'Tahsilat, beklendiği kadar yüksek olmayacak'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2-B konusundaki tahsilatın öyle çok beklendiği kadar yüksek bir şey olmayacak gibi göründüğünü belirterek, ''Şu ana kadarki değer tespiti yapılan alanların bugünkü piyasa değeri 10 milyar lira falan, bunun üzerine belki bir 5-10 eklenir'' dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kanal 24 televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, ''2-B arazileriyle ilgili beklentiniz nedir?'' sorusu üzerine, 2-B ile ilgili çalışmanın hazır olduğunu belirterek, ''En son Başbakanımıza arz ettikten sonra Meclise gönderilecek aşamaya geldi'' dedi. Babacan, konuyla ilgili verilmesi gereken bazı kritik kararlar bulunduğunu ifade etti.
2-B konusundaki tahsilatın öyle çok beklendiği kadar yüksek bir şey olmayacak gibi göründüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Şu ana kadarki değer tespiti yapılan alanların toplam değeri bugünkü piyasa değeri, bizim isteyeceğimiz rakam değil, piyasa değeri 10 milyar lira falan mertebesinde ki bunlar çok kıymetli alanlar öncelikle tespiti yapıldı. Bunun üzerine belki bir 5-10 eklenir ama bu bugünkü toplam piyasa değeri. Biz ne kadar bir talepte bulunacağız. Bu gayrimenkul sahiplerinden bir bakıma 2-B pozisyonundaki arazilerin, mülklerin tapularını alabilmesi, legalize olmasıyla ilgili belki onu daha belirlememiz gerekiyor. Bir de insanların ne kadarı buna gelecek başvuracak. Belki 'şu anda biz memnunuz' diyenler olabilecek. Oralarda bizim yaptırım mekanizmalarımız olacak mı, olmayacak mı? Bütün bunlar 2-B'den yapılacak toplam tahsilatı etkileyecek. Peşin değil, yıllara sari bir uygulama olacak.''
Babacan, sadece sigaranın ÖTV'sinden her yıl ''tıkır tıkır'' gelen verginin 15 milyar lira olduğunu anımsatan Babacan, ''Biz oradan ne gelirse planımızda, programımızda olmayan yatırımlara yönlendirebiliriz ya da belki bir kısmını borç ödemede kullanabiliriz. İlave bir kaynaktır, küçümsememek lazım. Ama bizim birden bire Türkiye'yi ayağa kaldıracak, şahlandıracak, bütün sorunlarımızı çözecek öyle bir tablo yok'' dedi.
'Bütçe dışı herhangi bir şey yapmamız mümkün değil'
Başbakan Yardımcısı Babacan, KDV ve ÖTV oranlarıyla ilgili seçimlerden sonra bir değişiklik olup olmayacağı yönündeki soruya ise şu yanıtı verdi: ''2011 yılının bütçesini yaptık. 2011 yılında yani plan, program dışı, bütçe dışı herhangi bir şey yapmamız mümkün değil. Bütçemizi yaptık, oradan belli bir gelir beklentimiz var. Dolayısıyla KDV ve ÖTV oranlarında gelirimizi azaltıcı etki doğuran bir adımı atmamız mümkün değil. O zaman biz bütçe hedeflerinden sapmaya başlarız. Bütçe hedeflerinden sapan ülkelerin ne duruma düştüğünün de şu anda fiili, canlı örneklerini görüyoruz. Burada belki bazı kalemlerde her kalemde değil, bazı kalemlerde...''
Türkiye'nin elektrik fiyatı açısından Avrupa ile mukayese edildiğinde ucuz ülkelerden biri olduğunu kaydeden Babacan, BOTAŞ'ın da doğalgazı hemen hemen aldığı fiyata sattığını söyledi. Babacan, ''Doğalgaz zaten neyse o. Doğalgaz hemen hemen başa baş şu anda'' dedi. Akaryakıt fiyatlarının üzerindeki ÖTV'nin yüksek olduğunu belirten Babacan, ''Ama bu Avrupa'daki her ülkede var. Az ya da çok her ülkede var. Biz yüksek birkaç ülkeden biriyiz Avrupa'da o doğru. Ama öte yandan gelir vergisi biz toplayamıyoruz. Türkiye'deki bütün iş adamları, avukatlar, iş dünyası, mühendisler, doktorlar topu topu ne kadar vergi ödüyorlar 2 milyar gelir vergisi'' diye konuştu.
'Bu gerçekten çok çok önemli bir gelişme'
Türkiye'nin 2010 yılını gerçekten güzel bir tabloyla kapattığını, büyümenin Avrupa'daki en hızlı büyüme oranı olacağını belirten Babacan, büyüme oranının 31 Mart'ta açıklanacağını kaydetti. Enflasyonun da hedefin bir miktar altında kaldığını belirten Babacan, ''Hem yüksek, hedefin oldukça üzerinde bir büyüme, hem de enflasyonda hedefin biraz altında kalmak... Yüzde 6,4'le kapattık. Bu gerçekten çok çok önemli bir gelişme'' dedi. Büyümenin istihdam da sağlayan bir büyüme olduğuna işaret eden Babacan, ''Geçtiğimiz yılla bu yıl arası, en son Ekim ayı verileri var elimizde. Türkiye'de toplam çalışanlarımızın sayısı 22 milyon 19 binden 22 milyon 972 bine çıkmış, istihdam 953 bin, 1 milyona yakın artmış'' diye konuştu. Sonuçlar itibariyle gerçekten sevindirici bir noktada bulunulduğunu, işsizlik oranının yüzde 11,2'ye düştüğünü, mevsimsellikten arındırılmış rakamın yüzde 11,6 olduğunu anlatan Babacan, genç işsizlik oranlarında da ciddi düşüşler yaşandığını söyledi. Babacan, ''Şu anda AB ile mukayese ettiğimizde genç işsizlerin en hızlı düştüğü ülke Türkiye'' dedi.
Ali Babacan, Türkiye'nin hem kendi geçmişi ile hem de bulunduğu Avrupa bölgesindeki ülkelerle mukayese edildiğinde ''çok çok iyi bir noktada'' olduğunu belirtti. Bütçe sonuçlarına değinen Babacan, açıklanan merkezi hükümet bütçesinin hedefledikleri açığın yaklaşık 3-4 milyar lira kadar altında olduğunu söyledi. Babacan, ''Bütçe açığımız milli gelirin yüzde 4'ü değil, yüzde 3,6'sı oldu'' dedi. Maliye Bakanlığı'nın sadece merkezi hükümetin bütçesini açıkladığını, bunun içerisine KİT'leri, belediyeleri, fonları katıp toplam kamunun ayrı bir bütçe hesabını açıkladıklarını, bunun Mart ayı sonunu bulduğunu anlatan Babacan, ''Orada da hedeflerimizden daha iyi bir sonuç bekliyoruz. Merkezi hükümet bütçesindeki performansa benzer bir performansı biz öbür tarafta bekliyoruz'' diye konuştu. Faiz dışı fazlaya baktıklarında 2003 yılındaki rakamla bugünler mukayese edildiğinde farklı bir noktada olduklarının altını çizen Babacan, ''2002'de bütçe açığımız milli gelirimizin yüzde 12,7'siydi. Şu anda İspanya'nın, Yunanistan'ın kriz yaşayan ülkelerin açığından daha çoktu bizim açığımız. Öyle bir bütçe devraldık. Ama bakın 2011 yılı bütçemizde toplam kamuda yüzde 0,3'lük bir faiz dışı fazla hedefliyoruz'' dedi.
Babacan, OVP'de de bunun her yıl artacağını ilan ettiklerini, 2013'te milli gelirin yüzde 1'i kadar bir faiz dışı fazla öngördüklerini ifade etti. 2011 merkezi hükümet bütçesi açığını yüzde 2,8 olarak hedeflediklerini, dünyanın pek çok ülkesinde bu rakamların gıpta ile bakılacak rakamlar olduğunu belirten Babacan, Kore'de Kasım ayında yapılan son G-20 Zirvesi'nde OECD Genel Sekreteri'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, ''Burada 20 heyet var. Bir tek sizlerin yüzü gülüyor. Büyüme oranınızdan yarımşar, birer puan buradaki liderlerin bazılarına dağıtsanız herkesin yüzünü güldüreceksiniz aslında'' diye bir espri yaptığını aktardı. Sonuçların 2010 için gayet iyi olduğunu, 2011 için de programlarının yüzde 4,5'luk büyüme öngördüğünü, enflasyon hedefinin yüzde 5,5 olduğunu anlatan Babacan, ''İşsizlikte bu yıl düşüşün mütevazı olsa da devam edeceğini öngörüyoruz'' dedi. Bütün bu öngörülerin Avrupa'da, ABD'de ne olup biteceğine de bağlı olduğuna işaret eden Babacan, 2011'de dünya ekonomisindeki büyüme hızının 2010'a göre biraz daha yavaşlamasının beklendiğini, yüzde 4,8 gibi bir tahmin olduğunu kaydetti.
'Amerika bir çıkmaza doğru gidiyor'
2011 yılının çok büyük riskleri de içinde barındıracak bir yıl olduğuna işaret eden Babacan, ABD'de borç stokunun hızla artmaya devam ettiğini, bunun ne zaman nasıl durdurulacağı konusunda plan, program olmadığını söyledi. Borç stoku hızla artarken büyüme hızının çok yüksek olmadığını, işsizliğin de düşmediğini ifade eden Babacan, ''Amerika gerçekten bir çıkmaza doğru gidiyor'' dedi. Karşılıksız çok yüksek miktarda dolar basıldığını, bütçe açıklarını, bankaların zararlarını dolar basarak kapattıklarını belirten Babacan, bu kadar yüksek miktarda karşılıksız para basılmasının doların önümüzdeki dönemde değerinin oldukça zikzaklı seyretmesine neden olacağını anlattı.
ABD'de kongre ile yönetim arasında ciddi düşünce farklılığı bulunduğunu belirten Babacan, demokrat yönetimin istediğini özellikle yasa gerektiren durumlarda geçirip geçiremeyeceği konusunda problemler olduğunu söyledi. Kongrenin borçlanma limitini artırmayacaklarını söylediğini, yönetimin açıkladığı projelerin harcama gerektiren projeler olduğunu anlatan Babacan, kendi aralarında anlaşıp bunu çözmeleri gerektiğini belirtti. Babacan, ''Aksi halde Amerikan hazinesinin devlet kağıtlarını, taahhütlerini ödememesi, yerine getirememesi gibi bir durum... Bu dünyanın görmüş olduğu en büyük felaket olur. Bütün sistem ona kurulu. Dünyadaki ekonomik ve finansal sistem devletlere olan güven üzerine kurulu. Bütün varsayım; devletlerin taahhüdünü gününde ve tam olarak yerine getirmesi'' diye konuştu.
G-20'de alınan 'yanlış karar'
Babacan, Yunanistan devlet kağıtlarının çoğunun Fransız ve Alman bankalarının elinde olduğunu, bugün Yunanistan ''borcumu ödemiyorum'' dese birkaç büyük Alman ve birkaç büyük Fransız bankasının yarın kapılarını açamayabileceğini, bütün sistemin ona dayalı olduğunu kaydetti. Babacan, geçen yıl son AB zirvesinde çok yanlış bir karar alındığını, ''hayretler içerisinde izlediklerini'' belirterek, ''İnşallah ondan geri dönerler diyoruz. Dediler ki, '2013'ten sonra bu devlet kağıtlarını satın alanlar da masrafın bir kısmını, maliyeti üstlenmeli'. Bu şu demek, 'bugün, bu ülkelerin kamu kağıtlarını, hazine kağıtlarını satın alıyorsunuz ama o kağıtların yarın bir kısmı ödenebilir, bir kısmı ödenemez haberiniz olsun diye şimdiden, bunu bir zirve kararı olarak ilan ettiler'' diye konuştu. Babacan, bunun ilelebet Avrupa'yı istikrarsız bir bölge haline getirebilecek çok yanlış bir karar olduğunu vurguladı.
'Ekonomiye can suyu tabiri, çok tehlikeli bir tabir'
2008-2009 yıllarında pek çok Avrupalı liderin krize karşı tedbir açıkladığını, ''daha çok para harcayacağız'' dediklerini, bütçe açığının büyümesi konusuna ''sonra bakacaklarını'' söylediklerini anlatan Babacan, ''Biz de bir tabir vardır, 'ekonomiye can suyu' diye bir tabir. Çok tehlikeli bir tabirdir. Bunu bir verelim de ondan sonrasına bakarız. Borcunuz zaten yüksekse kamuya daha fazla para harcatarak ekonomik büyüme elde etmeniz mümkün değil'' diye konuştu.
Türkiye'de 2009'da yılında, bunların tam tersine bir program açıkladıklarını kaydeden Babacan, ''(Kamu açıklarımızı basamak basamak düşüreceğiz, böylece kamu borç stoku Türkiye'de bir problem olmayacak) dedik. İstisnasız bir şekilde de uyguladık. 2009'u bitirdik. Hedeflediğimizden çok daha iyi bir sonuçla. Aşağı yukarı yüzde 6,5'lik bütçe açığı görmüştük, yüzde 5,5'la bitirdik 2009'u. 2010'u (merkezi hükümet açısından) yüzde 4 demiştik, yüzde 3,6 ile bitirdik'' dedi.
Gelecek 1-2 yıl içinde pek çok ülkede seçim olduğunu, herkesin ''hele bir seçim gelsin diye'' beklediğini kaydeden Babacan, ''İş dünyası, piyasalar, böyle durumlarda 'hele seçim gelsin, ondan sonra bakalım' demez eğer risk gördüyse anında ataklar başlar'' dedi. Babacan, hiçbir ülkenin kendine fazla güvenmemesi gerektiğini söyledi.
'Halkımız henüz kazanmadığı 43 milyar lirayı harcamış demek'
Babacan, Avrupa'da olabilecek herhangi bir büyük sarsıntının Türkiye'yi de az ya da çok etkileyeceğini ifade ederek, Türkiye'nin ihracat ve finans kanalıyla en çok Avrupa'ya bağlı olduğunu söyledi. Babacan, ''Dolayısıyla 2011'de Avrupa'da olup bitecek olanlar bizim için çok çok önemli''dedi. Babacan, bugünden olabilecek sarsıntıların Türkiye'yi en az etkilemesi için tedbirler aldıklarını kaydetti. OVP'nin açıklanmasının, Türkiye'nin ne yapacağını açık bir şekilde ortaya koymasının sonra hemen kredi musluklarının açıldığını belirten Babacan, 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle bankacılıktaki kredi hacminin 532 milyar 315 milyon liraya ulaştığına işaret ederek, bu rakamın 2009'un Aralık ayında 392 milyar lira olduğunu anımsattı. Buna göre, Türkiye'de kredi hacminin 140 milyar lira genişlediğini ifade eden Babacan, ''Şimdiye kadar iyi fakat 2011'de yüzde 20-25 artsın ama bunun ötesine giderse özellikle kredilerde tüketim harcamasına giderse bu tüketim de ithalat ağırlıklı tüketim olursa işte o noktada biraz dikkat etmemiz gerekiyor'' diye konuştu.
Aynı dönemde bireysel kredilerde de 43 milyar liralık bir artış olduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Bu aslında şu demek, gerçeği de görmek lazım. Halkımız henüz kazanmadığı 43 milyar lirayı harcamış demek. Şimdi tamam geleceğe güveniyorsak bunu yapalım ama abartmayalım, ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Önce yorganımızı büyütelim, ondan sonra ayağımızı uzatalım. Kredi hacmimiz 2011 yılında ölçülü artsın abartmayalım. Yani yüzde 20-25 bir kredi hacmi çok ciddi bir artıştır. 'O bizim programımızla uyumludur tamam onu yapın, ama bunun ötesi makro dengeleri zorlamaya başlar' dedik. Şimdiye kadar almış olduğumuz tedbirlerin de bu kredi hacmini biraz dengelemeye yönelik tedbirler olduğunu, asıl beklentimizin bu olduğunu söyledik. Ona göre herkes hesabını kitabını ölçülü yapsın.''
Bunun politik açıdan bakıldığında çok kolay popülizm yapılabilecek bir alan olduğuna işaret eden Babacan, ''Çünkü kredi hacmi büyürken bankalar mutlu, para kazandılar yani batak olmadıysa bankalar verdiği kredinin faizini hemen kar olarak yazar ve yüksek para kazanırlar. Banka yöneticileri daha fazla bonus, ikramiye alır. Halk harcama yaptığı, yeni şeylere sahip olduğu için genelde mutludur. Borçlanır ama yeni ev, araba almıştır, mobilyasını değiştirmiştir. Genelde politikacılar bu mutluluk oyununa gelip müdahale etmek istemezler. Amerika'daki krizin asıl çıkış sebebi de budur'' dedi. Büyüme hedefinin yüzde 4,5 olduğunu anımsatan Babacan, ''Bu bir miktar muhafazakar bir tahmin. Ama biz hep öyle yapıyoruz. Hele hele 2011 gibi riskli bir yılda tahminlerimizi biraz muhafazakar tarafta tutmayı tercih ettik'' diye konuştu. Babacan, 2011'in tahmin yapmanın çok zor olduğu bir yıl olduğunu söyledi.
'Avrupa'nın en büyük sorunlarından biri geç karar alması'
Babacan, AB'nin ortaya koyduğu kurtarma paketinin 3 ülkeye yetecek büyüklükte olduğunu ifade ederek, ''Yunanistan, İrlanda bir de 3. ülke var sırada. Şimdi bir 4. ekonomi, sıradaki ülke diyelim bu ilk 3 ülkeyi toplayın 2 ile çarpın büyüklüğü o. Yani 4. ülke ilk 3 ülkenin toplamının 2 katı. Bu 4. ülkeyi kurtaracak büyüklükte bir paket yok. Almanya 'paketi büyütmeyiz' diye direniyor. AB komisyonu teknik analizleri bunun büyümesi gerektiğini söylüyor. Çünkü belli geliyor. Şimdiden bunun mekanizmasını hazırlamazsak bu ülkelerin risk primi daha yükselecek'' dedi. Babacan, Avrupa'nın en büyük sorunlarından birinin karar almada geç alması olduğunu, bu neden de herkesin 2011'de çok dikkatli gitmesi gerektiğini belirtti.
'...Herkes dikkat etsin'
Başbakan Yardımcısı Babacan, TL geliri olmayanın döviz cinsinden borçlanmaması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: ''(Döviz şöyle olur ya da böyle olur) demek bugün için bir kumar oynamaktır. (Kur nasıl olsa şunu geçmez, şunun altına düşmez, şuralarda gezer) diyerek, ona göre karar almak kumar oynamaktır. Çünkü serbest kur rejimimiz var. Bugün avro, dolar o kadar dalgalanırken, oradaki dalgalar bizim Türkiye sınırına iniş ya da çıkış yönünde etkide bulunabilir. Bunların hepsine hazır olmamız lazım. Bugünkü tedbirlerle tamamen önleme zor. Yani bir dalga gelirse, orada bir deprem olursa burada hissedilir. Bugün bizim yaptığımız binamızı nasıl sağlamlaştıralım, binayı depreme karşı nasıl güçlendirirsiniz. Yoksa depremi önleyelim, deprem olmasın demek zor. Deprem olabilir ona göre herkes kendine dikkat etsin, önlemini alsın. Eğer olmazsa bakarsınız Avrupalılar birdenbire akılları başlarına gelir de daha düzgün kararlar alırlar...''
'Bu dönemde faizler enteresan bir konu haline geldi'
Babacan, faizlerin özellikle bu dönemde çok enteresan bir konu haline geldiğini söyledi. Merkez Bankası'nın kasım ayından bu yana uyguladığı politikaların 2 ayrı faiz oranı oluşturmaya yönelik olduğunu ifade eden Babacan, ''...bütün bu tedbirlerin sonuçlarını cuma gününden sonra gözlemlemeye başlayacağız. Çünkü pek çok tedbirin aslında fiili uygulama tarihi Cuma günü. Para Politikası Kurulu yarın toplanıyor. Merkez Bankamızın bunlarla ilgili yeni kararları olursa yarın açıklar, olmazsa, 'biraz daha bakacağız' der. Bu Para Politikası Kurulunun vereceği karar'' şeklinde konuştu.
Merkez Bankası ile ilgili dillendirilen şeylerin genelde bireysel görüşler olduğunu belirten Babacan, bu dönemde enflasyonla mücadelede çok büyük bir başarı elde edildiğini söyledi. Merkez Bankasının bugüne kadar yaptığı bütün adımları hep desteklediğini dile getiren Babacan, şunları söyledi: ''Merkez Bankamız çok kritik, çok zor dönemlerde çok güzel adımlar attı. Başarılı doğru kararlar verdi. Merkez Bankasının başarı performansı, bana göre en önemlisi enflasyondur, bir numara. İkincisi finansal istikrarla ilgili çalışmalar. Ülkeyi kriz ortamlarından koruyucu para politikalarıyla, günlük alınan kararlarla finansal istikrarı ülkede sağlamaktır. Tek bir kuruma bu başarıyı vermek mümkün değil ama pek çok kurumumuzun, hükümetimizin hep beraber yaptığı çalışmadır. Bütün bu tablo içinde Merkez Bankası kendi üzerine düşeni iyi bir şekilde yerine getirmiştir.''