Taliban’la karşı karşıya kalmak...

Geçtiğimiz günler, ama ne haftaydı dedirtecek küresel çaplı yoğun bir diplomatik trafiğe sahne oldu.

Mine Esen

ABD Başkanı Biden’ın “Amerika geri döndü” sloganının içini doldurma hedefiyle selefi Trump döneminde bozulan transatlantik bağları onarma gezisi G7, NATO, AB toplantıları eşliğinde sürdü. NATO toplantısı çerçevesinde Brüksel’de Erdoğan-Biden görüşmesi gerçekleşti. Toplantı verimli geçti açıklamalarına karşın Ankara-Washington hattında Rus S-400 hava savunma sisteminden, ABD’nin terör örgütü YPG’ye desteğine bir çok konuda kriz başlıkları halen ortada... Taraflar ise şu aşamada çözülmesi mümkün olmayan konulardan ziyade yeni “işbirliği modellerini” gündeme getirme arayışında. İşte Türkiye açısından alarm verici gelişme de burada. Çünkü Ankara’nın NATO müttefikliği vurgusuyla Afganistan’da Kâbil Havalimanı’nda güvenliği, yönetimi üstlenme önerisi bilinmezlerle dolu bir hamle. Üstünü üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan bu planda Türkiye’nin, Pakistan ve Macaristan’la işbirliği önerisini Biden ve NATO’nun masasına getirmiş durumda. 

ŞİDDET DİNMİŞ DEĞİL

Afganistan’daki ABD, NATO güçlerinin kademeli çekilmeyi sürdürdüğü dönemde Türkiye’nin, Taliban ve IŞİD bağlantılı örgütlerin şiddet eylemlerinin hız kesmediği Afganistan’da kalıcı olma arayışı başta güvenlik açısından olmak üzere, finansal sürecin nasıl yönetileceği konusunda da tartışmaların merkezinde. Taliban, açık net ülkede hiçbir yabancı güç istemediğini duyurdu. Zaten öneriye olur dese bile Taliban’ın vaatlerini ya da içindeki fraksiyonlar arasındaki görüş ayrılıklarını sona erdirme kapasitesi şüpheli. Katar’daki uzun görüşmelerin ardından ABD, Kâbil yönetimiyle uzlaşmasına karşın Taliban militanlarının saldırıları sürüyor.

Diğer yandan da Pakistan’la olası işbirliği modelinin, Kâbil yönetimince nasıl karşılanacağı da net değil. Afganistan’dan, komşu ülke Pakistan’a yönelik terörle mücadele, güvenlik konularında ağır suçlamalar geçmişte sıkça gündeme yansıdı. Pakistan Talibanı konusunu da hatırlamak gerek... Yani Kâbil-İslamabad hattında karşılıklı güven konusu muamma. Macaristan derseniz, Orban yönetiminin Avrupa Birliği’nde otokratik eğilimler nedeniyle tepkilerin odağında olduğunu ekleyelim...

Çatışma, yokluk döngüsündeki Afganistan, geçmişte ülkeyi işgal eden Rusya için bataklık olmuştu. ABD, Taliban’ı devirmek üzere işgal ettiği Afganistan’dan yaklaşık 20 yıl sonra çekilirken ise köktendinci yapı hâlâ sahada, siyaset sahnesine yeniden dönme hedefinde. Uluslararası toplumdan ise Taliban’a işaretle haklar, özellikle kadın hakları konusunda kaygılar dile getiriliyor... Uluslararası yardım konferanslarında uzlaşılan, taahhüt edilen milyarlarca doların hâlâ büyük yıkımdaki Afganistan’a ne ölçüde yansıdığı da tartışmalı... Üstüne üstelik IŞİD bağlantılı grupların ülkede etkinliği artmış durumda. 

Ankara, Afganistan’da NATO bünyesinde ve Kâbil yönetimiyle uzlaşı çerçevesinde bu ülkede bulunan TSK varlığını çekmeyip, havaalanında konuşlandırarak ittifakın vazgeçilmez askeri gücü olduğu mesajını vermek istiyor olabilir. Böylelikle Batı bloğuyla yaşadığı kriz başlıklarında elinde pozitif gündem maddeleri, ortak çıkar noktası bulmayı hedefleyebilir. Ancak NATO şemsiyesinin çekildiği, şiddetin dinmediği, bilinmezliklerle dolu bir Afganistan macerasının Türkiye için sonuçlarını iyice tartmak gerekir.

Afganistan konusunda Batı’dan gelen “yürüyün kim tutar sizi” şakşaklarına karşı neden onların bunca yıldan sonra geri çekilme hamlesine soyunduğunu iyice sorgulamak gerekmez mi...

BİDEN, BASKIYI PEKİN’E ODAKLAMA PEŞİNDE

Biden-Putin zirvesine gelirsek, taraflar son dönemde iyice artan gerilimde bir vites küçülme mesajı verdi. Sorunlar olduğu gibi yine masada ama ortak çıkarlar vurgusuyla diyaloğun dışlanmadığı taraflarca dile getirildi. En azından nükleer iki gücün silahların kontrolü gibi kritik anlaşmalar konusunda işbirliği adımına yeşil ışık yakması dünyaya minik bir nefes aldırdı. Zirveyle birlikte Biden ile Putin’in “kazan kazan” bir pozisyon elde etme istediği ortada. Biden’ın, NATO’ya da yansıdığı gibi ABD’nin stratejik savunma belgesinde Rusya tehdidine eklediği Çin’le mücadale konusuna daha fazla odaklanmak istediği görülüyor. Böyle bir zirveyle Moskova ile güç dengeleri üzerine bir ilişkiye hayır demeyeceği mesajı veriyor. Diğer yandan Putin’i de ikna ederek silahların kontrolü anlaşmalarına Çin’in de eklenmesi yönünde arayışta. Biden yönetiminin bundan böyle Çin’e karşı baskıyı her koldan daha fazla çevrelemek isteyeceği ortada. 

Putin ise dünya siyaset sahnesinde bir kez daha kritik ana oyuncu olduğunu gösterdi. Pekçok konuyu görüştüklerine değindi ama Türkiye açısından en önemli başlıklar haliyle ABD-NATO’nun Karadeniz hamleleri, bunun Moskova tarafından tehdit olarak algılandığı ve yanıtsız bırakılmayacağı kısımları. Tabii bir de Putin’in yıllardır Suriye’ye yönelik askeri-ekonomik desteğin artık karşılığını almak istemesi, ticari hatların açılması arayışı. Suriye’nin yeniden yapılandırılmasına yönelik uluslararası yardımlar için Putin’in gözü ABD’nin bu konuda nasıl bir yol izleyeceğinde... Moskova’dan Türkiye’nin Afganistan havaalanı önerisine itiraz yükseldi, bunun Taliban-ABD uzlaşısına aykırı olduğuna değinildi. Kimbilir belki de Afganistan’a olur karşılığında Moskova, ABD-Türkiye’ye Suriye kartını masaya getirecektir...

Sonuçta Ankara’nın zorlu noktasında olduğu Batı-Doğu tahterevallisinde zorlu bir hafta daha geride kaldı. Kriz başlıklarının çözüldüğü falan yok sadece “hamd olsun” diplomasisinin doğası gereği “yapıcı görüşmeler, ortak çıkarlar” mesajları. Ve yine kime göre, neye göre denilecek tehlikeli bir “çıkarlar” pazarlığı...