Taliban'ı hangi ülkeler resmen tanıyor, bölgesel ve bölge dışı aktörlerle ilişkileri ne düzeyde?
Afganistan'da ilerleyişini sürdüren cihatçı Taliban örgütü nasıl bir dış politika anlayışını benimsiyor? Hangi ülkeler tarafından resmen tanınıyor ve hangi ülkeyle ne düzeyde ilişkilere sahip? Cumhuriyet Portal Cumhuriyet okurları için derledi.
Mustafa Birol Gügerİktidarda olduğu 1996-2001 yılları arasında Afganistan'ın %90'ını kontrol eden Taliban rejimi ya da esas adıyla "Afganistan İslam Emirliği", Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Suudi Arabistan olmak üzere üç ülke tarafından resmen tanınmakta ve bu ülkelerden yüklü yardımlar görmekte.
Taliban, dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinde 'izolasyon' politikası izliyor. Kendi tabirleriyle, diğer ülkelerin iç işlerine karışmıyor ve benzer şekilde iç işlerine yönelik müdahalelere de karşı çıkıyor.
Öte yandan, Taliban'ın tüm bölgesel ve küresel aktörlerle bağları bulunuyor.
HİNDİSTAN
Hindistan, Afganistan'daki Taliban rejimini tanımıyor, buna karşın Afgan hükümeti ile yakın stratejik bağlara sahip. Hindistan, Taliban tarafından infaz edilene dek eski Afgan Cumhurbaşkanı Muhammed Necibullah'ın en yakın müttefiklerinden biriydi ve infazını şiddetle kınamıştı.
Buna karşın Taliban, 2012 yılında Hindistan ile iyi ve samimi ilişkilere sahip olmak istediğini duyurdu ve ülke yöneticilerini, ABD'nin Afganistan'daki askeri harekatlarına direndiği için kutladı.
İRAN
Taliban'ın tarihsel anlamda düşman kabul ettiği ülkelerden biri olan İran, 1998 yılının ağustos ayında Mezar-ı Şerif'e saldırınca, Taliban güçleri çok sayıda İranlı sivil ve İran konsolosluğunda görevli 11 diplomat ve istihbarat görevlisini infaz etti. Ancak bugün pek çok uzman İran Devrim Muhafızları Kolordusunun bugünlerde Taliban'la iyi ilişkilere sahip olduğuna inanıyor. İran'ın, 2004/2005 yıllarından bu yana Taliban güçlerini eğitip donattığı öne sürülüyor.
Bir görüşe göre, Taliban içerisinde İran'a yakınlığıyla bilinen Şii Hazara Savaşçıları da bulunuyor. Taliban'ın, Şii azınlığına yönelik IŞİD bağlantılı saldırıları kınamış olması da bu savı doğruluyor.
Ağustos 2019'da Washington Post'ta çıkan bir haberde, "İran-Taliban ilişkisinin ekonomi, güvenlik ve siyasi alanları kapsadığı ve Taliban varlığını hissettirdikçe büyüyeceği" ifade edildi.
ABD istihbarat yetkilileri, İran'ın 2019'da Afganistan'da Amerikalılar da dahil olmak üzere yabancı askerleri öldürmesi için Taliban bağlantılı Hakkani ağına para teklif ettiğini öne sürdü.
Öte yandan Taliban, ABD'nin Ocak 2020'de İran Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'yi öldürmesini kınadı ve Süleymani'yi "büyük bir savaşçı" olarak selamladı.
PAKİSTAN
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün iddialarına göre, Pakistan istihbarat teşkilatı (ISI) ile üst düzey ordu yöneticileri, 2000 sonlarındaki muharebe operasyonları sırasında, Taliban’ın askeri operasyonlarının planlanma safhalarında aktif rol oynadı. Pakistan'ın bunun yanı sıra örgüte askeri teçhizat sağladığı, asker toplamasına yardım ettiği, eğitim ve taktik desteğinde bulunduğu öne sürüldü. Buna karşın Pakistan, Taliban'ı desteklediğine yönelik iddiaları hep reddetti.
ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen 2011'de, Afgan Taliban'ının en yıkıcı unsuru Hakkani şebekesini, "Pakistan istihbarat servisinin bir kolu" olarak nitelendirdi. Amiral Mullen'ın açıklamalarını, İngiliz gizli servislerinin raporları izledi. Pakistan istihbarat servisinin (ISI), Taliban için finansman ve eğitim desteği verdiği ve servisin, Taliban'ın liderlik konseyi olan Şura'da temsilcilerinin bulunduğu öne sürüldü.
Pakistan 2011 yılına kadar, Taliban ile olan tüm bağlarını şiddetle reddetti. 15 Haziran 2014'te Pakistan ordusu, Taliban'ı Pakistan'dan çıkarmak için Kuzey Veziristan'da geniş çaplı bir operasyon başlattı. Bu kapsamda, 327 Taliban militanı öldürülürken, teröristlere ait 45 sığınak ve 2 bomba imalathanesi de imha edildi.
SUUDİ ARABİSTAN
Suudi Arabistan, kuruluşundan itibaren hep Taliban'ı desteklemekle suçlandı. ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına göre, "Suudi Arabistanlı bağışçılar, dünya çapında Sünni terörist grupların en önemli finansman kaynağını oluşturuyor ve Suudi Arabistan; El Kaide, Taliban ve diğer cihatçı örgütler için kritik bir finansal destek üssü olmaya devam ediyor."
KATAR
Katar, 2013 yılında, ABD ve Afgan hükümetinin onayı ile Taliban'ın ülke içinde diplomatik ve siyasi bir ofis kurmasına izin verdi. Bu karara, barış müzakerelerinin kolaylaştırılması adına diğer ülkeler de destek verdi.
Temmuz 2017'de, Suudi Arabistan, o sırada Katar ile şiddetli bir çatışma içindeyken, Katar'ın Taliban da dahil olmak üzere cihatçı terör gruplarını yoğun şekilde desteklediği iddia edildi.
RUSYA
Rusya, ABD yönetimi ve Afgan hükümeti tarafından Taliban'ı silahlandırmakla suçlanıyor. Ancak tarafların iddialarını doğrulayacak hiçbir kamuya açık kanıt yok ve birçok bağımsız uzman, Rusya'nın Taliban'ı herhangi bir şekilde maddi olarak desteklediği fikrine şüpheyle yaklaşıyor. BBC'ye göre, "Rusya bölgede İslamcı köktenciliğin yükselişinden derin endişe duyuyor."
ABD istihbarat yetkilileri, Haziran 2020'de Rus GRU askeri-istihbarat teşkilatının Afganistan'daki koalisyon güçlerini öldürmeleri için Taliban militanlarına ödül teklif ettiğini iddia etti, ancak iddiaları destekleyen somut bir delil henüz ortaya çıkmadı.
ÇİN
Afganistan Dışişleri Bakanlığı'nın uluslararası ilişkiler danışmanı Malek Setiz'e göre, "Çin, Kabil'deki yeni hükümeti hem mali hem de siyasi olarak desteklerken, Taliban Hükümeti ile de resmi olmayan ilişkilere sahip." Çin Dışişleri Bakanlığı bu iddiaları ne reddediyor ne de kabul ediyor.
İNGİLTERE
İngiltere, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından, Taliban'ın Birleşik Krallık'taki yaklaşık 200 milyon dolar değerindeki tüm varlıklarını dondurdu. Birleşik Krallık ayrıca ABD'nin Taliban'ı hem siyasi hem de askeri olarak ortadan kaldırma kararını destekledi.
İngiliz hükümeti 2008 yılında, Taliban savaşçılarına taraf değiştirmeleri veya silahlarını bırakmaları karşılığında ödeme yapmayı planladığını duyurdu; sonraki yıl ise Taliban ile müzakerelerin başlatılması fikrini destekledi.
ABD
Sovyetler Birliği'nin 1979'da Afganistan'a yönelik müdahalesinin ardından, bölgedeki İslamcı mücahitler Sovyet güçleriyle sıkı bir savaşa girdi. Profesör Carole Hillenbrand'a göre bu mücahitlerden bazıları daha sonra Taliban'a dönüşecekti. Dolayısıyla Batı koalisyonu, "Afganistan'ın Sovyetler tarafından ele geçirilmesini engellemek için Taliban'a yardım etti".
Gazeteci, Yazar Ahmed Rashid'e göre ABD, 1994 ve 1996 yılları arasında Pakistan aracılığıyla Taliban'ı dolaylı olarak destekledi, zira Washington Taliban'ı, İran karşıtı ve Batı yanlısı olarak görmekteydi. Taliban 1995'te Herat'ı ele geçirip binlerce kız öğrencinin eğitim hayatına son verdiğinde herhangi bir yorum ya da kınamada bulunmadı. Bu aşamada, dönemin Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Robin Raphel, Taliban ile ilişki kurma çabalarını, hatta Taliban kontrolünde bir boru hattı inşasını güçlü bir şekilde destekledi.
Raphel, Kabil'i ele geçirmesinden kısa bir süre sonra Taliban ile diplomatik ilişkiler kurulmasını koordine etmede etkili oldu. Eylül 1996'da Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesini "olumlu bir adım" olarak nitelendirdi. İlk görev günlerinden itibaren Taliban'a verdiği tutarlı destek, bazı çevrelerde ona "Leydi Taliban" ve "Taliban'ın Vaftiz Annesi" lakaplarını kazandırdı. 1997'nin sonlarında, Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, ABD'yi Taliban'dan uzaklaştırmaya başladı. Ancak ABD, Taliban hükümetini hiçbir zaman resmen tanımadı.
2001'deki 11 Eylül saldırılarının ardından George W. Bush, Afganistan'ın fiili yöneticisi olan Taliban'dan El Kaide lideri Usame bin Ladin'i teslim etmesini talep etti. Taliban, onu iade etmeyi reddedince ABD ordusu "Kalıcı Özgürlük Operasyonu"nu başlattı. Taliban ve El Kaide müttefikleri, ABD liderliğindeki güçler ve 1996'dan beri Taliban ile savaşan Kuzey İttifakı tarafından yenilgiye uğratıldı. Ancak hiçbir zaman kalıcı olarak yok edilemedi.
29 Şubat 2020'de ABD ve Taliban, Katar'ın Doha kentinde bir barış anlaşması imzaladı. Anlaşmanın hükümleri, tüm Amerikan ve NATO birliklerinin Afganistan'dan çekilmesini, El Kaide'nin Taliban kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet göstermesini önleme taahhüdünü ve Taliban ile Afgan hükümeti arasındaki müzakereleri içeriyordu.
Anlaşma Çin, Rusya ve Pakistan tarafından desteklendi ve BM Güvenlik Konseyi tarafından oybirliğiyle onaylandı.