"Tarih bizi affetmez"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM Güvenlik Konseyinin İran'a yaptırım kararı almasıyla ilgili olarak ''Biz 'hayır' dememiş olsaydık, kendimizi inkar etmiş olurduk, imzalarımızı inkar etmiş olurduk, bu onursuz bir davranış olurdu. Biz bu onursuzluğu kabul edemezdik. Çünkü tarih bizi affetmez'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Türk-Arap İşbirliği Forumu (TAF) Dışişleri Bakanları 3. Toplantısı ile TAF Ekonomi Forumu 5. Toplantısı'nın ortak açılışı Four Seasons Oteli'nde yapıldı.

Açılışta konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin dün İran'a karşı aldığı yaptırım kararını şöyle değerlendirdi: ''Biz 'hayır' dememiş olsaydık, kendimizi inkar etmiş olurduk, imzalarımızı inkar etmiş olurduk, bu onursuz bir davranış olurdu. Biz bu onursuzluğu kabul edemezdik. Böyle bir yanlışa ortak olmak istemeyiz. Çünkü tarih bizi affetmez. Gelecek kuşaklar nesiller bizi affetmez. Onun için 'Biz duruşumuzu omurgalı sergilemek durumundayız' dedik ve bu adımı attık. Bugün de meselenin diplomatik yollarla çözülmesini sağlıyoruz, bu çabalarımız devam edecek ve çıkan sonuca kimsenin başka anlamlar yüklememesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Irk ayırmadan, bölge, coğrafya, inanç ayrımı yapmadan, küresel meselelerde, insani meselelerde tavrımızı net ve cesur şekilde ortaya koyuyoruz'' dedi.

Foruma katkıda bulunanlara teşekkür eden Erdoğan, ''Bizler, sadece aynı coğrafyayı paylaşmıyoruz, sadece aynı havayı solumakla, aynı iklimi yaşamakla kalmıyoruz. Bizler ortak bir tarihi paylaşıyor, ortak bir kültürün, ortak bir medeniyetin hissiyatını taşıyoruz'' dedi.

İstiklal Marşı'nın şairi, merhum Mehmet Akif'in, Türklerle Arapların kardeşliğini çok anlamlı iki dizeyle ifade ettiğini belirten Erdoğan, Akif'in, ''Türk Arapsız yaşayamaz; kim ki yaşar der, delidir/Arabın, Türk hem sağ gözüdür, hem sağ elidir'' dizelerini anımsattı. Bu toprakların, 1922 yılına Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanıncaya kadar kısa da olsa bir çok ülkenin işgali altında kaldığını ifade eden Erdoğan, ancak zaferi elde ettikten sonra o ülkelerle her cephede masaya oturmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasını ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' olarak yeniden çizdiğini anlattı.


AB'nin samimiyet testi

Başbakan Erdoğan, bugün bizzat kendisinin, kabinedeki bakanların, bürokratların, özellikle işadamlarının ve sivil toplum örgütlerinin, dünyanın her ülkesine ulaşmaya, işbirliğini artırmaya çalıştıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Arap ülkeleriyle, yani ortak coğrafyayı paylaştığımız, ortak bir kültürü, ortak bir medeniyeti paylaştığımız kardeşlerimizle sıcak ilişkiler kurmamız, ülkelerimizin refahı ve huzuru için mücadele vermemiz çeşitli yorumların ortaya atılmasına sebep oluyor. Özellikle bugünlerde, Türkiye içinde ve uluslararası basında 'Türkiye'nin ekseni mi değişiyor', 'Türkiye farklı bir mecraya mı gidiyor', 'Türkiye Batı'dan mı uzaklaşıyor' şeklinde yorumlar yapılıyor. On yıllardır Türkiye'nin Arap dünyasıyla ilişkilerini perdeleme, örtme, engelleme çabası içinde olanlar, bugün bir kez daha bu gayretlerine yoğunluk veriyorlar.

Şunu hatırlatmakta fayda görüyorum, Türkiye, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üye olmak için 1959'da ilk başvuruyu yapmıştı. Aradan geçen 46 senede hiçbir ciddi somut adım atılmadı. 2005 yılında biz katılım müzakerelerini başlattık, şu anda da bu müzakereler devam ediyor. Avrupa Birliği içinde kimi ülkeler müzakereleri yavaşlatmaya çalışıyor, engel çıkarmak isteyenler oluyor, Türkiye'nin üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler, şevkimizi kırmak isteyenler oluyor. Hiç birine aldırmıyoruz, biz reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Aslında gizli ajandalarının da farkındayız ama buna rağmen AB müktesebatının gereği neyse bunu yapmaya devam ediyoruz. Aslında bu bir testtir. AB bir teste tabi olduğunun hala farkında değil. Samimi mi değil mi bunu göreceğiz.''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, 2008 yılında rekor düzeyde bir oy oranıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin geçici üyeliğine seçildiğini anımsatarak, İspanya ile Medeniyetler İttifakı girişimini başlattıklarını, En son Rio'da 3. zirveyi yaptıklarını, 120 ülke ve uluslararası kuruluştan üst düzeyde katılımın gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan, ''Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına bir Türk, bizim milletvekilimiz olan bir arkadaşımız seçildi ve görevi başarıyla yürütüyor. Irk ayırmadan, bölge, coğrafya, inanç ayrımı yapmadan, küresel meselelerde, insani meselelerde tavrımızı net ve cesur şekilde ortaya koyuyoruz. Balkanlar'da, Kafkasya'da, Ortadoğu'da istikrar, refah ve barış için yoğun gayret sarfediyoruz'' dedi.

Lübnan Başbakanı Saad Hariri, toplantıda Gazze'ye giden yardım gemilerine İsrail'in düzenlediği saldırıyı kınayarak, bölgenin çok hassas bir dönemden geçtiğini ve bu hassasiyetin her alanda söz konusu olduğunu söyledi.

Siyasi ve güvenlik alanında bölgenin, uzun süre sıkıntı yaşadığını ve ''İsrail vahşetinden çok çektiğini'' kaydeden Hariri, İslam ülkeleri, Arap ülkelerinin kapsamlı, adil barışı bölgede yerleştirmeye çalıştıklarını anlattı. Arap-Türk etkileşiminin aktif hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Hariri, ''Arap dünyasında zenginlikler ve insan gücü bulunuyor. Bunlar sayesinde gerçek bir ortaklık tesis edebiliriz. Türkiye ile bütüncül bir ekonomik yapı kurabiliriz'' dedi.

Hariri, ''Bu ortaklık, Arap ülkeleri ve Türkiye'nin bölgedeki meydan okumalara karşı da gücünü artıracak. Araplar'ın ve Türkiye'nin ekonomik ve siyasi platformlarda, uluslararası alanlarda gücünü artıracak'' diye devam etti. Türkiye-Lübnan ilişkilerine de değinen Hariri, geçen yıl aralık ayında gerçekleştirdiği ziyarette çeşitli anlaşmalar imzalandığını hatırlatarak, iki ülke arasında vizenin kaldırılmasıyla Türk yurttaşlarının Lübnan'a gelişlerinde 4 kat artış olduğunu belirtti.
 

Başbakan Erdoğan,  İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili olarak Brezilya ile inisiyatif aldıklarını belirterek, şunları söyledi: ''Bu arada bir hususu da burada netleştirmek istedim: BM Güvenlik Konseyi dün bir karar aldı. Biz, en başından itibaren meselenin diplomasi yoluyla çözümünü savunduk ve dün de olumsuz oy verdik. Burada bir şeyi açıklayacağım. O da şudur; biz Tahran Anlaşmasına giderken, bu anlaşmanın adımlarını atarken, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin hepsiyle bu işin müzakerelerini yaparak bu adımı attık. Daha detayına girmiyorum, buna gerek yok. Bizim buradaki hedefimiz her şeyi masada çözmek. Silahla, ambargoyla, dışlamayla bir neticeye gidilmiyor. Dünya bunun örneklerini gördü ve bedelini çok ağır ödedi. Irak'ta hala bedel ödüyoruz, Afganistan'da bedel ödüyoruz. Milyonlarca insan öldü, 7'den 70'e insanlar öldü. Şu anda Irak'ta yüz binlerce dul kadın var. Bunların sorumlusu kim? Bunun yanıtını bulmamız lazım. Yetimler, öksüzler var, bunların sorumlusu kim? Bunların yanıtını bulmamız lazım. Bunlara karşı susacak mıyız? Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumundadır. İşte Filistin'de yıllardır beklenti içerisindeyiz. Hala Filistin'de barış var mı, yok. Çözüm var mı, yok. Peki çözümsüz mü? Çözümsüz olduğuna inanmıyorum. Sadece birilerinin orada menfaati korunuyor, başka bir şey yok.''


Tahran'daki imzalar diplomasi zaferi

Başbakan Erdoğan, Tahran'a diplomasiyi, barışı egemen kılmak için gittiklerini ve Tahran'daki atılan imzaların bir diploması zaferi olduğuna inandıklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Anlaşma yapıldı, gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım hemen ilgili ülkeleri birinci derecede aramaya başladık, kendilerini bilgilendirdik. Kendilerini ararken hepimize söyledikleri şu oldu; 'bu yaptığınız diplomatik bir zaferdir, sizi takdir ve tebrik ediyoruz. Bunu daimi üyeler de böyle söyledi. ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Almanya hepsi böyle söyledi. Dün ne dediler, 'hayır'. Niye hayır, niye yaptırım, niye acele ediyorsunuz? Eğer İran sözünde durmazsa bu adımı atın ama şu ana kadar İran sözünde durdu, mektubunu gönderdi ama Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının gönderdiği cevabi mektup oradaki mektubun bir devamı istikametinde olmadı. Türkiye takas işini kabul etmez diyordunuz, bak kabul etti. Siz 10 ay diyordunuz, bak 12 ayı da kabul etti. Böyle bir süreç başlayacakken bu işin önünü yaptırımlarla kesme yoluna gittiniz ama ne oldu, 'biz müzakerelere açığız' dediler ve biz de müzakerelerin sürmesi için elimizden gelen gayreti Brezilya ile birlikte İran'la sürdüreceğiz. Tahran Anlaşmasının da masada kalması için gayret göstereceğiz, çünkü artık dünya diplomasiyle yürütülmeli. Onun için de diyorum ki, diplomasi, diplomasi, diplomasi... Bunu başarmalıyız. Hele hele biz siyasilere düşen görev birinci sıradadır. Dün atılan imzaların tek nedeni; Tahran'da bu anlaşmayı mademki yaptık, mademki Tahran'da bu anlaşmayı yaparken altına imzayı koyduk, öyleyse bu imzaların arkasında durmak zorundayız. Brezilya ile birlikte görüşerek bu imzayı attık. Lübnan çekimser imza koymak durumundaydı. O da bunu bu şekilde yaptı. Bu görüşmeler iki hayır ve bir çekimserle bitti. 'Zaten karar çıkacaktı, siz de ona katılabilirdiniz?' Bu işin istikameti noktasında eğer bu işi diplomasiyle götüreceksek başarıya böyle varacağız. Böyle bir yanlışa ortak olmak istemeyiz. ''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze abluka altındayken bölgeye barış ve istikrarın gelmeyeceğini belirterek, ''Bu noktada Arap ülkelerinin de meselenin barışçıl yollardan çözümü için artık daha fazla inisiyatif almalarını beklediğimizi ifade ediyorum'' dedi.
İstihdam üretmeye, ekmeğe, aşa, yoksullara harcanması gereken milyar dolarların sanal meseleler dolayısıyla silahlanmaya harcandığına işaret eden Erdoğan, ''Bugün biz bunu dile getirdiğimiz için, barış dediğimiz için, istikrar, refah dediğimiz için kıyasıya eleştirilere maruz kalıyoruz. Haksızlığa karşı sesimizi yükselttiğimiz, adalet istediğimiz, hukuk istediğimiz her türlü teröre, devlet terörüne karşı çıktığımız için kasıtlı bir propagandanın hedefi oluyoruz'' dedi.

Erdoğan, dünyada 'medya' dendiği zaman akla İsrail ve İsrail yönetiminin geldiğini ve bu konuda istedikleri gibi yönlendirme kabiliyetine sahip olduklarını belirterek, ''Allah aşkına soruyorum, benim ülkemden hareket eden 32 farklı ülkenin sivil yardım gönüllülerini taşıyan sadece ve sadece yardım malzemesi yüklü gemilere yapılan saldırılar karşısında susacak mıyız? 9 vatandaşımın devlet terörüyle uluslararası sularda katledilmesi, farklı ülkelerden 24 kişinin yaralanması bütün yardım gönüllülerine insanlık dışı muamele yapılması karşısında gözümü yumacak mıyım? Yaralılarımızı tek tek ziyaret ettiğim zaman onların halini gördüm".


"Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü"

Başbakan Erdoğan, yıllardır uluslararası toplumun, uluslararası örgütlerin bu insanlık dışı uygulamalara göz yumduklarını ve alttan alta da teşvik ettiklerini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu süreç artık bu şekilde devam edemez, etmemeli. Gazze abluka altındayken bölgeye barış ve istikrar gelmez. Bize ne derlerse desinler hükümetime, hükümetimin politikalarına ne tür çarpıtmalar, iftiralar atarlarsa atsınlar, biz doğru bildiğimiz yoldan inandığımız ilkelerden asla taviz vermeyeceğiz.

Bu noktada Arap ülkelerinin de meselenin barışçıl yollardan çözümü için artık daha fazla inisiyatif almalarını beklediğimizi bir kardeşleri olarak ifade ediyorum. Daha fazla inisiyatif. Filistin İsrail sorunu ortada böylece dururken hiçbir ülkenin tam anlamıyla refah ve istikrarı tesis edemeyeceği artık acı tecrübelerle sabit olmuştur. Gün ihtilafları çoğaltma değil, ittifakları güçlendirme günüdür. Gün barış adına daha fazla emek sarf etme günüdür. Ne ben, ne hükümetim, ne Türkiye bölgede rol kapmanın, şov yapmanın peşinde değiliz. Biz yaşanan acıların, yaşanan trajedilerin, hukuksuzluğun ve korsanlığın tüm bölge ülkelerine, tüm bölgeye ağır zarar verdiğine inanıyoruz. Daha fazla acı yaşanmaması için biz samimiyetle gayret sarf ediyoruz. Şunu unutmayın bizler siyasetçiler olarak sizler her türlü iş adamları, bürokrat, teknokrat hep birlikte dünyada üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunmadığımız sürece zulüm devam edecektir. Ama hukukun üstünlüğünü savunduğumuz sürece er veya geç barış dünyaya egemen olacaktır. Bunu başarmamız lazım. Silahlar sustuğunda kan ve gözyaşı dindiğinde her ülkenin bundan fayda sağlayacağına, Türkiye de diğer tüm ülkeler de bundan yarar göreceğine inanıyoruz. Sadece bu gaye istikametinde gayret sarf ediyoruz.''-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Batı'dan koptuğunu iddia edenlerin art niyetli, kötü niyetli bir propagandanın taşeronları olduğunu vurgulayarak, ''Yüz yıl boyunca Türkiye ile Arap dünyası, işte bu art niyetli propagandanın bir neticesi olarak birbirine sırtını dönmüş, birbirinden uzak kalmıştır'' dedi.

Uluslararası doğrudan yatırımları 1 milyar dolardan 2007'de 22 milyar dolar gibi rekor bir düzeye ulaştırdıklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türk dış politikasında bir eksen kaymasından, bir yön değiştirmeden bahsedenler, açık söylüyorum bu gelişmeleri görmeyenlerdir, görmek istemeyenlerdir. Türkiye'nin Batı'dan koptuğunu iddia edenler art niyetli, kötü niyetli bir propagandanın taşeronlarıdır. Yüz yıl boyunca, Türkiye ile Arap dünyası, işte bu art niyetli propagandanın bir neticesi olarak birbirine sırtını dönmüş, birbirinden uzak kalmıştır. Fransa geliyor, Arap ülkelerinde yatırım yapıyor, İngiltere, Almanya, İtalya, ABD geliyor, Arap ülkelerinde yatırım yapıyor. Arap ülkeleri gidiyor, bu ülkelerde yatırım yapıyor Ama iş, Türkiye'nin Arap ülkelerine, Arap ülkelerinin Türkiye'ye yatırımına gelince devreye kirli bazı eller giriyor, kirli bir propagandayla süreci engellemeye çalışıyor.''
 

Türkiye-Suriye arasındaki örnek işbirliği

Türkiye'nin, 10 yıl öncesine kadar Suriye ile neredeyse savaşın eşiğine geldiğine dikkati çeken Erdoğan, ''2002 sonunda Hükümeti devraldık. Esat kardeşime dedim ki 'gel şu meseleleri bir masaya yatıralım, bir görüşelim, neymiş bu meseleler bir görelim'. Türkçe'de bir deyim vardır; 'incir çekirdeğini doldurmaz'. Evet, Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların adeta incir çekirdeğini doldurmadığını, çözümsüz hiçbir sorunun olmadığını gördük'' şeklinde konuştu. Şu anda, iki ülkenin vatandaşlarının ceplerine pasaportlarını koyarak birbirini ziyaret ettiğini, birbiriyle kucaklaştığını ifade eden Erdoğan, geçen günlerde bir Amerikan gazetesinde yayımlanan haberde, Türkiye'yi ziyaret eden bir Suriyelinin dönüşte ''Türkiye ile Suriye halkları arasında hiçbir fark yok. Türkiye Suriye'dir, Suriye de Türkiye'dir'' dediğini anlattı.
Erdoğan, Lübnan, Ürdün ve Libya ile de vizelerin kaldırıldığını anımsatarak, ''Aramıza çekilen o yapay setleri, yapay engelleri tek tek ortadan kaldırıyor, ilişkilerimizi olması gereken mecraya, tabii mecrasına o doğal yatağına koyuyoruz. Husumetten hiçbir ülke kazançlı çıkmaz değerli kardeşlerim... Kinden, öfkeden, intikam duygusundan hiçbir halk fayda sağlamaz'' dedi.


Arap yatırımcılara çağrı

Uluslararası kuruluşların yapmış oldukları ekonomik projeksiyonlara göre, Türkiye'nin 2010 yılında yüzde 6 ile yüzde 7 arasında bir büyüme oranı ile Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmasının beklendiğini söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Ülke olarak hedefimiz, Türkiye'yi 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapmak. OECD'nin yapmış olduğu tahminlere göre, Türkiye 2011-2017 yılları arasında yılda yaklaşık ortalama yüzde 6,7 büyüme oranı ile OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olacak. Böyle bir ekonomiyle dostunuz, kardeşiniz olan bir ülkeyle yatırımlarınızı her alanda yoğunlaştırmanızı sizlerden rica ediyorum. Türkiye'ye gelmeden önce, gelirken ve geldikten sonra, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, buradaki bütün bürokratik işlemlerinizi sizin adınıza takip edecektir, bundan hiç şüpheniz olmasın. Ajans doğrudan bana bağlı çalışıyor, bütün gelişmeleri bana rapor ediyor. Arap ülkelerinden gelecek yatırımcıların işini daha da kolaylaştırmak için Körfez ülkelerinde de şu anda Ajans yoğun şekilde çalışıyor. Orada bulunan temsilcilerimiz aracılığı ile siz değerli yatırımcılara çeşitli hizmetler sunuyoruz ve sunmaya da devam edeceğiz.''
Başbakan Erdoğan, Türkler de ''ev alma, komşu al' diye bir söz olduğunu ifade ederek, ''Aynı anlama gelecek şekilde, sizlerin de 'al caar, kabl ed daar' dediğinizi biliyorum. Bizler komşu olmanın dahi ötesinde kardeşiz. Bu kardeşliği her alanda büyütmenin, pekiştirmenin mücadelesi ve gayreti içinde olalım diyorum'' diye konuştu.


 

TAF DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANTISI BAŞLADI