten bazı şiirler önce o dilde yazılmıştı.
- Teşekkür ederim..
Ben de, değerli Gülce Başer. Şimdi Hamlet’i hem yönetmeye hem de Polonius rolünde oynamaya hazırım. Yönetmeye derken, hem tiyatroda hem de sinemada. Rusya’da nasıl ki Pasternak’ın parlak bulunan çevirisi ile sinema filmi yapılmış, bizde de Türkçe Hamlet filmi olabilir. Önce tiyatroda. Hayalet bağlamında tedirginim, ama o konuya ileride değiniriz.
Hamlet / William Shakespeare / Çev.: Tarık Günersel / Kırmızı Kedi Yay. / 216 s.