Suyumuzu da zehir ettiler...
Sağlık Bakanlığı’nın açıklamadığı kanser raporu, korkutucu sonuçlara işaret ediyor. Özellikle endüstriyel faaliyetlerden kaynaklı olarak, içtiğimiz sular da zehirli. Kocaeli’nde analiz edilen 106 su örneğinden yaklaşık yarısında alüminyum bulundu, yüzde 10’u sınır değeri aşıyor. Ergene Havzası’nda analiz edilen suların ise yaklaşık yüzde 42’si arsenikli ve bu değer Antalya’dan 15 kat fazla.
Bülent ŞıkBu yazı dizisinin ilk iki bölümünde Sağlık Bakanlığı’nın 2011-2016 yılları arasında yürüttüğü “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli illerinde çevresel faktörlerin ve sağlık üzerine etkilerinin değerlendirilmesi projesi” hakkında bazı bilgiler vermiştim. Önceki yazılarda ağırlıklı olarak gıdalardaki sorunlara dikkat çekmiştim. Bu yazıda Sağlık Bakanlığı’nın Ergene Nehri Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illeriyle, Kocaeli ve Antalya ilinde sulardaki kimyasal kirleticileri tespit etmek için yapmış olduğu araştırmanın bazı sonuçlarına yer vereceğim.
Bakanlığın çalışmadan elde ettiği sonuçların Ergene Havzası’ndaki ve Kocaeli bölgesindeki kimyasal kirliliği çok net bir şekilde ortaya koyduğunu göstermeye çalışacağım.
Çalışmada sulara bulaşması muhtemel pek çok ağır metal kalıntısı araştırıldı. Hepsine yer verme olanağı yok bu nedenle sulardaki genel duruma işaret ettikten sonra, sularda sık rastlanan bir kirletici olan alüminyum ve nadir bulunması gereken arsenik kalıntılarına değineceğim sadece. Ama sulardaki kimyasal kirliliğin ne düzeyde olduğuna değinmeden önce meselenin gözden kaçırılmaması gereken başka bir yönüne dikkat çekeceğim.
Bir gezegende su yoksa hayatın gelişmesi mümkün değil. Yeryüzündeki hayatın ortaya çıkışı ve devamlılığı da su olmasa mümkün olmayacaktı. Uygarlık tarihi su krizine girdiği için yıkılan uygarlıklarla dolu.
Kriz kapıda!
İklim krizi, doğadaki kimyasal kirlenme, nüfus artışı, orman ekosistemlerinin tahribi gibi günümüz uygarlığının güncel sorunları bir kez daha ciddi bir su krizine neden olacak gibi görünüyor. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 3. Tahmin Raporu’na göre Türkiye önümüzdeki yıllarda ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Örneğin Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’yu kapsayan bölgelerde yağışlar yüzde 20-50 oranı arasında azalacak. Üstelik zamanla artacak nüfus suya yönelik talebi daha da artıracak. Ancak bu tahminlere sulardaki kimyasal kirlenme dahil değil. Oysa nüfus artışı ve iklim krizinin doğuracağı su kıtlığı sorununun, sulardaki kimyasal kirlenme sorunuyla birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Kimyasal maddelerle kirlendiği için içilebilir olma özelliğini yitirmiş bir su varlığını tükenmiş, kullanılamaz bir varlık olarak görmek gerekir. Böyle bir durumda su kıtlığının yol açacağı sorunların çok daha şiddetli olacağı da açıktır.
Taşıdığı atık debisinin 6 katı
Ülkemizde mevcut su varlıklarını dikkatle korumak gerekirken mevcut durum bunun tam aksinin yapıldığını gösteriyor. Kocaeli bölgesi ve Ergene Nehri’ndeki kirlenme bunun tipik bir örneği ve bu bölgeler ülkemizde yeraltı ve yerüstü sularının kimyasal maddelerle belki de en çok kirletildiği yerler. Ergene Nehri’ne sanayi tesislerinden boşaltılan atıklar nehrin doğal debisinin 6 katı. Her gün 240 bin metreküp kentsel kullanımdan açığa çıkan atık su da herhangi bir arıtma işlemi yapılmadan nehre boşaltılıyor. Ergene Havzası’nda 2000’den fazla sayıda sanayi tesisi var ve bu tesislerin yüzde 82’si Tekirdağ, yüzde 10’u Kırklareli, yüzde 8’i Edirne’de yer alıyor. Suların kirlenmesine neden olan en önemli sektörler tekstil, deri, kimya, gıda ve metal sektörleri. Endüstriyel kirliliğin fazla olduğu bir diğer bölge Türkiye’nin İstanbul’dan sonra ikinci büyük sanayi merkezi olan Kocaeli ili. Gerek Ergene ve gerekse Kocaeli kanser tartışmalarında sıklıkla gündeme gelen bölgeler.
Endüstriyel atık
Araştırmada 1440 su örneği çalışıldı. Bu sularda tespit edilen bazı pestisitlere ve poliaromatik bileşiklere dün değinmiştim. Bu örneklerde ayrıca endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerden sulara bulaşan arsenik, kurşun, kadmiyum, civa gibi ağır metallerin yanı sıra; alüminyum, antimon, bakır, baryum, berilyum, bizmut, çinko, demir, gümüş, kalay, kobalt, krom, manganez, molibden, nikel, selenyum, sezyum, stronsiyum, lityum, vanadyum ve talyum elementleri araştırıldı. Çalışma sonuçları endüstriyel faaliyetlerin çok sınırlı olduğu Antalya ili ile kıyaslanarak Ergene Havzası ve Kocaeli ilindeki kirlilik düzeylerinin endüstriyel faaliyetlerden açığa çıkan atıklardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı anlaşılmaya çalışıldı.
YÜZ ÖRNEĞİN yarısında alüminyum
Yukarıdaki grafikte bazı ağır metallerin analiz edilen her 100 su örneğinin kaç tanesinde tespit edildiğini gösteren bilgiler yer alıyor. Grafikte de görülebileceği gibi Ergene Havzası’nda yer alan illerde ve Kocaeli ilinde Antalya’ya kıyasla araştırılan elementlerin kalıntısına daha fazla rastlandığı açıktır.
Grafikteki bilgiler, Kocaeli’nde ve Ergene Havzası’nda yer alan illerde suların yaygın bir kirlenmeye maruz bırakıldığını söylüyor. Örneğin Antalya ilinden alınan 100 su örneğinin sadece 18’inde alüminyum kalıntısı çıkarken; Kocaeli’nden alınan örneklerde bu değer 56 olarak belirlenmiştir.
Burada doğal olarak akla gelecek soru suda bulunan kalıntı miktarlarının ne olduğu ve bir sağlık zararına yol açıp açmayacağıdır. Bir kimyasal maddenin zehirli etki gösterdiği miktarla bir başka kimyasal maddeninki aynı değil; her bir kimyasal madde farklı dozlarda zehirli etki gösteriyor. Dolayısıyla gıdalarda ve sularda bulunması muhtemel zehirli maddelerin sağlık zararlarına yol açmaması için hangi sınır değerleri aşmaması gerektiği araştırmalarla belirlenmektedir. Bu sınır değer maksimum kalıntı sınırı olarak adlandırılır. Bu sınırın aşılması sağlık sorunlarına neden olur. Maksimum kalıntı sınırını aşan kimyasal maddeleri içeren gıdaların ve suların yenmemesi veya içilmemesi gerekir. Örneğin içme sularında bulunması muhtemel zehirli maddelerden biri olan arsenik için sınır değer 1 litre suda 10 mikrogram (gramın milyonda biri) olarak belirlenmiştir. İçinde 10 mikrogramdan fazla arsenik bulunan sular içme suyu olarak kullanılamaz. Alüminyum için konulan sınır değer ise 200 mikrogramdır.
Antalya’nın 15 katı
ARSENİK MİKTARI SINIRLARI AŞMIŞ
Yukarıdaki grafik Antalya ilinden alınan su örnekleri ile Ergene Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden alınan su örneklerindeki arsenik miktarlarını kıyaslamalı olarak gösteriyor. Grafiği iki ayrı grafiğin üst üste binmiş hali olarak görmeli. Mavi renkli kısım Antalya; kırmızı renkli kısım Ergene Havzası illerini gösteriyor. Kocaeli ilinden alınan su örneklerinden sadece birinde arsenik tespiti yapıldığı için elde edilen bu veri grafiğe konulmadı.
Farkı ortada...
Grafikte en solda yer alan mavi renkli kısım Antalya ilinden alınan 569 su örneğinden arsenik tespiti yapılan 20’sini (yüzde 3.5) gösteriyor. Grafiğin tam ortasından geçen çizgi 10 mikrogram olarak belirlenen aşılmaması gereken arsenik sınırını gösteriyor. Antalya ilindeki örneklerden sadece birinde arsenik miktarı maksimum sınır değer olan litrede 10 mikrogramı aşıyor. Grafikte kırmızı renkle gösterilen kısım ise Ergene Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerini gösteriyor. Sadece görsel olarak bile farkın ne kadar büyük olduğunu görmek olanaklı.
Ergene’deki 3 ilden alınan 764 su örneğinin 316’sında (yüzde 41.4) arsenik tespit edildi ve bu değer Antalya’dan 15 kat fazla. Örneklerden 25’i (yüzde 3.3) sınır değeri aşıyor ve bu suların içme suyu olarak kullanılmaması gerekiyor. En çok arsenik tespit edilen iller Tekirdağ 140 örnek (8’i sınır değer aşımı); Kırklareli 74 örnek (13’ü sınır değer aşımı) ve Edirne 106 örnek (4’ü sınır değer aşımı) olarak belirlendi.
Ağır metaller kol geziyor
HEPSİ DE ENDÜSTRİ MERKEZİNDE
Alüminyum sulara yerkabuğundan, arıtma tesislerinde kullanılan alüminyum içeren bileşiklerden ve en çok da endüstriyel atıklardan bulaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü alüminyumu suda sağlık için önem arz eden kimyasallardan biri olarak değerlendirmiş ve sularda bulunabileceği maksimum miktarı litrede 200 mikrogram olarak sınırlandırmıştır. Bu sınır değerin üzerindeki suların içilmesinin çeşitli sağlık sakıncaları doğuracağı düşünülüyor. Yukarıdaki grafikte analiz edilen sularda tespit edilen Alüminyum miktarları gösteriliyor. Grafik 3 ayrı grafiğin üst üste konmuş hali olarak görülmeli. Turuncu renkli kısım Kocaeli; ortadaki mavi renkli kısım Antalya ve en sağdaki kırmızı renkli kısım Ergene Havzası illerini gösteriyor.
İçilmemesi gerek
Grafikte en altta yer alan ve başında 200 yazan çizgi aşılmaması gereken sınırı gösteriyor. Görülebileceği gibi gerek Kocaeli ilinde ve gerekse Ergene Havzası’ndaki sularda bulunan alüminyum düzeyleri endüstriyel faaliyetlerin çok zayıf olduğu Antalya iline kıyasla çok yüksek. Ergene’de analiz edilen toplam örnek sayısı 764; alüminyum tespiti yapılan örnek sayısı 181 (yüzde 24) ve litrede 200 mikrogram olan sınır değeri aşan örnek sayısı ise 29 (yüzde 3.8) olarak belirlendi.
Kocaeli ilinde analiz edilen örnek sayısı 106; alüminyum içerdiği tespit edilen su örneği sayısı 49 (yüzde 46) ve sınır değeri aşan örnek sayısı ise 10 (yüzde 9.4) olarak tespit edildi.
Her bir analiz örneği bir köy ya da mahalle bazında bir yerleşim noktasından alındı. Dolayısıyla sınır değerin aşıldığı yerlerdeki suların içme suyu olarak kullanılmaması gerekiyor.
Antalya ilinde ise analiz edilen 569 örnekten sadece biri alüminyum için belirtilen sınır değeri aşıyordu ve tespit edilen alüminyum düzeyleri genel olarak çok düşüktü.
Sonuç olarak Ergene Havzası’nda arsenik kirliliğinin; Kocaeli’nde ise alüminyum kirliliğinin daha yoğun olduğu elde mevcut kısıtlı bilgiyle bile söylenebilir.
Burada arsenik ve alüminyum üzerinden yapılan değerlendirmenin genel olarak diğer ağır metaller için de geçerli olduğu söylenebilir. Kocaeli ili ve Ergene Havzası’ndaki sularda gözlenen ağır metal kirliliği jeolojik bulaşmalarla açıklanamaz. Tarımsal ama özellikle endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan bir kirliliğin göstergesi olarak görülmelidir. Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmada bölgedeki topraklardan, Ergene Nehri’nin değişik noktalarından, arıtma ve deşarj noktalarından alınan örneklerde de kirlilik tespiti çalışmaları yapılmıştır. Bu verilerin tamamının üst üste konulması çok daha doğru ve kesin bir bilgi sağlayacaktır.
YARIN: Hangi yerleşim bölgelerindeki sularda kirlenme daha çok? Neler yapılabilir?