Taliban hakimiyeti kadın ve kız çocukları için daha da karanlık günlerin habercisi

Afganistan'da yaşananlar radikal İslamcı hareketlerle iş tutmanın, emparyal güçlerin kukla yönetimleri olmanın, dışardan "eğitilip donatılmış" bölük pörçük bir ordunun sonuçlarını ortaya koyuyor.

Mine Esen

ABD’nin mücadele altında güçlendirdiği Taliban güçleri dün, “dört koldan”, hükümetin elindeki tek büyük kent olan başkent Kâbil’i de aldı. Köktendinci Taliban bir kez daha Afganistan’da yönetime gelmek için gün sayıyor. Washington’ın nisan ayında açıkladığı hızlandırılmış çekilme takvimiyle birlikte Afganistan’ın pek çok bölgesi domino etkisi misali Afgan güçlerinden Taliban kontrolüne geçmiş halde. 

Yaklaşık 39 milyon nüfuslu, çeşitli etnik yapıdan oluşan, İran ve Çin’le de komşu Asya’nın stratejik kavşağındaki Afganistan’da yaşanan kaos döngüsü, dünyanın pek çok ülkesinde kaygıyla takip ediliyor. Radikal İslamcı akımların güçlenmesinden, Taliban’dan kaçanlarla birlikte ortaya çıkan göç akınına, ABD, Rusya, Çin’e varan Taliban’la pazarlıklar üzerinden bölgesel güç savaşlarında yeni hamlelere kadar uzanan karmaşık tablo önümüzde uzanan... 

KADINLAR İÇİN TEHDİT

Kuşkusuz kadın ve kız çocukları için ise daha da karanlık günlerin habercisi... Kendi seçimlerini yapma, eğitim, çalışma hakkı gibi temel insan haklarının peşindeki Afgan kadını için Taliban zihniyeti yaşamsal bir tehdit. Ne yazık ki, Taliban’la yapılan ABD’nin de arabulucu olduğu müzakerelerde kadın haklarına yönelik içi boş vaatlerin dışında elde pek birşey yok. Daha şimdiden çeşitli bölgelerden peçe zorunluluğu, işten çıkarma haberleri gündeme düşüyor. 25 yıl önce yine adım adım ilerleyerek Kâbil’de hâkimiyeti ele geçiren Taliban’ın meydanlarda halk önünde yaptığı infazlar, kırbaç cezaları kâbusu akıllara geliyor.

ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrasında başlattığı Afganistan işgaliyle birlikte 1996’da geldiği iktidardan 2001’de indirilen Taliban’ın, 2021 yılında uluslararası siyaset arenasında kendine koltuk açma hamlesini elbette kendi başına yaptığını söylemek zor. Yaklaşık 20 yıldır ABD ve NATO çerçevesinde uluslararası askeri konuşlanmanın sürdüğü ülkede Taliban’ın sahada etkinliğini yitirmemesi, silah dahil tükenmek bilmeyen kaynaklarını nasıl sağladığı soruları ortada... Yanıtları ise her işgalde görülen kirli çıkar hesaplarında... 

BİTMEYEN DESTEK!

Sovyet işgaline karşı Afganistan’da “yeşertilen” ABD destekli mücahit hareketlerine kökü inen Taliban, Batı tarzı eğitim, hak-hukuk modellerine topyekûn karşıt. Öyle hop deyip ben geldim falan da demiyor. Yıllardır başta Pakistan tarafından, özellikle istihbaratınca desteklendiği görüşleri sürüp gidiyor. Katar ise uzun zamandır Afganistan İslam Emirliği olarak da bilinen Taliban’ın siyasi bürosuna evsahipliği yapıyor. Doha, ABD arabuluculuğundaki Kâbil yönetimi ile Taliban arasındaki görüşmelerin de ana adreslerinden. Doha’daki müzakelerde varılan uzlaşının temelini oluşturan ateşkese bile uymayan Taliban’a ABD’den gelen yeşil ışık, bugün Kâbil’in anahtarının örgüte tesliminin yolunu döşemiş durumda.

Kimi bölge uzmanı aslında ülkenin pekçok kesiminde, her ne kadar ülkede medeni hukuk, şeriat sistemi dahil karışık bir İslami yönetim hâkim olsa da Afgan halkının Taliban’ın baskıcı uygulamalarına, en keskin haliyle şeriat yönetimi tarzına destek vermediğine işaret ediyor. Ancak özellikle Batı’nın başkent Kâbil üzerinde odaklanan dışardan yönergeli yönetim anlayışıyla birlikte ülke yıllardır dev yolsuzluk, yoksulluk, istikrarsızlıkla birlikte “savaş ağalarının” güç savaşlarının arasına sıkışıp kalmış durumda. Sahada eli silahlı ya da zorlu ekonomik koşullara karşı azıcık kendisine destek veren yapılara karşı halk çaresiz, seçeneksiz. Yıllarca Taliban’dan El Kaide, IŞİD’e uzanan örgütlerin ateş hattında, diğer yandan demokrasi naralı NATO, ABD’nin işgal politikalarıyla kuşatılmışlığın, bu güçlerin pekçok kez “yanlışlıkla” sivilleri hedef alan bombardımanlarının, insan hakları ihlallerinin hedefinde.

Türkiye’ye dönük ABD başta olmak üzere Batı’nın pompaladığı Afganistan’dan göç akını, haklı kaygıların merkezinde. Gelenler kim, kim gönderiyor, kalıcılar mı, yaşanan insani kriz tablosunun arkasında başka hesaplar var mı, Ankara’nın yol haritası nedir gibi pek çok soru yanıt bekliyor. Afganistan kâbusu Türkiye’yi de içine alacak şekilde sürecek gözüküyor.

Kıssadan hisse, işgal kâbusunun bir ülkede yarattığı ağır yıkıma, radikal İslamcı hareketlerle iş tutmanın tehlikelerine işaret ediyor. İktidar uğruna kirli hesaplara göz yummanın, başka ülkelerin kukla yönetimleri olmanın sonuçlarını ortaya koyuyor. Bazı ABD’li yetkililerin çıkıp, “Afgan halkına her şeyi öğrettik, askeri eğittik, artık kendileri için mücadele etsinler” tarzı çıkışları ise evlere şenlik... Biri açlık, yokluk, eğitimsizlik altında kırılan, birbirine kırdırılan bir halk, dışardan “eğitilip donatılmış” bölük pörçük bir ordu, diğer yanda emperyalist güçlerin bölgesel etkinlik hattında birbirine karşı yer yer kullandığı, arka kapılardan silahlandırdığı, anlaşma masalarına oturduğu, işine geldiği zaman terör grubu istediği zaman meşru yönetim kabul ettiği gruplarla iş tutması... Kaosu canlı tutarak Afganistan’da bir ulus olma bilincinin yaşama geçirilememesi... Şimdilerde Taliban’la arka kapıdan flörtleşip bu ülkeden çıkan ABD dahil yabancı güçlerin, bir mola sonrası tehdit oluşturuyor diye yeniden Afganistan’a dönme olasılığı ise her daim canlı...  Şimdi eldeki tabloda Taliban zamanı dediler, o kadar...