Süt saatinde baskın

Yunus Nadi ve Haldun Taner Öykü ödüllerinin sahibi edebiyatçı ve öğretmen Özyaşar’ın evine sabaha karşı polis tarafından baskın düzenlendi. Eşi Sibel Oral yaşadıklarını anlattı.

Hilal Köse

 

Edebiyat öğretmeni, yazar Murat Özyaşar, dün, sabaha karşı, İstanbul’daki evine düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alındı. Havaalanında gözaltında tutulan Özyaşar, Diyarbakır’dan gelen terörle mücadele ekipleri tarafından uçakla Diyarbakır’a götürüldü. Dosyada gizlilik kararı var. Özyaşar, 5 gün boyunca avukatıyla görüşemeyecek. Özyaşar’ın eşi, gazeteci, K24 Yayın Yönetmeni Sibel Oral, “Devletin verdiği ceza, işsiz bırakılmak, korkutulmak, sindirilmek, bunlar bizi yıldırmıyor. Ben kendimi çok güçlü hissediyorum. Eşimden yana bir kaygım yok. O kötü bir şey yapmadı. Derdi okumak ve yazmak olan bir insan ne yapmış olabilir? Biz iyiyiz, dimdik ayaktayız. Yine okumaya, yazmaya, iyi insan yetiştirmek için yaşamaya devam edeceğiz” diyor.

Bebeği doğduğu gün...

Uzun yıllar Diyarbakır’da görev yapan Özyaşar’ın, “Ayna Çarpması” adlı kitabı 2009 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne ve 2008 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne layık görüldü. Özyaşar, “Sarı Kahkaha” ve “Bîr” adlı kitapların da yazarı. Evlendikten sonra İstanbul’da yaşamaya karar verdiler. Dönem başında, Güner Akın İmam Hatip Lisesi’nde göreve başlayacaktı.

Eğitim-Sen’in iş bırakma eylemine katıldığı için açığa alındı. Haberi ise bebeği doğduğu gün, hastanede, okuldan gelen telefonla öğrendi. Özyaşar, dün, İstanbul’daki evinde gözaltına alınarak, Diyarbakır’a götürüldü. Maskeli polisler, sabah saat 05.00 sıralarında, pembe tüllere sarılı pembe balonların asılı olduğu kapıya vurmaya başladı.

21 günlük kızları Mavi Lorin’in beslenme saatiydi. Özyaşar’ın eşi Sibel Oral, sonrasında yaşananları Cumhuriyet’e anlattı: “İkimiz de uyanıktık. Murat, mercekten bakıp, ‘sakın korkma, polis geldi’ dedi. Kapıyı açtı. 7-8 maskeli, uzun namlulu silahları, tabancalı olan polisler eve girdiler. Kapıların arkasına, dolaplara baktılar. Birini arıyor gibiydiler. Belli ki bir aile evi burası ve bir bebek var. Çok ürkütücüydü. Çok korktum. Aklıma çok kötü şeyler geldi, silah patlayabilirdi, her şey olabilirdi... Bebeği odadan almama müsade ettiler. Onu alıp, göğsüme bastırdım. Battaniye ile örttüm. 21 günlük ama silahın soğukluğunu hissetmesini istemedim. Sonra sivil polisler girdi içeri. Evi arama ve yakalama kararının olduğunu söylediler. Evi aradılar, kamera çekimi yaptılar. Murat’ın tabletini, bir hafıza kartını, flaşh belleklerimizi aldılar.

‘Vatan’a götürüyoruz

Özyaşar’a soruşturmayla ilgili hiçbir bilgi verilmedi. Polisler, yalnızca, ‘terörle mücadele’ ekibi olduklarını söylediler. “Vatan Emniyet’e götürüyoruz” diyerek evden çıktılar. Sibel Oral da birkaç saat sonra avukatıyla Vatan Emniyet’e gitti. Orada, eşine dair hiçbir kayıt yoktu. “Başka ilin operasyonu olabilir” bilgisi verildi. Oral, Diyarbakır’da öğretmenlere yönelik operasyonu duymuştu. Diyarbakır’daki avukat arkadaşlarına ulaştı. Bir süre sonra da eşinin havaalanı nezarethanesinde tutulduğunu, eve gelenlerin ise Diyarbakır polisi olduğunu öğrendi. Oral, dosyanın içeriğini ne zaman öğreneceğini ise bilmiyor. Eşinin, Eğitim-Sen’in iş bırakma eylemine katıldığı için suçlandığını düşünüyor: “Okula gitmedi çünkü şehrinde savaş vardı. Binlerce öğretmen sendika kararına uydu. Bu da ifade özgürlüğüdür. Savaşı protesto etti. Bu nedenle açığa alındı. Kapısında pembe tüller ve balonlar olan, 21 günlük bebeğin evi basıldı, babası götürüldü.”

'Suçlu değiliz’

Eşinin, yazarlığı bir yana çok iyi bir eğitimci olduğunu vurgulayarak, “Suçluymuşuz gibi davranıyorlar ama değiliz. Diyarbakır gibi bir yerde, ergenlik dönemindeki gençlere edebiyatı sevdirmek, kitaplarla yaşamalarını, hikâyeler yazmalarını, dergiler çıkarmalarını sağlamak hiç kolay bir iş değil. Biz nasıl bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz. Bu bir süreç. Devletin verdiği ceza, işsiz bırakılmak, sindirilmek, bunlar bizi yıldırmıyor. Ben kendimi çok güçlü hissediyorum. Eşimden yana bir kaygım yok. O kötü bir şey yapmadı. Hiçbir zaman yapmaz. Çocuğumuz bize güç verecek” diyor.