'Tampon bölge ile ilgili bir karar yok'
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Suriye'deki gelişmelere paralel olarak Türkiye'de bir tampon bölge oluşturulmasıyla ilgili alınmış bir karar bulunmadığını belirterek, "Büyükelçiliğimizin, resmen, diplomatik olarak çekilmesi söz konusu değildir" dedi.
cumhuriyet.com.trAKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AKP Genel Merkezi'nde düzenlenen Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulunarak toplantının gündemindeki konulara yönelik değerlendirmede bulundu. MKYK'de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun İran, Suriye, Irak ile ilgili gelişmeleri ve Kıbrıs konusundaki gelişmeleri Avrupa Birliği bağlamında naklettiğini dile getiren Çelik, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in de iç gelişmelere yönelik MKYK'de değerlendirmede bulunduğunu aktardı.
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çelik Suriye'de yaşanan gelişmelere paralel olarak Türkiye'de tampon bölge kurulması konusunda bir nihai karar olup olmadığı sorusuna, şöyle yanıt verdi:
"Şu an itibariyle bir tampon bölge oluşturulmasıyla ilgili alınmış bir karar yoktur. Büyükelçiliğimizin, resmen, diplomatik olarak çekilmesi söz konusu değildir. Şam'daki büyükelçiliğimiz bünyesinde vatandaşlarımıza hizmet veren başkonsolosluğun faaliyetleri askıya alınmıştır. Konsolosluk hizmetleri Halep Konsolosluğu üzerinden verilmektedir. Bugün itibariyle büyükelçiliğin kapatılması ve büyükelçinin geri çağrılmasıyla ilgili alınmış bir karar söz konusu değildir."
"Türkiye Suriye rejiminin gitmesini istemektedir"
Suriye'den Türkiye'ye gelen Suriyeli mültecilerin sayısının bugün itibariyle16 bin 79 olduğunu ve bu sayının artabileceğini kaydeden Çelik, Hatay'ın dışında başta Gaziantep'in İslahiye İlçesi olmak üzere yakın yerlerde mülteciler için yeni kamplar hazırlandığını ve sadece Şam yönetimine muhalif olanlara Türkiye'nin insani yardım elini uzatmadığını, muhaliflerin sıkıştırdığı kamu görevlilerinin de Türkiye'den yardım talebinde bulunduğunu kaydetti. Suriye'den Türkiye'ye sığınanların ister rejim muhalifi ister rejim yanlısı olsun gereken yardımı yapacağını belirten Çelik, "Türkiye, kendi halkına zulmeden, halkının üzerine tanklarla toplarla giden Suriye rejiminin gitmesini istemektedir. Türkiye'nin bu rejimle ve yönetimle problemi vardır fakat Suriye halkı ile hiçbir problemimiz olmadı bundan sonra da olmayacaktır. Humus'ta sergilenen vahşet Bosna-Hersek'teki vahşetle eşdeğerdir. Maalesef dünyanın gözü önünde Beşar Esad halkını katletmeye, kırmaya devam ediyor" diye konuştu. Türkiye'nin bu süreci başından beri takip ettiğini, Esad'la Başbakan'ın, Dışişleri Bakanı'nın görüşmeler yaptığını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün mesajlarının götürüldüğünü, her türlü opsiyonun tanındığını belirterek, Suriye Devlet Başkanı'nın sadece zaman kazanmak için taktiksel bazı taahhütlerde bulunduğunu, bunları da yerine getirmediğini kaydetti. Nisan ayı başında İstanbul'da toplanacak Suriye'nin Dostları toplantısına Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını anımsatan Çelik, bu toplantıda da Suriye yönetimiyle ilgili önemli kararların çıkacağına inancını dile getirerek, "Ümit ediyorum ki Suriye halkı hak ettiği ve arzu ettiği barışı bulur ve orada daha fazla kan dökülmez, Suriye halkı evlatlarının acısını görmez, Türkiye bu konuda üzerine düşen ne ise onu yapıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Haber alınamayan gazeteciler
Suriye'de kaybolan ve kendilerinden haber alınamayan 2 gazetecinin akıbetine ilişkin bir soruya da Çelik, Türkiye'nin diplomatik kanallar aracılığıyla Suriye'ye 2 gazetecinin bulunması, can güvenliklerinin sağlanması ve Türkiye'ye iade edilmesi konusunda çağrıda bulunduğunu ancak Şam Yönetimi'nin bu saate kadar gazetecilerin nerede, kimin elinde olduğuna ilişkin bir cevap vermediği yanıtını verdi. Hüseyin Çelik, Suriye'de haber alınamayan iki Türk gazeteci ile Türkiye'ye sığınan Suriyeli generallerin takası konusundaki haberlerle ilgili olarak, "Bu bir söylentiden ibarettir. Bir kulis dedikodusu olarak ben de bunu duydum ama toplantıda Sayın Dışişleri Bakanımıza özellikle bunu sorduk, teyit etmedi" dedi.
Afganistan'da 12 askerin şehit düşmesinin ardından muhalefetten 'Kabil'de Türk askerinin bulunmasına' yönelik eleştirilerin geldiğinin anımsatılması üzerine Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin milli menfaatleri göreceli bir kavramdır. CHP'ye göre milli menfaat başkadır, bize göre çok daha başkadır. CHP, özelleştirme yapılmasını milli menfaatlere aykırı bulur, biz yapılmamasını aykırı buluruz. Kore savaşından beri dünyanın birçok yerine özellikle insani yardım amaçlı olarak bizim ordumuz olmuştur. Lübnan'da, Kosova'da Bosna'da, Afganistan'da olduğu gibi. Şu anda net olarak sayıyı bilmiyorum ancak geçen yıl 28 ayrı bölgede bizim askerimiz vardı. Gerek NATO gerek BM misyonu kapsamında bizim askerimiz dünyanın dört bir yanında özellikle ülkemizin oradaki temsilcileri, Barış Gücü, insani yardım götürmek üzere bulunuyorlardı. Başından itibaren Türkiye'de muharip olarak asker göndermeyi reddetmiştir. Bir kaza meydana geldi, bu kaza Türkiye'de de olabilirdi. Savaşa giderken birileri tarafından saldırıya uğramış değiller. Bizim askerlerimiz Afganistan halkının güvencesidir. ABD askerleri Afganistan'da rahat dolaşmak istedikleri zaman bizim bayrağımızı omzuna, koluna takıp öyle geziyor. Afganistan'daki askerlerimiz Afgan halkıyla çatışarak hayatlarını kaybetmemişlerdir. Bu kazalar maalesef zaman zaman olabiliyor. Muhalefetin bu sorgulamasına saygı duyarım."
Türkiye'nin artık dünya ülkesi olduğunu, içine kapanan, kabukları içine sıkışan bir ülke olmadığını belirten Çelik, dünyanın 16. büyük ekonomi olan G-20 bulunan Türkiye'nin dünyadaki siyasi gelişmelerde izi olduğunu kaydetti. Türkiye'nin yönlendirilen, yönetilen ve gündemi belirlenen bir ülke olmadığını söyleyen Çelik, "Yönlendiren, iradede bizimde sözümüz var. Bu konumda olduğunuz zaman bunun bir bedeli var, bu bedeli de vermek zorundasınız" dedi.
"Halkımızı kine, düşmanlığa, tahrik etmesin"
Nevruz Bayramı kutlamaları adı altında bazı izinsiz gösterilen yapıldığını anımsatan Çelik, arzu edilmeyen hoş olmayan bazı hareketlerin meydana geldiğini söyledi. Bir hukuk devletinde her şeyin yasalar çerçevesinde yapılması gerektiğini belirten Çelik, Nevruz'un herkesin bayramı olduğunu, Türkiye'de ve Türk dünyasında Nevruz'un bahar bayramı olarak kutlandığını ifade etti. Nevruz'la uzun süren bir kışın sonucunda yeni bir uyanışa uyanıldığını, sevgiyi paylaşmak yerine insanların bahar bayramını bahane ederek başta türlü kutlamalar yapmasının anlaşılmaz olduğunu söyleyen Çelik, "Art niyetli insanlar, Nevruz'u bir başka kalkışmanın eseri yapıyorlar" dedi. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'Nevruz bir gün değil bir mücadele sürecinin adıdır' açıklamasında bulunduğunu anımsatan Çelik, "Arkadaşlar siz 21 Mart Bahar Bayramı'nı, bayram olarak değil de başka türlü hissediyorsanız size söyleyeceğim fazla bir şey yok. Benim için Nevruz bahar bayramıdır o günü yeni bir günün mevsimin uyanışı kabul ederim. Birileri kalkar da 'bu bir mücadelenin adıdır' derse yanlış konumlandırmış ve insanları tahrik etmiş olur. Lütfen kendileri özellikle ne yaparlarsa yapsınlar, halkımızı kine, düşmanlığa, nahoş şeylere tahrik etmesinler" dedi. Nevruz kutlamalarının hafta sonu yapılmamasında provokasyon endişesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorusuna ise Çelik, şöyle yanıt verdi:
"Özellikle İstanbul'da gömülü olarak bulunan 13 plastik patlayıcının bir provokasyon yapılacağının bir göstergesiydi. İstihbarı bilgiler Nevruzu kana bulamaya yönelik birilerinin bir provokasyon içinde olduğu yönündedir. Polisimiz halkımın can güvenliği için teyakkuz durumundadır. Ümit ediyorum ki kimsenin burnu kanamadan sevinçle bunu geride bırakırız."
İstanbul'da Nevruz kutlamalarına izin verilmemesini protesto edenlere polisin müdahalesi sonrasında bir kişinin hayatını kaybettiğinin iddia edildiğinin sorulması üzerine Çelik, İstanbul Valiliği'nin açıklamalarını anımsatarak, Adli Tıp Kurumu'nun konuyu incelediğini, bunun sonucunda gerçek ölüm sebebinin ortaya çıkacağını kaydetti.
'Demokratikleşme nereye kadarsa oraya kadar gideriz'
Çelik, açılım konusunda atılacak yeni adımların ve Abdullah Öcalan'la görüşmelerin yeniden başlayıp başlamadığına yönelik soruya, bayramların ruhuna uygun şekilde kutlanması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Türkiye'de milyonlarca Kürt vatandaşlarımız var, Kürt vatandaşlarımızın makul ve mantıklı taliplerine AKP hükümeti her zaman olması gerektiği gibi karşılamıştır. Kürt meselesini halletmek için Türklerin ikna edilmesi ve Kürtlerin tatmin edilmesi gerekiyor. Kamuoyu algınını iyi yönetmeden reform yapamazsınız. BDP istedi PKK istedi diye bunlar yapmadı yapılmaz da. Ne zaman bir reform yapsak ne zaman ileri bir adım atsak PKK ve BDP çevreleri 'bu kendiliğinden mi oluyor biz kan döküyoruz, can alıyoruz, can veriyoruz, bunun karşılığında taviz koparıyoruz' şeklendi bir propaganda yapıyor. 90'lı yıllarda yılda bin güvenlik görevlisi şehit oluyor 4-5 bin PKK'lı öldürülüyordu. O günkü siyasi irade meseleyi polis ve askeri boyutta görüyordu. Biz Kürt vatandaşlarımızın gayrimemnun değil memnun vatandaşlar olmasını istiyoruz. Bu ülkenin birinci sınıf tadını çıkaran vatandaşlar olmasını istiyoruz. Demokratikleşme sonuna kadar devam edecek. Medeni kalkınmış ileri demokratik ülkelerde demokratikleşme nereye kadarsa oraya kadar gideriz."
Hakkari'nin Uludere İlçesi'nde meydana gelen olayda hayatını kaybedenlere ilişkin hazırlanan raporun tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda Çelik şöyle konuştu:
"Biliyorsunuz TSK'nın yaptığı bir soruşturma var. Askeri yargı işin içinde, Diyarbakır Savcılığı çalışmasını bitirmedi. Mülkiye müfettişleri de çalışmalarını aşağı yukarı sonuçlandırılmış durumda. Bu aşamada böyle bir rapor yayınlanırsa bu yargıyı etkileme olabileceği için belki bekletilmekte. Bütün çalışmalar bittikten sonra bir araya getirilip nihai bir açıklama yapılabilir. İhmali, kusuru, kastı olan birileriyle ilgili bir şey yapılması gerekiyorsa, bunlar şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılacaktır."
"Borcun milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 36"
Teşvik Paketi'ne ilişkin soruları da yanıtlayan Çelik, paketin aşağı yukarı sonuçlandırıldığını ve Başbakan'ın ne zaman açıklayacağı konusunda bilgisi olmadığını söyledi. Çelik, AB'ye üye 27 ülkede borcun milli gelire oranını yüzde 87 olduğunu bu rakamın Türkiye'de yüzde 36'ya kadar indiğini bunun önemli bir gelişme olduğunu kaydetti.
"CHP'nin dayatmalarına AKP eyvellah etmeyecektir"
Önümüzdeki hafta eğitim sisteminde değişiklik öngören 4+4+4 düzenlemeye ilişkin Meclis'te yüksek gerilim endişesi taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine Çelik, bu konudaki CHP'nin eleştirisini BDP'nin dayatmasına benzeterek, "BDP diyor ki, 'istediğimiz yerde, istediğimiz zaman, canımızın istediği şeyi ya yapmamıza müsaade edersiniz ya da biz taşkınlık çıkarırız.' CHP'de 'bizim dediğimizi şekilde yapmazsanız, kabul etmezseniz, yani azınlığın çoğunluğa tahakkümünü kabul etmezseniz maraza çıkarırız, kürsüyü işgal ederiz' diyor. Biz Meclis'te birine of bile demesini istemiyiz, hukukun, nezaketin dilinin orada hakim olması gerekiyor. Biz Meclis'te komisyonları genel kurulu CHP'nin keyfi tutumuna teslim etmedik bundan sonra da teslim etmeyeceğiz. CHP'nin dayatmalarına AKP eyvallah etmeyecektir. Uzlaşma maskesi altındaki dayatmalara AKP asla boyun eğmeyecektir. Mehmet Akif'in dediği gibi 'Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilmeye gelir, ama çekilmeye gelmez boynum' " dedi.