‘Susmak bazen öylesine ağır bir suçtur ki...’

Mumcu’ya yön veren en temel duygu, ‘sorumluluk duygusu’dur. Üzerine bastığı toprağa, içinde doğduğu halka karşı bir sorumluluk; tarihe ve devrime karşı, yarının evlatlarına, geri bırakılanlara karşı yürekte duyulan bir sorumluluk...

Taylan Özbay

Türk edebiyatının usta kalemi Sait Faik Abasıyanık, 29 Aralık 1946’da Yedigün dergisinde yayımlanacak yazısı için, Atatürk-İnkılap Müzesi’ni gezerken, aklında yazısının son şeklini vermeye başlamıştır, şöyle düşünmektedir:

“Hepimiz eksiğiz: Bakkal dükkânı açmak hülyamızdır; açtık mı tamam! Hülyamız roman yazmaktır; yazdık mı tamam! Mebus olmaktır; olduk mu bitti! Biz birer egoistiz, Mustafa Kemal’in yanında küçüksek, gayelerimiz olmadığı içindir. Yalnız kendimizi, çocuğumuzu yahut komşumuzu düşünebildiğimiz içindir. Bütün bir milletin selameti ne olduğunu, ne istediğini bildiğimiz gün, her insan Mustafa Kemal olacaktır.”(2)

Sait Faik’in sözünü ettiği o bilinci sırtlanıp, Mustafa Kemal’den sonra Mustafa Kemal olmuşların başında, 24 Ocak 1993 günü aracına yerleştirilen bir bomba ile yaşamdan koparılan Uğur Mumcu gelir akla, hiç şüphesiz...

Uğur Mumcu’nun yazın ve eylemine yön veren ve onu güçlü kılan en temel duygu, “sorumluluk duygusu”dur. Üzerine bastığı toprağa, içinde doğduğu halka karşı bir sorumluluk; tarihe ve devrime karşı, yarının evlatlarına, ezilen, hakkı yenen, geri bırakılanlara karşı yürekte duyulan bir sorumluluk... Cumhuriyet devrimcilerinin sesidir bu...

Bir okumuş için iki yol

Mumcu, bu sorumluluk duygusunun hakkını verir. Gölgelere saklanmaz, kaçmaz, “mış gibi” yapmaz. Tereddütsüz harekete geçer. Ona göre, “bir okumuş için iki yol vardır”:
“Ya bu düzenin sahiplerinin emrine girilir ya da yarınki devrimci düzen için işçilerle, köylülerle, devrimcilerle bir­likte bu düzene karşı savaşılır. Eğer bir okumuş, egemen sınıflar safında yer tutmuşsa, bütün dünya nimetleri onundur. Arabalar, katlar, Avrupa gezileri, sosyete sütunları onlar içindir! Bu cins okumuşlara aydın denilmez. Bunlar açıkça egemen sınıfın uşaklarıdır.
Bir de egemen sınıflara karşı savaşanlar var. Ölüm tehdidi bunlar içindir. Polis fişleri bunlar içindir. Geçim dar­lığı bunlar içindir. Cezaevleri, kelepçeler hep bu devrimci aydınlar içindir. Bunlar, ‘en az namussuzlar kadar cesur’ olanlardır.”(3)

Tüm bunları bilerek atılır kavgasına Uğur Mumcu. Parlak bir hukuk kariyerinin henüz başındadır. Gazeteciliği seçer; gazeteciliği niçin seçtiğini şöyle anlatır:
“Ben gazeteciliğe gazetecilik diye başlamadım. Ben devrimci bir insanım. Devrimci düşüncelerimin gazetecilikte yayılması için gazeteciliğe başladım.”(4)

Bir dikenli tel gibi...

Yüreğinde duyduğu devrimci sorumluluk çizer yolunu...

9 Aralık 1974 günü Yeni Ortam’da kaleme aldığı şu satırlar, Sait Faik’in düşüncelerini anımsatır bize: “Karanlıklarla beslenen korkuları, bir tel örgü, bir dikenli tel gibi sarmışız dört bir yanımıza. Yüreksizliğin özrünü bir parça da kendi küçük dünyalarımızın mutluluğuna sığına­rak gidermek istemişiz.

Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlen­miş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız.”(5)

Gözlerin açıksa...

İnsanın kaderinin, içinde yaşadığı toplumla bağlı olduğunu ve kendi küçük dünyalarımıza sığınarak bulduğumuz mutluluğun bir karanlığın ortasında kaldığımızda yüreğimizi aydınlatmaya yetmeyeceğini bilir Uğur Mumcu. Sesi, “Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa umumi şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur. Biz o umumi şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla iştirak ettik” diyen Mustafa Kemal’in sesidir, aynı inancın ardılıdır.
20 Ocak 1975 tarihinde, kaleme aldığı “Çağın Suçu” başlıklı yazısındaki şu sözler, Uğur Mumcu’yu Uğur Mumcu yapan bilincin izlerini taşır; bu ülkenin aydınlık yarınlarını isteyen, -Sait Faik’in deyişiyle- “Mustafa Kemal olmak” isteyen yurttaşlarına üç cümlelik rehberdir:
“Gözlerin açıksa göreceksin. Kulağın sağır değilse duyacaksın. Ellerin kesik değilse uzanacaksın...”

Vazgeçme seçeneği

Görmüş, duymuş ve hep uzanmıştır Uğur Mumcu. Tereddüt etmemiş, geri adım atmamıştır. Bu yüzden halkının yüreğinde ölümsüzdür.

Katledilişinin ardından, yakın dostu Ali Sirmen şöyle diyecektir:

“Yaşama inanmış, onu daha güzel kılmak için seferber olmuş kişi isteyerek ölüme koşmaz. Onu oraya götüren, yaşamı güzelleştirmek yolundaki mücadelesinin seçeneksiz oluşu­dur. Bir kez mücadeleyi başlattığı zaman, o artık sonu göre­rek vazgeçme seçeneğine sahiptir de bu seçeneği kullanma özgürlüğüne o öz karşı çıkar.
Uğur da öyle gitti...”(6)

Soru: Yaşama inanmış, onu daha güzel kılmak için seferber olmuş bizler, Uğur Mumcu’nun halkına karşı samimiyetle sırtlandığı sorumluluğu duyuyor muyuz?

Sahi, “en az namussuzlar kadar cesur olmanın” vakti gelmedi mi hâlâ?..

 

BİR YURTSEVERLİK REHBERİ

Yirmi altı yıl önce bugün katledildi Uğur Mumcu. Yirmi altı yıldır gazeteciliği, yazarlığı, düşünceleri üzerine çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Öyle ki, bazen o söylenenler arasında gerçek Uğur Mumcu’nun izlerini yitirir gibi olduk...

Yirmi altı yıl sonra bugün, onun bütün yazılarını tek tek altını çizerek okuduğumuzda, duygusal, düşünsel ve yöntemsel üç özelliğini, yılmadan, yorulmadan gelecek nesillere hatırlatma gereği duyuyoruz: Halkına karşı duyduğu sorumluluk duygusu, Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı kurtuluş düşüncesinden güç alan, yönünü demokratik sosyalizme dönmüş düşüncesi ve ayakları yere basan, somut ve eylemsel mücadeleciliği...

Küba Devrimi önderi Fidel Castro, ülkesinin eğitim sistemini niçin titizlikle düzenlediğini anlatırken, kısacık bir cümleyle özetler düşüncesini:

“Herkes Che gibi olsun diye...” der.
Bu yazı dizisinin amacı da, “Herkes Uğur Mumcu gibi olsun diye”dir.
Bir inancı ve bir umudu diri tutmak adınadır...

1. Özerklik Derken, Uğur Mumcu, Yeni Ortam, 8 Aralık 1974
2. Açık Hava Oteli, Konuşmalar Mektuplar, Sait Faik, Bilgi Yayınevi, 1999, sy: 18
3. Sorumlu Olmak, Uğur Mumcu, Yeni Ortam, 9 Aralık 1974
4. Eğilmeden Bükülmeden, Uğur Mumcu-Söyleşiler, um:ag Vakfı Yayınları, sy: 106
5. Sorumlu Olmak, Uğur Mumcu, Yeni Ortam, 9 Aralık 1974
6. Vurulduk Ey Halkım, Uğur Mumcu, um:ag Vakfı Yayınları, 1996, sy: 16

YARIN: Uğur Mumcu’nun İdeolojisi