Tanzim Satış: Tarih yüzyıllarca sonra tekerrür ediyor

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı notlarında son Osmanlı Padişahı Vahdettin’i şöyle tanımlıyor: “Türkiye halkının hayatını, namusunu, onurunu yok eden kişi!” Vahdettin, TBMM’nin kurulmasından sonra, Sevr Anlaşması’na gönderdiği “Damat” Ferit Paşa ile Avrupa’ya kaçmışlardı…

Özgen Acar

Reis-i Cumhur, AKP Reisi, Reis-i Kumandan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Vahdettin’in köşkündeki uluslararası kabullerinden 2 gün sonra, “yüksek gıda fiyatlarına” tepki göstererek “Pazardaki fiyatlar için gerekirse ayar çekeceğiz. Belediyelerimiz vasıtasıyla ‘tanzim satışı’ yapabiliriz” dedi.

Erdoğan 2 gün sonra da, “Pazardaki yüksek fiyatları” sert dille eleştirip şöyle devam etti: “Biberiydi, çarlistonuydu, patlıcanıydı, domatesiydi; her şeyde, biz bu fiyatlara gerekirse ayar çekme kararını aldık, adımlarımızı atacağız. Belediyelerimiz vasıtasıyla biz bu adımları atacağız…”

Hazine ve Maliye Bakanı “Damat” Berat Albayrak da “Devlet olarak büyük şehirlerimiz başta olmak üzere, fiyat artışlarını engellemek için İstanbul’da 50, Ankara’da 30’tan fazla noktada başlamak üzere ‘tanzim satışları’ sürecini başlatacağız…” dedi…

Erdoğan, şöyle de konuştu: “Afrin’de leblebi, çekirdek mi kullandık? Bu ne domatese, ne patlıcana, ne sivri bibere benzer!”

Migros sahnede…

1954’de İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay hakkında kısa boyundan dolayı halk, gıda fiyatlarının yüksekliği hakkında, “Mini mini valimiz, ne olacak halimiz?” tekerlemesini üretmişti…

Gökay da, İsviçre’de “Ucuzluğun Kralı” olarak tanınan Migros örgütüyle anlaşarak, Belediye’nin 20 seyyar kamyonuyla İstanbullulara “tanzim satışlarını” başlatmıştı.

Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, daha önce Bakırköy Akıl Hastanesinde “psikoloji” doktorluğu da yapan Gökay hakkında “deli” demişti! Gökay’ın yanıtı “O bana deli derse, kargalar bile güler… Ama ben onun hakkında deli raporu yazarsam, hayatı boyunca, akıllı olduğunu kimseye inandıramaz!” demişti.

İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak, halka ucuz et, sebze-meyve yedirmek için 1973’te “Tanzim Satışlar Müdürlüğü’nün (Tansa)” çatısı altında, “Tansa” adıyla ilk mağazasını açtı. Sonradan halka açılarak “Tansaş” adını aldı…

Vehbi Koç’un isteği ile Koç Holding, Migros’un hisselerini alarak 1991’de halka açıldı, 2005’te Tansaş’ı da satın aldı.

Bu oluşumlar günümüzde başka bir yapılanmaya yol açtı! Bakkal ila manav birleşti, adı “market” oldu. Kasap “marketin” çatısı altına girdi, ucuz ürün satma amaçlı “süpermarket” adlı mağazalar açıldı…

Cumhurbaşkanı ve damadı “süpermarket’lerdeki” fiyatları eleştirerek Gökay ile Alyanak’ın başlangıç noktasına dönüyorlar! Oysa bu mağazalar ucuzluk için kurulmamışlar mıydı?

Diocletianus’un kararnamesi…

İS 286 – 305 tarihleri arasındaki Roma İmparatoru Diocletianus, kendisinden önceki ünlü seleflerinin ad ve unvanlarını da taşırdı!

Diocletianus’un, yaşanan ekonomik sorunların önlenmesine ilişkin kararnamesinin girişini alıntılayalım: “İmparator Caesar Gaius Aurelius Valerius Diocletianus Augustus ve İmparator Caesar Marcus Aurelius Valerius Maximianus Augustus ve Flavius Valerius Constantius Caesar ve Galerius Valerius Maximianus Caesar şöyle buyurdular: Büyük başarılar kazandığımız savaşları hatırladığımızda, devletimizin ‘Kader Tanrıçasına (Fortuna)’ ve ölümsüz tanrılara şükranlarımızı sunmalıyız. Bu sayede dünya iyi insanlar için huzurlu bir ortama kavuştu. Biz bu yolda büyük bir çaba ve emek harcadık. Roma’nın büyüklüğü ve saygınlığı, şimdi de devlet onurunun en uygun bir şekilde yüceltilmesini gerektirmektedir...”

Roma imparatorluğu, İS 3. yy’da “büyük ve pahalı projeler” ile “sınırlarındaki düşman akınları” nedeniyle artan savunma giderlerinden ötürü mali sıkıntı yaratmaktaydı.

Çeşitli hukuksuz uygulamaları nedeniyle “mutlakiyetçiliğe” yönelen Diocletianus kendini öne çıkaran bir imparatorluk ortamı yarattı. Bürokratik ve askeri büyüme, sürekli kampanyalar ve inşaat projeleri devletin harcamalarını artırdı.

Üretim düşüklüğünden fiyatlar korkunç derecede yükseldi. Bu sıkıntıyı aşmanın yolu, “para basmak ve vergileri artırmaktı”… Devlet, tedavüldeki altın ve gümüş paranın yerine karşılıksız bakır ve tunç para basmak zorunda kaldı. Diocletianus öncesinde, “gümüş para” 218 - 268 yılları arasında, 5 bin kat değer yitirmişti. Önceleri 7-8 Drahmi’ye satılan, bir ölçek buğdayın fiyatı 120 bin Drahmi’ye çıkmıştı. Enflasyon oranı yüzde 15 bin düzeyinde idi.

Türkiye’de de enflasyon son beş yılda tırmandıkça tırmandı…

2014’te yüzde 8.2 iken, 2015’te 8.8, 2016’da 8.5, 2017’de 11.9 ve son 16 yılda enflasyon ilk kez geçen yıl 20.3’e çıktı. Dolar da 2008’de 1.31 TL iken, 10 yıl sonra 7.20 TL oldu…

Diocletianus, imparatorluğun çeşitli kentlerinde mermer blokların üzerine yazdırarak halka duyurduğu kararnamenin ilk parçaları 1709 yılında Karia’daki Stratonikeia’da (Yatağan) ve sonraları Batı Anadolu (Aizanoi, Aphrodisias), Yunanistan’da ve Mısır’da bulundu.

“(…) Emrediyoruz ki, bütün imparatorlukta aşağıda liste halinde verilen fiyatlara uyulacaktır. Eğer biri küstahlık edip bu kararlara karşı gelirse ölüm cezasına çarptırılacaktır. Ayrıca, mal satın alma hevesi yüzünden arsız bir satıcı ile bu düzenlemeye karşı hile yapan alıcılar da aynı cezayı alacaklardır. (…)”

Kararname’nin oldukça uzun listesinde “tahıl, şarap, et, sebze, meyve, deri, kürk, ayakkabı, kereste, halı, giysilerin yanı sıra, vasıfsız işçiden avukata kadar çeşitli meslek sahiplerinin gündelikleri” gibi kalemler yer almaktaydı.

Latince “Macellum” denilen yerler; balık, et, et ürünleri, av ve kümes hayvanları, meyve, sebzenin, satıldığı, “tanzim satış” yerleri idi. Diocletianus döneminden günümüze bir örneği Kütahya Aizanoi’de kaldı. Doç. Dr. Erkan İznik’in “İmparator Diocletianus’un Tavan (En Yüksek) Fiyatlar Fermanı” adlı yayınından tanzim maddelerinden “Drahmi” üzerinden bazı ödeme örnekleri alıntılayalım: Bazı tüketim maddelerinin tanzim fiyatı ise şöyle: Kuru soğan (en iyi kalite) 4, yeşil soğan (en iyi kalite) 25 adet 4, yeşil soğan (ikinci kalite) 50 adet 4… Sığır eti (yaklaşık) 453 gr. 8, keçi ya da koyun eti (yaklaşık) 453 gr. 8, marul (en iyi kalite) 5 adet 4, marul (ikinci kalite) 10 adet 4, karnabahar (en iyi kalite) 5 adet 4, karnabahar (ikinci kalite) 10 adet 4, lahana (en iyi kalite) 1 adet 4, pırasa (uzun) 10 adet 4, pırasa (ikinci kalite) 20 adet 4. Bazı “ölçüleri yaklaşık” değerli örnekler: Sarımsak 8.5 kg. 60, yeşil fasulye yarım kg. 4, nohut 8.5 kg. 100… Bazı meyveler ise elma (ikinci kalite) 20 adet 4, ayva 10 adet 4 ve iri kavun ise 2 Drahmi olarak tanzim satışa girmişlerdi. Ortalama asker maaşı yıllık 1800, (askere) tahıl ödeneği yıllık 600, her bir öğretmene erkek öğrenci başına 50, duvarcılara (yemek dâhil) günlük 50, heykeltıraşlara (yemek dâhil) günlük 70… İlk aşamada kararname halkı memnun etti. Enflasyonu frenledi. Ancak sonraları ekonomiyi çökertmeye başladı. Çünkü “kararnamedeki” malların fiyatları çok düşük tutulmuştu. Bu nedenle üreticiler mal üretimini durdurdular. Ticaret durma noktasına geldi. Üst sınır getirilen sabit gelirliler de zamanla paralarının eriğini algıladılar. Tüccarlar ve halk “stok” yapmaya başlayınca piyasada ürün azlığı talebi karşılamamış, fiyatlar yükselmiş ve kararname iptal edilmişti. “Tanzim satışı” ekonomik bunalımı çözemediği için Diocletianus’un “tanzim paketi” kısa sürede amacına ulaşamamıştı.

Arz - talep dengesi!

Ankara ve İstanbul’da belediyeler, Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Gökay’ın uygulamasından 65 yıl ve Diocletianus’dan da yüzlerce yıl sonra Reis-i Umuminin talimatı ile tarih tekerrür ediyor… Ekonominin temel kuralı “arz ve talep dengesi” değil mi? Üretim neden artmıyor? Tarım neden geriledi? Nüfusu 81 milyona çıkan Türkiye’nin “talebini” karşılayacak “arza” ilişkin üretimdeki sorunlar üzerinde neden durulmuyor? Erdoğan tutturmuş 3 çocuk diyor! Ya sözü dinlenseydi!

Peki 4 milyon Suriyeli sığınmacıya “arzı” kim karşılıyor?

Acaba ABD Başkanı Donald Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Tanzim satışlarını” neden yapmıyorlar?