Taksim, İstanbul'un kalbi

Gezi Direnişi’nden sonra başka bir gözle bakar olduğumuz, herkesin sahiplendiği Taksim Meydanı’nı ne kadar tanıyoruz? Baha Tanman ve Gülrü Tanman’dan dinleyelim.

Ayşegül Özbek / Cumhuriyet

 


Öncesinde neredeyse her gün geçtiğimiz Taksim Meydanı, Gezi Direnişi sonrası başka bir anlam kazandı çoğu İstanbullu için. Meydanı artık başka bir gözle görmeye başladık çoğumuz. Herkesin sahiplendiği Taksim Meydanı geçmişten günümüze nasıl bir değişim yaşadı peki?
Meydanın tarihi Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki bir sergiyle yeniden hatırlatılıyor. Sosyal hassasiyetlerin en fazla ifade bulduğu bir merkeze dönüşen Taksim Meydanı’nın 19. yüzyıldan 1960’a uzanan süreçte geçirdiği değişim ve dönüşümlere odaklanan sergi fotoğraf, gravür ve haritalardan oluşuyor.
11 Ekim’e kadar devam edecek olan “Taksim: İstanbul’un Kalbi” sergisini Baha Tanman ve Gülru Tanman ile konuştuk.
Gülru Tanman, “Herkes sahipleniyor meydanı, ama neyi sahiplendiğini bilmiyor, tarihini bilmiyor. Nasıl dönüştü, hangi aşamalardan geçti bilmiyor. Sergide meydanın mekansal dönüşümüne yoğunlaştık” diyor.

KAMUSAL BELLEK

- Taksim neden İstanbul’un kalbi?

GT - İstanbul’un kalbi, çünkü 19. yüzyıldan itibaren yaşadığı değişimler, Topçu Kışlası’nın yapılmasından, İstanbul’un ilk kamusal parkının yapılması, 1928’de Cumhuriyet Anıtı’nın açılmasına kadar İstanbul’un, özellikle Cumhuriyet döneminden itibaren kamusal belleğin oluştuğu tek mekanı.

BT - Osmanlı’nın son döneminde başlayan kuzeye doğru olan bu gelişmenin, erken Cumhuriyet döneminde yoğunlaşmasıyla yeni İstanbul’un kalbi oluyor Taksim. Tarihi yarımadanın kalbi Hipodrom, ama yeni İstanbul’un kalbi artık Taksim. Sanatsal hayat, toplumsal hareketlilik, yönetime karşı olan başkaldırılar, eğlence hayatının merkezi.

GT - Bilinçli olarak seçilmiş. Tarihi yarımadada hem Bizans damgası var, hem çok ağır bir Osmanlı kimliği var. Bir de Avrupa’ya açılan kapı bu bölge. Mesela ilk belediye ve şehircilik çalışmaları hep Beyoğlu ekseninde olmuş.
Dolayısıyla altyapı da uygun. Cumhuriyet’in ifade edilebileceği yeni bir mekan için en uygun yer. Bir de bunun alt politik bir mesajı var büyük ihtimalle. Burası o kadar Avrupa ki bir yandan da ulus devlet olma sürecinde Beyoğlu ve bölgesinde bir Türk kimliği oluşturma çabası da var.

BT - Tarihi yarımadadaki onca anıtsal tarihi eser Cumhuriyet Anıtı’nı yutardı. Tarihi yarımadanın dışında, anıtı yüzünü Batı’ya dönük bir bölgede konuşlandırmak ve onun etrafında ideal bir Cumhuriyet dönemi mahallesi oluşturmak amaç. Modern bir semt oluşturma dürtüsü.

SOSYAL HAYAT

-Sadece bir mekansal dönüşüm değil, Meydanla birlikte sosyal hayata da yansıyan değişimler var...

GT - Mekansal dönüşümle aynı zamanda bir sosyal dönüşüm de yaratmak istiyorlar. Cumhuriyet Anıtı yapılıyor, törenler de yapılmaya başlıyor fakat yetmiyor tabii ki meydan. Aslında daha büyük bir alana ihtiyaç var. Önce meydan hazırlanıp anıt yerleştirilmiyor. Tersten oluyor her şey. Anıtı yerleştiriyorlar sonra çok uzun bir süre sonra çevresi gelişiyor.

BT -  Batı’daki meydanlarda gördüğümüz meydanlarda mekanın çok net sınırlandırılması tam olarak gerçekleşememiş burada. AKM güzel bir sınır oluşturuyor, ama öbür tarafta farklı apartmanlar var. Baştan meydanın tasarlanmadığı belli.
Mesela şu önemli bence: Taksim Meydanı’nın ayrılmaz bir parçası şimdi büyük ölçüde kimliğini yitirdi. Talimhane semti. Orası gayet muntazam bir semtti, şimdi oteller fışkırıyor.

GT - Henri Prost’un sunduğu plana göre bugünkü Marmara Oteli’nin yerinde bir seyir terası var. Aslında o planları tam olarak uygulamamışız.

BATI’DA MEYDAN ALGISI

- Bizdeki meydan algısıyla Batı’daki algı arasında nasıl bir fark var?

BT - Bizim genetik belleğimizde Batı’daki anlamda kent meydanı yok. Kent tasarımı olarak meydana baktığınız zaman arkasında şehir nüfusunun kendi örgütlenmesini görürsünüz. Kentin kendi kendini yöneten bir kimlik kazanmasıyla o meydanın tasarlanması birbiriyle bağlantılı.
Bizde Batı’daki anlamda bir orta sınıfın olmaması ve kentin algılanış biçiminin Batı’dan farklı olması önemli bir ayrım. Avrupa’daki meydanın aynısını arıyoruz belki de.
Aslında eski İstanbul semtlerinde meydanlar var, ama o meydanlar belli bir tasarım çerçevesinde oluşmuş meydanlar değil. Organik doku içinde sokakların buluştuğu, çınar ağaçlarının gölgelendirdiği, muhakkak bir çeşmesinin olduğu alanlar. Çınarın yanında kahvesi olan bir boşluk.

‘AL SANA MEYDAN!’

-Taksim Meydanı’nın bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?

GT - Çok kimliksiz kaldı. Koskoca beton bir boşluk. AKM boş bir kabuktan ibaret. Cumhuriyet Anıtı bile bence artık gözükmüyor. Sergideki fotoğraflarda görüldüğü gibi Marmara Oteli’nin önündeki alan yemyeşilmiş. Bence biraz ceza verildi Gezi’den sonra, ‘al sana meydan’ diyerek.

BT - AKM’nin tekrar hayata geçmesi lazım. O yayalaştırılmış beton, devasa platformun da bir şekilde yeşermesi veya işlevsel ve estetik açıdan bir şekle sokulması lazım. O betonun üstünde ağaçlandırma yapmak zor. Ancak yeşil alanlar ve çiçek tarhları yapılabilir.
İnsanların oturup dinlenebileceği kent mobilyası lazım. Depresyon yaratıcı bir boşluk var... Asıl anakaradaki yeşili yok ediyoruz, sonra büyük paralar harcayarak yapay yarımadalar inşa ediyoruz. Mesela Bostancı - Maltepe arasında suni yarımadalar yapılıyor.
 
BAHA TANMAN’DAN TAKSİM MEYDANI’NA BÜTÜNSEL BİR BAKIŞ

‘Yeşillikler zincirini kemirmişiz’

Henri Prost’un nazım planında Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı aslında Maçka vadisindeki yeşil alanla bütünleşen bir yer. Yeşillikler zincirinin halkası Gezi. Aslında bu zinciri zamanla kemirmişiz.
Ceylan Oteli’nin yerinde 1930’lu yılların çok güzel bir binası olan Taksim Belediye Gazinosu vardı. Silueti delmeyen, yayvan bir bina. Onun yanından bir köprüyle Maçka Vadisi’ndeki yeşil alana bağlanırdınız.
Dolmabahçe Vadisi ve Taksim Gezisi aslında Proust’un planında bir bütün oluşturmak üzerine düzenlenmiş. Gazino’nun arkasındaki bugünkü Hyatt Oteli’nin yerindeki Tenis ve Dağcılık Kulübü de yayvandı mesela.
Farkındaysanız sonradan yapılanmalar hep yukarı doğru. Benim İstanbul’un doğasında yüksek binadan ziyade sıcak baktığım yayvan binalardır.